Ernst&Young EMEIA Bölgesi Yönetici Ortağı Mark Otty: Kriz, ekonomik

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

Ernst&Young Avrupa, Ortadoğu, Hindistan ve Afrika Bölgesi Yönetici ortağı Mark Otty, bugün yaşadığımız krizin en büyük nedeninin kurumsal ve bireysel açgözlülük olduğunu söylüyor. Ekonomik büyümenin yeniden başlayabilmesi için tüketici güveninin yeniden oluşması gerektiğini söyleyen Otty, "Güven ortamı ne yazık ki bir türlü oluşmuyor. İnsanlar geleceğe yönelik endişe duymaya devam ediyorlar" diyor. Küresel ekonominin geleceğin konusunda kötümser olan Otty, 2010 ve 2011 yılları için, sürekli olarak iniş çıkışların yaşanacağı sınırlı bir büyüme bekliyor.

"Kriz, ekonomik güç dengesinin batıdan doğuya geçişini hızlandırdı" diyen Otty'ye göre, ekonomik büyüme Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerden gelecek. DÜNYA'nın sorularını yanıtlayan Mark Otty'nin yorumları şöyle:

- Kriz sonrasında yükselen piyasaların denetim şirketlerine sundukları avantajlar neler?

Bugün gelişen piyasalara yapılan yatırımlarda ciddi bir artış izliyoruz. Gelişen piyasaların sahip olduğu genç nüfus da çok önemli bir unsur. Bu da bu piyasalardaki ekonomik faaliyetlerin artmasına neden oluyor. Şirket birleşmeleri, özelleştirmeler, sermaye artırımları hız kazanıyor. Kriz, küresel ekonomik güç dengesinin batıdan doğuya geçişini hızlandırdı. Çin'de büyüme yeniden başlarken, batılı piyasalarda hâlâ durgunluk hakim.

- Kriz sonrasında, kazanlar hangi ülkeler ve sektörler olacak?

Kriz sonrasının kazananları, Çin ve Hindistan başta olmak üzere gelişmekte olan piyasalar olacak. Sektörler açısından ise telekomünikasyon, gaz ve alternatif enerjiler de önemli bir büyüme bekliyoruz. Finans sektörünü oldukça zorlu bir dönem bekliyor. Bazı bankalar krizden güçlü çıkarken, bazıları zorlanmaya devam edecek. Bu arada finans sektörünün büyük oyuncuları arasındaki farklar önemli ölçüde azalacak.

- Şirketlerin krizden almaları gereken dersler neler? Sürdürülebilir büyüme için öncelikler neler olmalı?

Şirketlerin öncelikle gündeme getirmeleri gereken konular arasında, şu sorular ilk sırada yer alıyor: "Başarıyı nasıl ölçüyoruz? Başarıyı nasıl ödüllendiriyoruz? Çalışanlarımızı nasıl değerlendiriyoruz?" Kriz sonrasında şirket değerleri yeniden ön plana gelecek. Bugün yaşadığımız krizin en büyük nedeni kurumsal ve bireysel açgözlülük. Bundan sonrasında düzenlemeler çok daha fazla önem kazanacak.

Krizin nedeni olarak finansal enstrümanların karmaşıklığı gösterildi, fakat endişe yaratmaya devam eden bir diğer unsur da makro-ekonomik dengesizlikler. Bugün baktığımızda makro-ekonomik tablonun daha da kötüleştiğini görüyoruz. Hükümetlerin borçlanma seviyeleri artıyor. Batı piyasalarında tarihin en büyük borçlanma oranlarına erişilmiş durumda.Bu borçlanma daha ne kadar devam edebilir? ABD yeni bir destek paketini gündeme getiriyor, fakat bunu nasıl finanse edecekler?

- Kriz döneminde oldukça fazla izlenen hükümet müdahaleleri ve destek programları sona erdiğinde, ekonomiler bunu ne şekilde hissedecek?

