Eski döngünün tekrarı mı yeni bir döngü mü?
Kapitalizm demeye devam ettiğimiz ama eskisine göre çok değişmiş sistemin iş çevrimleri yarattığı bilinir. İşin ilgi çekici tarafı merkezi planlamaya dayalı ekonomilerin olduğu eski dünyada da iş çevrimlerinin olduğudur; örneğin Mao Çin’inde de döngüler veya çevrimler yaşanmıştır. NBER Amerika için resesyon kronolojisi verir ve döngülerin istatistiksel özellikleri, süreleri, geçmiş döngülerin değerlendirilmeleri yapılagelir. 2008 sonrası döngünün ABD için 2010-2017 arasında tepe noktasına ulaştığı ve tam da o sırada –nihayet- Fed faiz artırımlarının ve bilanço küçülmesinin başladığı düşünülürse, yani bu saptama doğruysa, çok kısa bir süre içinde, 2018 yılının sonbaharında, yeni bir resesyon ihtimalinin artmakta olduğunun iddia edilmesi oldukça hızlı bir ters dönüşe işaret ediyor. Nitekim Fed duruşunu hızla tersine çevirdi. 2007 ağustos ayında sinyalini veren çöküşle başlayan bir ve aynı iş çevriminin farklı bir safh asına mı geçtik –ki normalde beklenenden çabuk biçimde gerçekleşti demek lazım- yoksa yepyeni şeyler mi oluyor?
2007 yazında başlayan ve Lehman Brothers’ın Eylül 2008’de iflasıyla çığa dönüşen kriz on yılını doldurduğu zaman, yani aşağı yukarı iki yıl önce, manzara çok farklıydı. Bu10 yıl içinde finansal krizin depresyona dönüştüğünü düşünenlerden tut kolayca atlatılacağını sananlara –tıpkı 1929 Büyük Depresyonunun başlarında olduğu gibi- veya dünya ekonomisinin iki fazlı büyümeye geçerek gelişmekte olan piyasalar öncülüğünde kurtulacağını savunanlara, ‘yeni normale’, ‘uzun dönemli durgunluk eğilimine’, faizlerin yıllarca reel olarak sıfır seviyesinde kalacağı hipotezine, nominal faizlerin nasıl olup da negatife düşürülebileceğine kadar pek çok iddia tartışıldı. Ancak iki sene önce net olan şu gibiydi: 2018- 2020 arası krizden tam olarak çıkış, dolayısıyla büyümeye ve enflasyona geri dönüş olacaktı. Yükün çoğunu taşıyan para politikaları artık kademeli olarak tersine dönüyordu. 2018’de ABD’de üç kez daha faiz artışı, yani 13 ayda 100 baz puan ve bilanço küçülmesi, Avrupa’daysa varlık alımlarının söndürülmesine başlanması gündemdeydi. Gelişmekte olan piyasalara para girişinin yüzde 12-15 kadar daralacağı, bu etkinin faiz ele birlikte şirket ve banka borçlanmalarının maliyetini artıracağı açık gibi görünüyordu. Buna karşın global ekonomi iyi durumdaydı; Çin yavaşlıyordu ama kademeli olarak. Hindistan ve Brezilya gelişmekte olan piyasaları sürükleyebilirdi. Avrupa’nın toparlanması ihracat olanaklarını artırıyordu. Özellikle Euro alanı ihracat fırsatlarını artarak sunacak gibi görünüyordu. Bunlara dayanılarak krizin 9-11 yıllık bir Juglar döngüsü boyutunda kaldığı ve eğer mutlaka –artık pek kullanılmayan Kondratieff döngüsüne gönderme yapacaksak Kondratieff ’in bir harmonik çevrimine denk düştüğü iddiası bile ortaya atıldı. Hepimiz rahat sayılırdık çünkü okulda öğrenip sonradan geliştirdiğimiz bilgilerimizin ve tecrübelerimizin ima ettiğinden farklı şeyler olmuyordu.
Şimdi durum çok farklı. Belki global resesyon değil ama senkronize yavaşlamaya gidildiği tüm uluslararası kurumlar tarafından teyit ediliyor. 1929 derslerinden olan 1936’da yapıldığı gibi erken faiz artırmama kararıyla faiz artışı için hayli uzun süre beklenmişti; Fed 4 sene kadar sözlü müdahalelerle idare etmişti. Güzel ama şimdi de bunun sonucu olarak hem ABD hem Avrupa hem Çin’de normalde bu kadar borçlanamayacak şirketlerin kolayca kredi alabildikleri ve riskli oldukları ifade ediliyor. Hem sermaye piyasasından fon bulabilen ABD şirketleri hem de banka merkezli Avrupa ve Çin 17 trilyon dolara varan negatif faizli gelişmiş ülke tahvilinin fonda durduğu bir finansal ortamda öz kaynak-borç oranı 15-85 olacak şekilde yüklenmiş halde. Riske maruz değerden hangi senaryoda ne çıkacağı bir yana uç (kötü) senaryoda ciddi bir risk görüntüsü var. Adeta global kredi garanti fonu etkisi gibi bir durum oluşmuş ve kredi yüzeyi yer değiştirdiği için riskli firmalar dahi borçlanmaya kolayca devam edebilmiş. Sorun şu ki buna rağmen döngünün erkenden ters dönmesi söz konusu, hatta muhtemeldir ki yepyeni bir iş çevrimine –borç döngüsü- girilmiş olunması ihtimali mevcut. Tuhaftır kapitalizm (capitalism) dediğimiz şeye kapitalden (sermaye) değil borçtan (kredi) yola çıkarak debtism adını mı versek?
Bu kadar bol para bu kadar düşük (negatif) faiz riskin bu derece az ciddiye alındığı bir evrensel (şirket, banka, hatta ülke) kurtarma on yılı sonrası gelinen nokta faizler biraz artınca yeniden ‘resesyona doğru’ ise bambaşka bir finansal-ekonomik teoriye ve politikalara ihtiyaç var demektir. Belki de daha yapısal, bundan sonra tamamen verimlilik, teknoloji ve yeni işler odaklı bir bakışa gerek var.