Erbil-Bağdat hattında Fed’i fiyatlamak

Orkun GÖDEK
Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Bir süredir jeopolitik risk kavramının ne olduğunu, içeride TL cinsi varlıkların fiyatlanmasındaki etkisini sorgulamayı unutmuştuk. 25 Eylül tarihinde Kuzey Irak’ta gerçekleştirileceği açıklanan bağımsızlık referandumu ile bir kez daha hatırlamış olduk. Konu, yerelde bizi ilgilendirdiği kadar, dışarıda emsallerimizin ilgi alanı içerisinde bile değil. Haber akışı içerisinde Fed’e dahi tam anlamı ile kafa yorulduğunu söylemek yanlış olacaktır. Kaldı ki, küresel para politikalarını okumak konusundaki kabiliyetimiz de tartışmalıdır.

Erbil-Bağdat hattı ile başlamak doğru olacaktır. Mesud Barzani, babası Molla Mustafa Barzani’den devraldığı bağımsızlık hikayesini bir kez daha hayata geçirmek çabasında. Esasen asıl amacın bağımsızlık mı yoksa “Bağdat’tan ne koparabilirsem kazancımdır” mantığı mı olduğu da tartışmalıdır. Zaten bölgede polis kuvveti, Peşmerge oluşumu, yönetimi ile ciddi bir ayrılık süreci yaşanmaktadır. Konu, petrol gelirlerinin paylaşımı ve Erbil’in Bağdat’ı bypass ederek enerji anlaşmaları yapma isteğinden sonra farklı bir boyuta geçmiştir. Devamında ise yerelde hakimiyeti sorgulanan Barzani, Goran Hareketi’nin de muhalefetini kırmak için DAEŞ ile mücadeleden oluşan başıboş yönetim ortamını bağımsızlık fikri ile lehine çevirmek ve kurucu liderliğe gelmek istemektedir. Türkiye’nin ise konuya gösterdiği ilk tepkinin sınırında tatbikat başlatmış olması, her büyük devletin bu gibi konularda verdiği sağlıklı ve doğal duruştur.

Kuvvetle ihtimal, eğer erteleme kararı çıkmaz ise –ki Erbil kararlı görünüyor, son dakika kazancına dek zorlayacaktır- Türkiye’nin tepkileri Habur sınır kapısını kapatmak ve ekonomik yaptırım ile Barzani yönetiminin nefesini kesmek isteme şeklinde olacaktır. Askeri müdahale şu aşamada en son tercih edilecek seçenek olarak dursa da bu coğrafyada her zaman masadaki en etkili kartlardan birisi olduğu unutulmamalıdır.

Öte yandan dışarıda emsallerimizin ve gelişmiş ülke yatırımcılarının kafa yorduğu konu ise Fed’in duruşu ve gelecek dönem şekillenmesidir. Farklı, bilmediğimiz, ilk defa karşılaştığımız bir Fed duruşunun Eylül toplantısında sergilendiği kanaatinde değiliz. Fed, kendisine çizdiği rotada, olabildiğince emin adımlarla ilerlemekten yana bir duruş sergiliyor. Büyümeye olan güven, enflasyondaki gelişmelerin 2017’ye has geçici gelişmelerden kaynaklandığı fikri ile birleşince, beklentilerin “güvercin Fed duruşu” noktasında birleştiğini söyleyebileceğimiz piyasa fikrinin ters ayakta yakalandığını gördük. Bize göre panik havası yaratacak, acil dolarizasyon sürecine geçmeyi mecbur kılacak bir durum söz konusu değil. İletişimdeki başarı, bugün için panik fiyatlaması olmasını engelliyor. Burada esas mesele, geçmiş dönem Fed tecrübesinin 2017 senaryolarında geçerli olmadığı gerçeği ile yüzleşmek, hatta yüzleşmek istemek. FOMC katılımcıları ile piyasa işlemcileri arasındaki makas açılımı, Ekim ayında başlayacağı belirtilen bilanço operasyonunda zaman ilerledikçe ve sapma olmadıkça Fed lehine kapanabilir. Bunu beklemek de sağlıklı olanıdır. En popüler tartışma konusu olan “ama enflasyon hedefinden uzak Fed nasıl bu adımı atabiliyor?” yaklaşımına ise Fed’in kendi çalışmaları “revizyonlarla birlikte gelecek dönemde bugün açıklanan enflasyonun daha yüksek olduğunu görebiliriz” sonucu ile cevap veriliyor. Emtia fiyatlarındaki dengelenme ve büyümenin sekteye uğramaması da bu fikrin çok da yanlış olmadığını gösteriyor.

Nette kısa vade için Fed kaynaklı risk iştahında değişim olması fikrinde değiliz. Klasik Ekim-Kasım döneminde olması muhtemel portföy çıkışı ve yılı kapatma isteği düşük seyreden volatilitenin genele yayılan bir şekilde artmasına neden olabilir. TCMB’nin sıkı duruşu ve bunu en erken 2018’e dek koruyacağı beklentisi TL’de algı yönetimi bozuk satış dalgası oluşmasını da sınırlayacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
ECB hamleleri ve riskler 14 Eylül 2019
GOÜ heyecanı her yerde 07 Eylül 2019
Beklemekle oluyor mu? 17 Ağustos 2019