Eskiyen bir öykü, eskimeyen bir işlev
Geçen hafta, " İnsanın olduğu yerde istihbarat vardır" başlıklı denemede,istihbarat algısının kadim tarihine,kaynaklarına, güven yaratma işlevine,güzel ve çirkin yüzüne, ortak dil yaratma gücüne, anlamayı kolaylaştırma işlevlerine ilişikin kısa değinmeler yapıldı. Bu denemede istihbaratın verimlilik artırma etkilerine ve medyanın istihbarat konusundaki diğer işlevine değindikten sonra; eski bir öykünün, eskimeyen işlevini paylaşmak istiyoruz. Başka bir yönüyle de ülkemizde yaşanan olumlu bir gelişmenin rakip firmalar tarafından izlenmesine ilişkin bir örnek paylaşacağız.
Verimlilik odaklı
Açık ya da gizli kaynaklardan yapılan istihbaratın merkez düşüncesi, içinde bulunduğumuz coğrafyanın olanak ve kısıtlarını, birlikte oluşturduğumuz kültürün geliştirici ve kısıtlayıcı yönlerini, iş süreçlerinin hızı ve esnekliğini, işgücü profilinin entelektüel kapasitesini, kamu yönetiminin engelleyici ve kolaylaştırıcı tutumlarını açığa çıkarmaktır. Son çözümlemede varılmak istenen "verimlilikte" ülke içinde ve dışında benzer kuruluşların düzeylerini yakalamak ve aşmaktır.
İlgi alanımız olan iş yaşamının temelinde, istihbaratın bir başka işlevi daha vardır: Kuruluş çalışanlarını işe odaklayan motivasyon kanallarının açık tutulması. Hemen onun ardından müşterilerle paydaşlık ilişkisi kurabilecek mekanizmaların oluşturulması gelir. Üçüncü bileşen de nakit akışını güven altına alarak, birikim yeteneğini koruyan ve uzun dönemli geleceği güven altına alan önemlerin tasarlanması ve yürürlüğe konmasıdır.
Şalları kaldırmalı
Söylem, toplumsal yaşamının çok önemli aracıdır. Çağımızda söylemi, söylemin türettiği algıyı, algının oluşturduğu düşünceleri ve davranışları yönlendirmenin etkili aracı da medyadır. Özellikle ihtisas medyasında sorumluluk üstlenenler; "kötülük asla çıplak gelmez, üstüne mutlaka kutsal bir şal örter" gerçeğini bir an bile unutmamalıdır. Medya mensupları, toplumun enerjisini doğru bilgeler, derinlikli anlayışlar ve etkin davranışlara taşıma sorumluluğunu taşır. Bu sorumluluk sadece söylenenlere çeşitlilik boyutu ekleyerek aktarma yoluyla yerine getirilemez. "Farklı bakışları aktarıyorum; yanlışı düzeltmek işim değil" gerekçesi sorumluluktan kaçmanın kılıfıdır. Görüntünün derinliklerindeki gerçeği anlayacak kadar ayrıntı bilgisine sahip değilsek, illüzyon tuzağına yakalanırız. İllüzyon da gelecek inşa edebilecek çerçevelere hakimiyetimizi ve etkin kararlar almamızı engeller.
İhtisas medyalarını yönetenlerin, takımlarının "metot sorununu" çözmeleri gerekir. İş yaparken metot en etkili araçtır. Çok sık yinelediğimiz anlatımıyla " metot, o kadar önemsizdir ki sadece esası etkiler".
İhtisas medyalarında "saldık çayıra mevla kayıra" mantığı, yaygın medyanın diğer alanlarından daha zararlı ve tehlikelidir. İhtisas medyalarında, ayrıntı bilmediğimiz ve sorgulamadığınız zaman art niyeti bilgi saptırması yapanların kuklası haline gelebiliriz. Veri, enformasyon ve bilgilere erişme, uygun metotlarda bilgilere "anlama derinliği" kazandırma sorumluluğunun boyutlarını daha iyi kavrayabilmek için, eskiyen öyküyü, eskimeyen bir işlevi bir kez daha anımsayalım.
