Enis Berberoğlu'nun gömleği
Kurumlar öncelikle "insan ve sermaye havuzu"dur.
Bir kurumun birikim yeteneğini koruması ve uzun dönemli geleceğini güven altına almasının üç temel dayanağı vardır: Kurumun içinde yer alan insanlar, kurumun hedef kitlesi ve yaşamın motorunu oluşturan kârlığın korunması.
Hürriyet gazetesi önemli kurumlarımızdan biridir.
Kamuoyunun "büyük gözaltı", Hürriyet gibi kurumları yönetme sorumluluğu üstlenenlere "ateşten gömlek" giydirir.
Enis Berberoğlu ile tanışıklığım var; ama, derinliğine dostluğum, hayatın örsünde denenmiş ilişkilerim yok..
Hürriyet gibi bir medya kurumunun yönetimini üstlenen bir tanıdığa, hiçbir art niyetin gölgesi düşmemiş düşünceleri aktarmanın, karınca kararınca uyarılarda bulunmanın yararlı olabileceğini düşündüm.
Nanoteknolojinin insan için üretilen araç-gereçlerde yeni işlevler yarattığı bir dönemden geçiyoruz. Enis Berberoğlu, bu yeni dönemi "iyi okursa", sırtına giydiği gömleği "yakıcı" olmaktan uzaklaştırarak, "serinletici ve yaşamı kolaylaştırıcı" hale getirebilir.
Fırsatlardan biri, iyiyi mükemmele taşıyan kurumların ortak özelliği olan "içerden biri" olmasıdır. Kurumun içinden gelmektedir; dünün birikimine, bugünün deneyimine sahiptir; dünü yarına taşıma şansı, dışardan gelecek birine göre daha yüksektir.
Dışardan gözlemleyenin sınırları içinde söyleyeceğim ikinci özelliği, "mütevazı ama, düzenli, kararlı ve disiplinli" insan olduğu imajını yaratmış olmasıdır.
Bir başka özelliği ise, yakından tanıyanların, "kendi yanılmazlığına inanacak kadar" aşırı değerlenmiş bir kültüre sahip olmadığına ilişkin kanılarıdır.
Enis Berberoğlu günümüz dünyasının eğilimlerini, eğilimlerin yarattığı fırsatları, bir o kadar tehlikeleri, kendi olanak ve kısıtlarını iyi okuyarak, yaşanmakta olan büyük kırılmalardan doyurucu sonuçlar üretebilir.
Önce, yöneteceği kurumun yapısını, işlevini ve kültürünü sorgulayarak; açık, anlaşılır, çoğunluğun paylaşabileceği bir "felsefeyi" ortaya koyabilirse, güven yaratmanın ilk ve önemli adımını atabilir.
"İlkeler kalelerimizdir" diye yola çıkar; önce kurum içi insanlara, sonra da okuyucu ve genel kamuoyuna "güven" verebilirse; bu kırılma ve olağanüstü dönüşümlerin yaşandığı dönemi uygun bedeller ödeyerek aşmaya liderlik ederse, tarihe anlamlı bir not düşebilir.
Kurum kültürü üzerine çalışan bilim insanları ,işyerlerini yönetenlerin sözlerine, raporlarına, medyaya iletilen bilgilerine ve iş yerlerine asılan sloganlara bakılmaması gerektiğini ; kurum insanlarının en şeffaf ortamlarda "bildikleri" ile "söyleyebildikleri" arasındaki makasa bakmak gerektiğini söylüyor. Kurum kültürü yaratma, bireysel özveri köprülerinden geçiyor , demokratik sabırdan besleniyor ve hesap verebilirliği içselleştirme derecesine göre anlam kazanıyor.
Kurumun var olan kültürünün olumlu yönleri geliştirilir; altyapılarındaki değişme değerlendirilir; dünya genelindeki "…birincil sözel kültürden ikincil sözel kültüre geçiş süreci" iyi anlaşılır ve doğru yönetilirse; ateşten gömleği , bahar serinliği yaratan gömleğe dönüştürmek çok güç olmayacaktır.
Büyük görevler özenle büyütülür; özveri duvarları ile korunur; yüreklerin sıcaklığında "değerli" olmayı aşarak "anlamlı" hale gelir. Enis Berberoğlu'nun göğüsleyeceği olağanüstü zorluklar kadar büyük fırsatları da var… Bize de "hayırlı olması" dileklerini iletme görevi düşer. Enis Berberoğlu'nun başarısı, meslek ve sektör adına herkes için kazanç olabilir…