Eskişehir’de “göçmenlik ve girişimciliği” konuştuk
Türkiye ile Yunanistan arasında 30 Ocak 1923’ de Lozan’da “ Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi” imzalandı. Dört yıl sonra sözleşmenin 100. yılı… Eskişehir’de Eskişehir Rumeli Sanayici ve İş Adamları Derneği (ERİAD) Başkanı İbrahim Durgut, bu yıl düzenlenen toplantıda bir değerlendirme yapmamı önerdiğinde ciddi biçimde tereddüt ettim; beni aşacağını düşündüm.
Arşivimi karıştırdım; gördüm ki mübadele iki devlet arasındaki bir anlaşmanın yarattığı, hiç de kolay olmayan sıkıntılı bir süreç. Mübadele sürecinin arkasında ve önünde nice göçler ve sürgünler yaşanmış; üzerinde yaşadığımız bu topraklara, çok değişik yerlerden insanlar gelerek yurt edinmiş: Kazan’dan, Kırım’dan, Eflak’dan, Boğdan’dan, yaygın anlatımıyla, Galiçya yöresinden, Balkanların bütün derinliklerinden, Kafkaslar’ın arkasından önünden, Yemen’den, Fizan’dan, Magrip’den, Maşrik’den, Akdeniz ve Ege adalarından gelenlerin yerleştiği yer bu topraklar.
Göçmenliğin dinamikleri
Eskişehir’deki toplantıda “göçmenlik ve girişimcilik” konusunu beş başlıkta değerlendirmeye çalıştım:
• İnsanlığın kaçınılmaz kaderi: Göçmenlik
• Göçler ve Eskişehir’in tanıklıkları
• Göçmenlik ve girişimcilik
• Eskişehir’de göçmen girişimciler
• Göçmenliğin yükleri ve fırsatları
Göçmenlik insanlığın kaçınamadığı bir kader gibi… Avcılar et peşinde, bir dağdan diğerine, bir vadiden ötekine göçüyor. Çoğu canlı ot peşinde, dağlarda taşlarda, tepelerde, vadilerde, ovalarda, yaylarda bir ömür tüketiyor. Sürü sahipleri, yazın otu bol yaylalara, kışın kar düşmeyen ovalara göçüp yaşamını sürdürüyor. Çiftçiler verimli toprak, serin sular arıyor; “geven biten ve keklik öten” kıraç yerlerde durmuyorlar; “turna öten ve saz biten” ovalarda daha bol ürün umudunun peşinden koşuyorlar. Milyonlarca insan fabrikalarda iş ve aş sahibi olmak için tarlasını, tapanını, evini, barkını, köyünü bırakıp başka yerlere göç ediyor. Kimisi karnını doyurmayan vatanını terk ediyor; kimi açgözlülüğünü yüreğine yük ediyor, kimisi dengini yükleyip “gurbeti sıla ediyor… “İhtiyaçtan da göçler yaşanıyor; korkulardan da… Refaha ermek için de gönüllü göçler oluyor; baskıdan kurtulmak için de… Kimi macera peşinde sürükleniyor; kimi bilmekten doğan sevinci yaşamak için o diyar senin, bu diyar benim diye dolaşıyor.
İhtiyaçtan, özenmeden, özlemden, macera arayışından, korkudan, baskıdan, neden kaynaklanırsa kaynaklansın, canlı yaşamında, özellikle de insanlarda göçlerin önemli bir yeri var.
Eskişehir’de öncü girişimciler
Eskişehir göçmen girişimciliğin başkenti sayılır. Balkan göçlerinden sonra kentin gelişmesini sağlayan hemen hemen herkesin bildiği büyük aileler vardı: Gamgamlar, Gümülcineliler-Kanatlı ailesi, Yusuf- Cemaller, Kılıçoğlu, Kurtlar, Çift kurtlar, Çakırlar, Ekmekcioğlu, Yumurtacı Hacı Murat, Kükrer, Zeytinoğlu, Doğramacılar, Erdenler, Mühendisler, Kurşungözler-Erözlü, Oğuzlar, CICI-Özkanlar.
Eskişehir’de mal ve hizmet üretimine damgasını vurmuş bu ailelerin çok büyük bir çoğunluğu göçmen kökenli… Tarımda, sanayide ve hizmet üretiminde göçlerin getirdiği önemli bilgi birikimi ayrı bir yazı konusu. Ülkemizin göçlerden kazandığı “know-how” Eskişehir özelinde çok etkili olabilecek bir “doktora tezi” konusudur.
Eskişehir’in tanıklıkları, bir konferans ve makalenin çok ötesinde derinliği olan bir konudur; üzerinde bilimsel çalışmalar yapılması gerekir.
Göçler gibi insanların yürek tellerini bir keman yayı gibi geren, duyguları uyandıran, öfkeleri, kinleri, nefretleri çoğaltan; hamasete hazır ortamda kendimizi yücelten, ötekini karalayan bir söylem çok kolaycı yol.
Tembelliğe, ucuzculuğa, vasatlığa, kasabalı kurnazlığına karşı çıkan bir insan, “kolaycı yolu” seçmemeli. Seçerse, kendi gerçekliklerini hayatın öz gerçeklerinin önüne koyan şark kurnazlarıyla yoldaş olur. O nedenle zor yolu seçmeliyiz diye düşündüm… Göç olgusunun kolay anlatılabilen “çirkin yüzünü” çok öne çıkarmadan, “göçmenlerin maddi ve kültürel zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırmaya etkilerini” analiz etmeye özen gösterdim.
Eskişehir örneği kanıtlıyor ki, göçmenlik girişimciliğin itici güçlerinden biri. Göçmenler kendini kanıtlamak için daha çok çalışıyor; aklını ve enerjisini daha etkin kullanmak için konforundan vazgeçmeye kendini zorluyor.
Cumhuriyet Döneminin ilk yarısında kentte ekonomiye hakim ailelerin büyük çoğunluğunun göçmen olması bir rastlantı olamaz, önce de belirtildiği gibi dönemim ciddi araştırmalara ihtiyacı vardır, burada sadece hatırlatmalar yapabiliriz.
Göçlerin girişimci yaratması gibi fırsatları da var, yaşayanların bildiği yükleri de… Önemli olan göçlerin yönetimidir; değerlendirmeler yapılırken göçlerin fırsatları üzerinde özenle durulmalı.
İlginin düzeyi yüksekti
Modernity Otel’in salonunda tek sandalye boş değildi… Konuşma boyunca kimse salondan dışarı çıkmadı. Katılanların niteliği, ilginin yoğunluğu gelecek için umutlu olmamızı sağlayan ciddi bir veriydi…
Kentin önde gelen STK yöneticilerinin de hazır bulunduğu söyleşide; anlatılanları gözle ve sözle onaylayanlar büyük çoğunluktaydı.
Göçler, göçlerin bir kesiti olan mübadilleri anlatırken, ilerlemek istediğimiz zor yolda aldığımız olumlu tepkiler; denediğimiz bakış açısıyla daha çok çabalamamız gerektiğini bize hissettirdi… Katılan herkese teşekkür ediyorum.
Göçmenliğin yüklerini de fırsatlarını da tartışmayı sürdürmeliyiz…