Eskiyen bir öykü, eskimeyen bir işlev
Japon ekonomisinin hızla yükseldiği dönemlerde "iş istihbaratı" konusunda akademik çevreler ve uygulamacılar konuyu sıklıkla tartışma gündemine tartışıyordu. Yaklaşık 15 yıl önce Japon ve İsveç iş istihbaratıyla ilgili bir analiz ilgimi çekti. Söz konusu analizin önece, İsveç özelinde iş istihbaratı değerlendirmelerini paylaşalım (5):
• Firmalar kendi yeteneklerini kullanarak istihbarat derlerken, hükümetlerin yurtdışı temsilciliklerini, üniversiteleri ve uluslararası bilgi bankalarını kullanıyor.
• İş yaşamına dönük istihbaratta banka sistemi öncülük ediyor. Bankalar devletlerle sıkı iş birliği yaparak istihbarat derliyor.
• Upplyyanigs Centeralan' in istihbarat ağı dünyanın değişik yerlerinden sağlanan bilgiler için 3 bine yakın acenta kullanıyor.
• Scokholm Ekonomi Okulu, istihbarat için firmaların başvuruda bulundukları önemli bir merkez. Bu üniversite doktora derecesi almış istihbarat uzmanlarını piyasanın emrine sunuyor. Lund üniversitesi de profesyonel istihbarat elemanı yetiştiriyor.
• Stevan Dedijer II.Dünya Savaşı'nda istihbarat subayı iken sağladığı birikimlerini "örgütlü istihbaratın yaygınlaşması" için kullanıyor: Bankacılık, sigortacılık, elektronik, mobilya, otomotiv ve savunma sanayileri istihbarat sağlayan yapılara sahip.
• L.M. Ericson, Volvo ve ABB dahil olmak üzere İsveç ekonomisinde ağırlığı olan 50'yı aşkın büyük firmanın özel istihbarat bölümleri var.
İsveç, Endüstri 1.0, Endüstri 2.0 aşamalarına göre oluşturduğu üretim kuruluşlarını hızla Endüstri 3.0 aşamasının uyumlu hale getirdi. İsveç' in başarısının ardında, üniversitesinden işyerine, medyasından devlet yönetimine gelişmeleri sezmek ve anlamak için yapılan yatırımların. oluşturulan yapıların payı büyüktür.
Dünyanın büyük ekonomilerinden biri olan Japonya' da söz konusu zaman kesitinde ise iş istihbaratının temel özellikleri şöyle özetleniyor:
• Japonya'da rakip, müşteri, pazar ve teknoloji konsunda istihbarat ön plana çıkıyor.
• Japonlar uluslararasi ihalelerde rakiplerini saf dışı bırakmadan tutunuz da teknoloji üstünlüğünü sağlayacak her alanda rekabet üstünlüğü yaratmada istihbarattan derinliğine yararlanıyor.
• Japonlar "bilgi yönetiminde" geride kaldıkları alanları özenle inceliyor; devletle iş birliği yaparak "örgütlü ve sistematik bilgi işleme" yöntemlerini kullanıyor.
• Japonlar ABD'in istihbaratta uzmanlaşmış kurumlarından yaygın biçimde yararlanıyor.
• Japon Hükümeti iş istihbaratı için 1950'de iki örgüt kuruyor. Bu örgütler, 1957'de birleştirilerek Bilimsel Bilgi Merkezi adında çalışmaları sürdürüyor. Daha sonra MITI'nın kurduğu dış ticaret örgütü JETRO da ihracatı desteklemeye yönelik istihbarat desteği sağlıyor.
• Japon' ya firmalarının uluslararası ilişkilerinin yaygınlaşması, ağlarının genişlemesi çok uluslu firmalar da ciddi istihbarat desteği katkısı yapıyor.
• "Sanayiyi Koruma Enstitüsü"de üreticilerin ihtiyaç duyduğu verileri derliyor.
• Japonya' daki büyük kuruluşların uzman istihbarat ağları "düşünce tankları" olarak adlandırılıyor. Söz konusu yapılar, çevreyi sezme ve anlama konusunda çok önemli katkılar yapıyor.
• Japonya' da KEİRİTSU da topluma kolektif istihbarat sunarak, dünyayı anlama, toplumun olanak ve kısıtlarını bilme ve gelecek inşa edecek planlar yapmaya destek oluyor.
Bugün Japonya, içinde bulunduğu bazı sıkıntıları girede bırakarak, Endüstri 4.0 aşamasını yakalayacaksa, bunu insanının entelektüel kapasitesini ve sistem kapasitelerini artıran "etkili istihbarat" sayesinde yapabilecektir.
Karbon elyaf öyküsü
Çok eski olmasa da son dönemlerde gelişmekte olan ülkelerin gündemine iyice oturan "istihbarat" konusunda ülkemizde de ilginç örneklere tanıklık ediyoruz.
Ülkemizin önemli teknolojik atılımlardan biri, tersine teknoloji kullanılarak karbon elyaf üretilmesidir.
Yalova'daki tesiste, tersine teknolojiyle karbon elyaf üretilmesi rakip firmaların ilgisini çekti.
Rakipler,gelişmeleri öğrenmek için her türlü açık ve gizli istihbarat kanallarını denedi.
Gazetelere de yansıyan öyküyü kısaca anlatabiliriz: Türkiye' de üretilen karbon elyaf piyasaya çıkınca, kalitesinin yeterli olduğunu anlayan rakip firmalar hareketleniyor; özellikle da Japonların bilgi derleyerek alternatif tepkileri belirleme için çabalarını arttırdıkları gözleniyor.
Anlatıldığına göre, tesis hakkında gerekli bilgiyi alamayan Japon firma yetkilileri, Körfez manzaraları ve köprüsünün fotoğraflarını çektiklerini gerekçe göstererek, karbon elyaf tesisi üzerinden birkaç kez uçarak çekim yapıyor.
Bugünün teknikleri ile metal aksamdan hareket ederek üretim sistemini kavramak, süreçler hakkında kestirmeler yapmak, duydukları ve bildikleriyle hakikat arasındaki dengeyi kavramak istiyorlar.
Karbon elyafın iş istihbaratı açısından önemi nereden geliyor? İlginin sebebi, karbon elyafın, uçak kanadından, bina dayanıklılığını artırmaya, motor blokundan araç-gereç korumalarına kadar uzanan, girdi aldığı, özellikle de girdi verdiği sektörlerdeki yaygınlık ve derinliğin "çarpan etkisi" çok yüksek olan, sayıları onu bile bulmayan ülkenin hakim olduğu bir alan olmasıdır.
Ayrıca,karbon elyaf, 3D baskı ile bireysel üretimin gelişmesi yanında; akıllı, bağlantılı ürünlerin temel girdilerinden birini oluşturması açısından da stratejik ve kritik önemde ürünler arasında yer alacağına ilişkin güçlü göstergeler var.
Türkiye gibi ülkelerin kalkınması, yüksek katma değerli ve rekabet edebilir üretim alanları keşfetmelerine bağlıdır. Bu ürünlerin "saha hakimiyeti potansiyeli yüksek" olanlarını seçmek de sağlıklı bir gelecek inşa etmenin yollarından biridir.
İş dünyasını anlamak
Aktarılan bilgilerin vermek istediği mesaj, "istihbarat anlayışları ve analizlerini" etkileyen her alanda herkesin, hepimizin sorumlu olduğudur.
