Eşit olmayan yarışın naif adayı
Cumhurbaşkanlığı adaylarından Ekmeleddin İhsanoğlu dün kampanya tanıtım toplantısını yaptı. Yarım saat kadar iyi hazırlanmış, bana göre kendisinin kaleme aldığı metnini, yer yer bozulan ses düzeni ve kürsüdeki ışık yetersizliği nedeniyle okuma zorluğu çekerek tamamladı. Soru-yanıt bölümünde ise çok daha başarılı bir performans sergiledi.
Toplantı sonunda bir gazeteci arkadaşım, nasıl bulduğumu sorduğunda, “Eşit olmayan yarışın naif adayı” değerlendirmesini yaptım.
Yarış eşit değil, bunu daha önce de belirttim. Erdoğan, diğer iki adaya göre çok daha imkanlı, devlet gücünü de kullanarak, 18 televizyonda mitinglerinin naklen yayınlanmasıyla açık ara eşitliği ortadan kaldırıyor. Erdoğan, bu mitinglerde iki adayı da çeşitli şekillerde suçluyor. Onlar savunma yapıyorlar.
İhsanoğlu, dün Başbakan’ın “Monşer” suçlamasına 18. yüzyılda yaşamış İslam alimi Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın kendisiyle özdeşleşmiş söylemiyle “Ey Azizler” diye konuşmasıyla naif bir cevap vererek başladı. Konuşmasında sık sık “Azizler” sözcüğünü tekrarlayarak, monşerle eş anlamlı olan hitapla, Erdoğan’a cevap verdi... İhsanoğlu’nu bir diğer naif cevabını ise “Cumhurbaşkanları yol yapmaz ama yol gösterir” söylemiyle ortaya koydu.İhsanoğlu yurtta huzur, yurt dışında saygın bir Türkiye özlemini ortaya koyuyor.
Yurtta huzurun önemini vurgularken, bunun için yurt tarlasına dört ekim yapılması gerektiğinin altını çiziyor : “Azizler” hitabıyla yurttaşlardan, “Sevgiyi ekmek için, saygıyı ekmek için, dirliği ekmek için ve birliği ekmek için bir arada olunmasını” istiyor. Cumhurbaşkanı olursam ben bu yolda çalışacağım diyor.
Gençlere ve kadınlara önem verdiğini belirtiyor. Gençlere verdiği öneminin altını çizerken, “Ben, gözlerinden sevgi fışkıran gençlerime çapulcu dedirtmem” diyerek gezi olaylarına naif değinişiyle gençler konusuna yaklaşıyor. “Geçen yıl bugün kaybettiğimiz Ali İsmail Korkmaz da onlardan biriydi” diyerek onu anmaktan da geri durmuyor. Kadınlar konusuna değinirken de, “Kadınlarımız da çok kıymetli, ama ne yazık ki, kadınlarımız ne siyasette, ne de istihdamda hak ettikleri noktalara gelebilmişlerdir. Halen çocuk gelinlerin de dünya üçüncüsüyüz. Kadın cinayetlerinde de üst sıralardayız” değerlendirmesini yapıyor.
Ekonomi konusuna değinirken; ülkemizin 2000 yılında 18. sıradaki ekonomi iken, 2012 yılında 19. sıraya gerilediğini, biz büyürken, başka ülkelerin daha hızlı büyümesinin bu sonucu yarattığını belirtiyor.
Ülkemizin sadece bir edebiyat nobel'i olduğunu bilim alanında nobel'i olmadığını oysa Pakistanlı bir fizikçi ve Mısırlı bir kimyacının yıllar önce Nobel aldıklarını belirtip, Türkiye’nin bu hedefe ulaşması için çalışması gerektiğinin altını çiziyor.
Türkiye’nin dış politikasında hatalar olduğunu belirten İhsanoğlu, “Atatürk yaşasaydı dış politikada ne yapardı?” sorusunu cevaplandırırken, “Atatürk en akılcı çözümleri üreten bir liderdi. Şu anda yaşasaydı, Ortadoğu, Kafk aslar ve Balkanlar’da barış ve refahın temelini atardı” değerlendirmesini yaptı.
Filistin konusunda kendisine temeli olmayan bir eleştiri yapıldığını belirterek, Filistin barışı ile ilgili çalışmaları nedeniyle kendisine Filistin’de “Devlet nişanı (Kudüs Yıldızı)” ödülü verildiğini açıkladı.
Bana sual soran dostuma yaptığım değerlendirmeyi ve toplantı izlenimlerimi aktardım. Son olarak bana soru soran gazeteci arkadaşıma sorduğum “Bu eşitliksiz seçimin sonu ne olur? Ekmeleddin beyi şanslı görüyor musun?” soruma verdiği yanıtı aktararak yazımı noktalayayım:” Eğer propaganda süresi bu kadar kısa olmasaydı. Topluma kendisini ve farklılığını anlatabilirdi. Şimdi değişim olacaksa bunda halkın Erdoğan’a bakışı neden olacak. Eğer toplumda ve partisi içerisinde Erdoğan’ın ‘tek adamlığına-otoriterleşmesine’ tepki artıysa o zaman Ekmeleddin Beyin şansı olur” dedi.