Enflasyonun nedeni faiz mi?

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

Faizler etrafında dönen anlaşmazlık sonunda tatlıya bağlandı derken, Başbakan’ın sunumdan memnun olmadığını açıklaması kutuplaşmanın devam edeceğini gösteriyor. Demek ki, Bülent Arınç’ın, Merkez Bankası’nın bağımsızlığının esas olduğu; para politikasına müdahale etmek gibi bir niyetleri olmadığı açıklaması gerçekleri yansıtmıyor. Hükümet sözcüsünün sunumdan memnun oldukları açıklamasından sonra, Başbakan’ın aksi yöndeki beyanatı, kendisinin bazı çevrelerin etkisi altında kaldığını düşündürmektedir. Faiz tartışmasında Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın dışında, kurumların politikalarına müdahale edilmemesi gerektiğini söyleyen ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de dolaylı olarak eleştiriliyor. Enflasyonun nedeninin faizler olduğu savı gerçekçi değil. Tam tersine, faiz artışlarının nedeni enflasyondaki yükseliştir. Başçı’nın belirttiği gibi, işletmelerin finansman giderlerinin toplam giderleri içindeki payı 2012 yılı itibariyle yüzde 2.2. Toplam giderlerin yüzde 86.2’sini yerli ve ithal hammadde, işgücü ve enerjiden meydana gelen satılan malların maliyeti oluşturmaktadır. Üretimin temel girdileri açısından dışa bağımlı Türkiye ekonomisinde kur artışları enflasyona yol açan faktörlerden biridir.

***
Merkez Bankası Başkanı, büyümenin yüzde 4 civarında gerçekleşeceğini, enflasyonun bu aydan itibaren gerileyeceğini ve cari işlem açıklarının azalacağını söylüyor. Başkan’ın konuşmasında dikkat çektiği bir diğer önemli konu, aşırı tüketim. Aynı konuya birkaç gün önce ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da dikkat çekmişti. Aşırı tüketim tasarrufların artmasını engellemenin dışında toplam talebi artırarak enflasyon üzerinde de etkili olmaktadır. Tüketim gerilemeden tasarrufların ve dolayısıyla yatırımların arttırılması zordur. İç tasarruflar arttırılabilirse, büyümenin finansmanında kısa vadeli sermayeye ihtiyaç da azalacaktır. Banka kredilerinin tüketimden, yatırım ve üretimin finansmanına kaydırılması orta vadede yatırımları ve büyümeyi hızlandırarak enflasyonun kontrol alınmasına katkıda bulunabilir.
***
Siyasiler ve merkez bankaları arasındaki anlaşmazlıklar Türkiye’ye özgü değil. 2008 Resesyonu’ndan bu yana gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede siyasilerle para politikasından sorumlu teknokratlar arasındaki ilişkinin iyi gitmediği bir gerçek. Para politikasına yönelik her eleştiride merkez bankalarının bağımsız olduklarının hatırlatılmasından siyasetçiler memnun değiller. Aslında, Türkiye’de tartışılan enflasyondan ziyade faizlerin yüksekliği. Hükümet, yüksek faizlerin yatırım talebini frenleyerek büyümeyi yavaşlattığı görüşünde. Faizler yatırımlar üzerinde etkili bir araç olmakla birlikte, yatırım kararlarında beklentiler de önemlidir. Amerikan ekonomisinde son bir kaç yıldaki gelişmeler, beklentilerin yatırımlar üzerindeki etkisinin faizlerden daha önemli olduğunu ortaya koymuştur. Faizlerin sıfıra yakın bir oranda seyrettiği ülkede işsizliğin hala yüksek oluşunun nedeni, beklentilerin yeterince iyileşmemesidir. Yüksek karlar yapan işletmeler, konu yatırım ve istihdama gelince çekingen davranıyorlar. Zira işletmeler için faiz, yatırım kararlarını etkileyen tek faktör değil. ABD gibi gelişmiş bir ekonomiye ve hukuk sistemine sahip bir ülkede beklentiler bu kadar önemliyse, bizim daha çok daha dikkatli olmamız gerekmez mi? Ülkelerin ekonomik ve siyasi yönden istikrarlı olması, hukuk sisteminin ve demokrasinin gelişmişliği günümüzde yatırım kararları üzerinde faizlerden daha önemli. Bunları gözardı ederek büyümek zor.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016