Erken seçimler ekonomiye etki eder mi?

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

Türkiye son yıllarda maalesef bir türlü seçim ortamından kendini kurtaramıyor. Şunu da peşinen söyleyeyim: 2002 yılındaki erken seçim kararında olduğu gibi sayın Bahçeli’nin bugünkü erken seçim kararında da ekonomik mülahazaların bir önceliği olduğunu düşünmüyorum. Alınan büyük ölçüde siyasi saiklerle alınmış bir karar. Ama tabii ki, bu alınan kararın ekonomik yansımaları olmayacağı anlamına gelmiyor.

Erken seçim kararının başlıca 3 olumlu etkisi söz konusu olabilir. Birincisi, normal seçim takvimine daha 19 ay vardı ve bu süreçte iktidarın seçim ekonomisi yapmak zorunda kalacağı muhakkaktı. Bunun da ekonomideki belirsizlikleri ve kırılganlıkları artırma olasılığı çok yüksekti. Sadece 2 ay sonra yapılacak bir seçimlerde herhangi bir seçim ekonomisi uygulanması söz konusu olmayacaktır. İkinci olarak, seçimler sonrasında 5 senelik kesintisiz olması muhtemel bir iktidar başa gelmiş olacak. Bu süre daha planlı ve uzun vadeli bir ekonomik programın uygulanmasına imkan sağlayacaktır. Son olarak da, söylenenlere göre Ankara’da kaç zamandır bürokrat kesim bir seçim beklentisi içine girmiş ve bürokrasinin çalışmasında aksamalar görülmeye başlamıştı. Erken seçim bu durumu ortadan kaldıracaktır.

Tabii, erken seçimlerin olumsuz etkilerinden de söz etmek mümkün. Her ne kadar son 2 yıldır başkanlık benzeri bir rejimle yönetiliyorsak da, başkanlık sistemi Türkiye için bir ilk. Bu durum özellikle ilk zamanlarda yönetim konusunda bazı problemleri de beraberinde getirebilir. Erken seçimlerin neredeyse bir “baskın” seçim olarak adlandırılacak kadar kısa bir sürede, tartışmalı uygulamaları olan yeni bir seçim kanunu ile ve de OHAL altında yapılacak olmasının da, ekonomi açısından doğrudan bir etkisi olmasa da, siyaseten özellikle muhalefet ve Batılı müttefiklerimiz gözünde demokrasi ve meşruiyet ile ilgili bazı itirazları da gündeme getirebilir.

Siyaset ortamımız ile ilgili genel bir yorumum da şu olacak: Dün TÜİK’in yayınladığı bir istatistiğe göre Türkiye’de nüfusun yüzde 28.3’ünü çocuklar (0-17 yaş) oluşturmakta. Her ne kadar yıllar içinde bu oranda bir azalma söz konusu olsa da, gelişmiş ülkelere göre hayli yüksek bir orandan söz ediyoruz. Nüfusumuzun ortalama yaşı da 28 civarında. Hal böyle iken, siyasetteki aktif politikacılarımızın yaş ortalamasının çok yüksek olduğu göze çarpıyor. Hatta siyasete yeni kan olarak girme iddiasında olan politikacıların bile yaşı 60’ın üzerinde. Halbuki görüyoruz ki yaş ortalaması bizim çok üstümüzde olan Yunanistan, Fransa, Kanada, Avusturya ve daha pek çok ülkede yönetimde genç politikacılar var artık.

Dijital çağa hızla girdiğimiz, endüstri 4.0’dan bahsettiğimiz, sosyal ve ekonomik ilişkilerin bambaşka mecralarda hayat bulduğu günümüzde hala analog dönemden kalma politikacıların hüküm sürdüğü bir coğrafyada yaşıyoruz maalesef. Siyasete soğudukları için mi? yoksa yaşlılar kendilerine fırsat tanımadığı için mi? bilmiyorum ama gençleri siyasette göremiyoruz. Öte yandan, eski ve yıpranmış politikacılarla yeni bir soluk getirmek ve yeni bir vizyon üretmek o kadar zor ki :(

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019