Erdoğan Hocayı ölümünün üçüncü yılında andık
Erdoğan Alkin Hoca’yı ölümünün üçüncü yılında çocukları, İktisat Fakültesinden öğretim üyesi arkadaşları ve biz gazetecilik dönemindeki dostları, İTO salonundaki to;lantıda andık. Bu anma toplantısına katılan bizler, Hoca’nın üç farklı alanda evde, okulda, gazetede oğulları ve dostları tarafından onunla ilgili anıları dinledik. Bilmediğimiz, birlikte yaşamadığımız alanlarda ve dönemlerde dostlarından ve çocuklarından anılar ve değerlendirmeler ile ölümü sonrası Erdoğan Hoca’yı bir kez daha yaşattık, kendisiyle birlikte olma mutluluğuna ulaştık...
Hoca’nın ölümsüzlüğü bütün konuşmalarda dile getirilse de, bunlardan ikisi beni çok etkiledi. Birisi oğlu Emre Alkin’in onun ölümü sonrası onunla yaptığı hayali bir konuşma metni ve ağabeyi ve kendisine babasının nasihatlerini içeren söyleşi metni oldu. Bir diğeri ise asistanlığa ilk adım attığı gün, aynı odayı paylaştığı ve ölümüne kadar dostluğu devam eden Profesör Ali Özgüven’in değerlendirmesiydi: “Erdoğan ölmedi, Yüksel Hoca’da, Nusret Hoca’da, Akın Hoca’da, Mükerrem Hoca’da, Toktamış Hoca’da. Ben onların uzun bir seyyahatte çıktıklarını düşünüyorum. Yüksel Hoça’nın ölümünden sonra böyle düşünmeye başladım. Bir gün benzeri bir seyahate çıkarak onlarla buluşacağımıza inanıyorum...”
Toplantıyı İTO başkanı İbrahim Çağlar bir konuşmayla açtı. Sonra Emre, Kerem, ben ve EMD Büşkanı Celal Toprak konuşmalar yapıp Hoca ile ilgili anılarımızı dile getirdik.
Ardından, Asaf Savaş Akat, Ali Özgüven, Esfender Korkmaz, Erol Manısalı, Necati Mumcu, Ahmet İncekara. Ahmet Gökçen gibi dostu üniversite hocaları ile iki farklı üniversitede asistanlığını yapan, Zahide Ayaşlı Onaran ve Oğuz Demir ile İFMC Başkanı Vahap Adıyaman, Erdoğan Hoca ile ilgili anılarını bizimle paylaştılar. Bengü Bilik Hoca’nın TRT’de yaptığı programlar döneminden söz etti. Onlardan sonra, Erdoğan Hoca ile “Mevlütan” grubu olarak isimlendirilen Anadolu’da birçok ilde birlikte konferanslar veren Merkez Bankası eski başkanı Gazi Erçel ve Rüştü Bozkurt, Anadolu gezilerinde birlikte oldukları Hoca ile yaşadıklarını bize anlattılar.
Bütün bu anlatılanlardan, onunla farklı dönemde, farklı yerlerde birlikte olmuş çocukları, öğrencileri ve dostlarının anlattıklarından ortaya çıkan bir Erdoğan Alkin portresinden söz etmek istersem şu neteliklerinin vurgulandığını söylemem gerekir:
En kötü dönemde bile iyimserliği devam eden, beyfendiliğini her alanda sürdüren, herkese “Canıkom” gibi güzel sözlerle hitap eden, yumuşak görünüşüne karşın kendi doğrularından taviz vermeyen, ekonomiyi halkın anlayacağı şekilde vulgarize ederken, biriktirdiği binlerce fıkra ile anlatımını renklendiren, aculluğu ile her yere her randevuya birkaç saat önceden giden. Dersi söz konusu olduğunda, nereye çağrılı olursa olsun taviz vermeyip dersini sürdüren, sürekli ve çok yönlü olarak ekonomik gelişmeleri izleyerek kendini hazır tutup geliştiren, çok iyi bir dost ve seyahat arkadaşı olan bir İstanbul Beyefendisi...
Emre ve Kerem Alkin’e bizleri onun üçüncü ölüm yıldönümde bir araya getirip, anılarıyla Erdoğan Hoca’yı anıp yaşattıkları için çok teşekkür ediyorum. Şairin, “Müşgil odur ki ölmeden evvel ölür kişi”dizesine o toplantı sırasında düşündüğüm nazire dizeyle yazıma nokta koyuyorum, “İnsan için güzellik odur ki, ölümünden sonra yaşar kişi...”