Eski paradigmalar
Murat Berk / Yapı Kredi Yatırım
Her dönemin kendine göre, bilinen kuralların artık geçerli olmadığını idda eden, bir " Yeni Paradigması" olmuştur... Örneğin, "Kükreyen Yirmiler" diye anılan ve sınırısız refah vaad eden dönemi 1929 Büyük Buhranı izledi. Gelişmekte olan ülkelerin 1982'de yaşadığı borç krizinden önce, özellikle Latin Amerika ülkeleri, petrolden kazanılan paranın geri dönüşümünün cazip adreslerinden biri olmuş ve artık kötü dönemlerin geçmişte kaldığını iddia etmişlerdi. Seksenli yıllarda bize Japonya'nın "mucize ekonomi" olduğu öğretildi. 1995'ten sonra (1997-1998 krizi öncesi) "Asya Kaplanı" mucize ekonomileri ortaya çıktı. 2000'li yıllarda ise Nasdaq balonu patlamadan önce "teknoloji devriminden" bahsediliyor ve artık ezberlerin bozulduğu, hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı söyleniyordu. Bununla birlikte İrlanda, emlak balonunun patlayıp tüm bankacılık sisteminin çökmesinde büyük rol oynayana kadar "Kelt Kaplanı Mucizesi" olarak gösteriliyordu.
Şimdinin moda terimlerinden biri ise "Yeni Normal". Gittikçe daha kısa vadeye odaklanan, çabuk, zahmetsiz sonuç isteyen, hızlı, pratik yaşayıp, fazla düşünmek istemeyen kişi ve toplumlar için esasında böyle popüler ekonomik ifadelerin oldukça yerinde olduğunu düşünüyoruz. Tasvir edilen ortamın gerçekten yeni mi olduğu ise tartışılacak bir diğer konu...
Dünyada yaşanan çok önemli değişiklikleri tetikleyen dinamikleri, olası sonuçları kısa ifadelere sığdıramayacak kadar geniş ve aynı zamanda da insanlık tarihi kadar eski olduğu görüşündeyiz. Yani bazı kurallar şekil değiştirse de zaman içinde geçerliliği kanıtlanmış doğrular içerdiğinden ezber/klişe haline gelebiliyor. Örneğin, tüm bu yaşanan finansal balonlar sırasında "Yeni Paradigma" yerine ayağını yorganına göre uzat kuralı/ezberi/klişesi hatırlanmış olsaydı, birçok kişi ve kurum bu kadar zor durumda kalmayacaktı. Bundan sonra yaşanacak krizler için de aynı ezberlerin geçerli olacağını söyleyebiliriz.
2009'un başından bu yana küresel reflasyon çabalarıyla diplerden toparlanan ekonomiler ile yükselme trendinde olan hisse senedi ve emtia piyasaları şeklinde özetleyebileceğimiz büyük resimde henüz önemli bir değişiklik olmadığını düşünüyoruz. Yükseliş trendini sekteye uğratabilecek çeşitli risklerin artmaya başlamasının yanında trendin değiştiğini söylemek için erken olduğunu düşünmeye devam ediyoruz.
Bunun yanında ciddi yükselişler yaşamış olan çoğu "riskli varlıklar" diye de tabir edilen hisse senedi ve emtia piyasalarındaki yükselişin hız kesmiş olmasının son derece doğal olduğunu ekleyebiliriz.
Yapı Kredi Yatırım olarak, Avrupa'daki borç sorunlarına 2009 sonlarında dikkat çekmeye başlamıştık, dolayısıyla konuyu oldukça önemsiyoruz. Bu bağlamda, uluslararası piyasalarda yaşananların ekonomi üzerindeki etkilerinin dikkatle takip edilmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Bugün için henüz var olmayan ama küresel çapta finansmanın daha ciddi bir sekteye uğraması halinde büyük bir soruna dönüşebilecek büyüme dinamikleri gelişiminin borç sorunları açısından oldukça önemli olduğu görüşündeyiz.
Türkiye'nin ise özellikle güçlü bankacılık sektörü, hane halkı ve kamu borçluluk oranlarının düşük olması sayesinde, olumsuz senaryoda bile pozitif ayrışabileceğini düşünüyoruz.
2011'in ilk çeyreğinde, Avrupa ülkelerine spekülatif saldırıların yoğunlaşacağını ve zayıf halkalardan başlayarak yayılabileceğini düşünüyoruz. Bu saldırıların İspanya'ya ulaştığında ise kalın bir çizgi çekilerek başta Almanya tarafından önlenebileceğini belirtebiliriz. Fakat siyasi sebeplerden ötürü, Almanya'nın yardım kararını almadan önce durumun daha da ciddileşmesini bekleyebileceğinin en olası senaryo olduğunu söyleyebiliriz.
Yılbaşından bu yana yaşanan gelişmelerin de maalesef bizim beklentilerimize uygun gerçekleştiğini görüyoruz. AB liderlerinin, devlet borç sorunlarına karşı tedbirler almak konusunda biraz kararsız ve yavaş davrandığını düşünüyoruz. Özellikle Almanya'nın "Birleşik Avrupa Bonosu" gibi insiyatifler konusunda direnmesi piyasaları tedirgin ediyor. Avrupa'nın çok ciddi sorunlarla boğuştuğunu ve henüz krizi aşacak uygun önlemler geliştirmediğini de belirtebiliriz.