Eskişehir bir sanayi kenti mi?

Tülay TAŞKIN
Tülay TAŞKIN ESKİŞEHİR'den [email protected]

İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) ikinci 500 büyük sanayi kuruluşu listesi açıklandı. İlk 500 büyük listesi de geçtiğimiz Haziran ayında açıklanmıştı. Sonuçlara bakınca Eskişehir’in 5 özel, bir kamu firmasıyla ilk 500’de, 3 özel firmasıyla da ikinci 500’de olduğu görülüyor. Bu sonuç Eskişehir’in bir sanayi kenti olup olmadığını haliyle sorgulatıyor. Çünkü kendilerini henüz sanayi kenti sınıfına koymayan komşular Bilecik ve Kütahya’nın da ikinci büyük 500 sanayi kuruluşu arasında 3’er tane firması yer alıyor. Biz sanayi kentiyiz diyen komşu Bursa’nın ilk 500’de 22, ikinci 500’de 35 firması bulunuyor.

İSO’nun açıkladığı listelere bakınca ilk 500’de de, ikinci 500’de de Eskişehirli isimlerin değişmediğini görebiliyoruz. Aynı firmalar sıraları biraz aşağıda biraz yukarıda olsa da listede yer alıyorlar, yeni bir firma alttan bir yıl giriyor, ikinci yıl tekrar düşüyor, minik değişiklikler oluyor ama sayı değişmiyor. 5 firmayı 6’ya, 7’ye, 10’a çıkaramıyoruz.

Eskişehir, bir sanayi kenti midir? Bir tane bile holdingi olmayan, bir iki markanın dışında kendi ana sanayisini yaratamamış, yoğunluklu olarak yan sanayi olarak konumlanmış yapısı olan bir kente, sanayi kenti diyebilir miyiz? Diyemiyorsak Eskişehir bir sanayi kenti değildir. Ve her geçen yıl biraz daha kan kaybettiğini de görmek mümkündür. Neden Eskişehir sanayide zincirlerini kıramıyor? Bunun birçok sebebi var.

En önemli sebep, ülke konjonktürünün etkisi. Ekonomiyi olumsuz etkileyen nedenler tüm Türkiye’deki sanayi kuruluşlarına dokunuyor ama en çok da kırılgan yapıya sahip, öz sermaye yetersizliği çeken ve kurumsallaşamamış firmaları sarsıyor. Demek ki kurumsallaşma firmaların ayakta kalmalarını sağlayacak en önemli olgu, buradan hareketle Eskişehir sanayisinin en büyük sorunlarının kurumsallaşamama olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim, hem ilk, hem de ikinci 500 büyük firma içinde yer alan sanayi kuruluşlarının dahi kurumsallaşabildiğini söylememiz çok mümkün değil.

Eskişehir sanayisinin tamamına yakını aile şirketi ve KOBİ’lerden oluşuyor. Devlet teşviklerinden tam anlamıyla yararlandıklarını söylemek pek mümkün değil. Çünkü yatırım teşviğinde birinci bölgede yer alıyor, bu da yeni yatırımlarda teşvik alamamasına neden oluyor. Bölgesel/sektörel teşviklerden de, KOSGEB, BEBKA gibi kurumlardan verilen desteklerden de yeteri kadar faydalanamıyorlar. Çünkü Eskişehir sanayisi proje üretemiyor, yeniliklere yelken açamıyor. Çoğu firma halen baba mesleğini devam ettirmeyi tercih ediyor, klasikleşmiş üretim konularında, klasik üretim anlayışıyla yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyor.

Başka nedenler yok mu? Elbette var. Eskişehirli sanayiciler kurumsallaşamadığı gibi ortak iş de yapamıyor. Ortak iş yapma kültürünün tüm dünyada geliştiği günümüzde bile halen küçük olsun benim olsun zihniyeti hakim. Kurumsallaşamamak ve benim olsun zihniyeti aile şirketlerinde bile kardeşler arasında ciddi sorunlar çıkmasına ve şirketin parçalanmasına neden oluyor. Öz sermaye yetersizliği, yenilikleri takip edememesi ve adaptasyonunu sağlayamaması, katma değeri yüksek ürünler üretememesi, kaybettiği Ortadoğu pazarının yerine yeni pazarlar koyamaması ve yeni dış pazarlara ulaşmayı başaramaması, limanlara uzaklıktan ve ulaşımdan kaynaklanan nakliye sorunları, profesyonel yönetici yerine şirket sahipleri tarafından şirketlerin yönetilmeye çalışılması ve en önemlisi de ürettiği ürünlerin tanıtımında yetersiz olmaları, bir marka yaratamama, bir marka olamamaları gibi nedenler, Eskişehir sanayinin büyümesine kanımca en büyük engelleri oluşturuyor.

İstanbul Sanayi Odası’nın raporunda belirtilen ve Türk sanayisinin tümünün etkilendiği finansman zorluğu, kur dalgalanmaları, sosyal, siyasal, terör ve jeopolitik tüm olumsuzluklardan elbette Eskişehir sanayisi de etkileniyor, hem de iki kat daha fazla. Bir de Eskişehir’in klasik ve hantal sanayi yapısını bu olumsuzluklara eklersek, kısa ve orta vadede büyümesini beklemek fazla iyimserlik olur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Nisan ayı seçim ayı 30 Mart 2018
Savaş M. Özaydemir 02 Ağustos 2017