Medyanın işlevi ve sorumlulukları odağından baktıldığında, sıradan bir gazete okuyucusunun "istihbarat algısıyla" ilgilenmesi gerekmeyebilir. Günlük yaşamında, mal ve hizmet üretimiyle uğraşan, tedarik zinciri ve dağıtım zincirinin bir yeriyle değişik düzeylerde bağlantılı olan, işyerini bir basamak yukarıya taşıma sorumluluğu taşıyanlar, "iş istihbaratı ilgi menzilime girmez" deme lüksüne sahip değildir. Bu açıdan algı oluşturan medya mensubunun temel sorumluluğunun "sadece haber vermek değil, okuyucunun işini kolaylaştırmaktır ilkesini" olduğunu benimsiyorsak, iş yeri yöneticilerinin örtük bilgilerini kamuoyuna taşıyarak açık bilgi haline getirme sorumluluğu olduğunu da kabul etmeliyiz.
Üretim sisteminde makine-donanım, üretim metotları, üretim süreci, kalite, maliyet ve fiyat dengeleri rekabeti kavrayabilmemizin bileşenleri arasında küçük bir parçadır. Asıl ağırlıklı yanı, iş dünyasını yönetenlerin "entelektüel kapasitelerini" ve "sistem kapasitesini" geliştirici etkinliklerdir.
Toplumun girişimci ve yaratıcı enerjisini entelektüel ve sistem kapasitesini geliştirmeye odaklamada, siyasi iradenin tutumu çok önemlidir, ama ondan da önemlisi medyanın konuyu ele alış tarzıdır.
Siyasiler, tartışmaları hakim oldukları alanlara çekmek ister. Ülkenin asıl gündeminden uzak duran, ayrıntı dinamiklerine kafa yormamış, projeler üzende bilgisini derinleştirmemiş, maddi ve kültürel zenginlik üretecek projelerle ilgilenmemiş olan medya mensuplarının politikacının tuzağına düşme olasılığı yüksektir. Üç gazete haber ve yorumundan, dördüncü yorumun yapıldığı, med-cezir çöplüğünü süpüren kısır çekişmelerin gazete sütunlarında itibar gördüğü ortamda ve iklimde kaynaklar verimli biçimde kullanılamaz.
Bugün ülkemizde olduğu gibi, döviz, faiz, kur, büyüme, fiyat istikrarı, borsa iniş çıkışları, açılım, anayasa, başkanlık, yolsuzluk, futbol gibi kategorik, doğrusunu ve yanlışını geri-bildirimlerle izleyebilmenin zor olduğu alanlarda zamanımızın yüzde 98' ini harcıyoruz. Oysa ülkeyi gerçek anlamda ileri taşıyacak olan projeler tartışılmalıdır. Çandarlı Liman inşaatının durumu, yapılış amacı ile varılan noktayı sorgulamıyorsak, BALO Projesi'nin aşamaları ilgimizi çekmiyorsa, kamu destekli İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri manşetlerde sıklıkla yer almıyorsa, işyerlerinin potansiyel hedefleri ile ulaştıkları hedefler analizimizin özünü oluşturmuyorsa, benzeri onlarca proje ayrıntıları ile tartışma gündemine yer bulamıyorsa, içinde bulunduğumuz kısır döngüyü kıramayız.
Medya, iş dünyasının yarısını oluşturan, değer zincirinin derinliklerindeki oluşumları analiz etmeye özen göstermelidir. Sanayi devrimini kaçıran tipik ülkelerden birinin ülkemiz olduğunu söyleyenlerin, yakın gelecekte net olarak görebileceğimiz Üçüncü Sanayi Devrimi'ni de kaçırdığını da söylemelerini istemiyorsak tartışma gündemini yerli yerine oturtmalıyız.
Bir sonraki denemede CEO, CFO ve diğerleri ile yapılan medya görüşmelerinde özellikle "eğilimler" açısından nelerin sorulması gerektiğini irdelemek istiyoruz.