En büyük umudumuz tüketici güveninin geri dönmesi. Batı piyasalarında ekonomik aktivitenin üçte ikisi tüketici harcamaları oluşturuyor. Tüketim ekonominin çok büyük bir parçası, dolayısıyla ekonominin yeniden canlanması için güvenin geri gelmesi gerekli. Fakat ne yazık ki, beklenen güven ortamı henüz sağlanabilmiş değil. Güvenin geri gelmesi için artırılan destek paketleri de kapasitelerini aşmış durumdalar. Artık hükümetlerin elinde ekonomiyi daha fazla destekleyecek araç kalmadı. Dünya ekonomisi büyük bir durgunluk tehlikesi ile karşı karşıya. Aynı durum Japonya'da da yıllar boyunca yaşanmıştı.

- En önemli yatırım merkezleri hangi ülkeler olacak? Önümüzdeki senelerde yatırım öncelikle hangi ülkelerden gelecek?

Yabancı yatırım miktarları özellikle Hindistan'da ciddi bir şekilde artıyor. Hindistan'ın doğrudan yabancı yatırımı sindirme kapasitesi çok büyük. Bu yabancı yatırımın büyük bir bölümü de Avrupa ve ABD'den geliyor. Yabancı yatırımın dışında, Çin ve Hindistan'da iç piyasa kaynaklı yatırım büyük bir önem kazanıyor. Piyasada çok büyük bir sermaye potansiyeli mevcut.

- Küresel ekonomik krizin en dibinde bile, yatırımcıların ve otoritelerin sınır ötesi yatırımları desteklemek için işbirliği içinde olmaları gerektiğini savunuyorsunuz.

Kriz sürecinde ne yazık ki ulusalcı ve korumacı yaklaşımlarda artış görüldü, fakat korumacı yaklaşımlar ekonomik kalkınma için bir çözüm yolu değil. Daha önce de denendi, ama işe yaramadı. Hükümetleri ve düzenleyicileri ulusal sınırlar koymamaları yönünde desteklememiz gerekiyor, aksi taktirde bu engeller büyümenin önünde çok ciddi bir engel oluşturabilir.

- Gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki farkın kapanacağını söylüyorsunuz.

Şirketlerde çok ciddi masraf kısıntılarına gidildiğini görüyoruz. Fakat beklenen düzeyde yatırım gerçekleşmiyor. İnsanlar geleceğe endişe ile bakmaya devam ediyorlar ve nakitte kalmayı tercih ediyorlar. Gelişmekte olan ülkelerde yatırımların çok daha çabuk bir şekilde başlayacağını tahmin ediyoruz. Bunun başlıca nedeni, gelişmiş ülkelerdeki nüfusun krize karşı daha fazla dayanıklı olması, çünkü buna benzer krizleri daha önce de yaşadılar. Aynı dayanıklılık batı ekonomilerinde yok. Türkiye, Hindistan gibi ülkelerde insanlar girişimci ruha sahipler, risk almaya hazırlar. Batıda ise insanların yeniden risk almaya hazır olmaları zaman alacak. Bunun sonucu olarak gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki fark kapanacak.

- Küresel ekonominin gidişatına yönelik çok farklı senaryolar duyuyoruz. Siz iyimser misiniz? Nasıl bir büyüme öngörüyorsunuz?

En son olarak "VW" şeklinde büyüme modeli olacağını duydum. Ben küresel ekonominin geleceği konusunda kötümserin ve güçlü bir büyüme sürecine girmenin zaman alacağını düşünüyorum. 2010 ve 2011 yıllarında, sürekli olarak iniş çıkışların yaşanacağı sınırlı bir büyüme bekliyorum.

Türk insanının gözünde ilerleme arzusunu görebiliyorsunuz

- Türkiye piyasasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye konusunda son derece iyimseriz. Türkiye Avrupa standartlarında yaşayan bir nüfusa sahip. Kaliteli bir işgücüne sahipsiniz. İnsanların gözünde çalışma isteğini, ilerleme arzusunu görebiliyorsunuz. Türk insanı başarmaya istekli, hırslı, son derece güçlü bir girişimci ruhuna sahip. Öte yandan, siyasi istikrar da çok önemli. Türkiye çok önemli bir büyüme potansiyeline sahip.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar