Enflasyonun dönüşü muhteşem olur mu?
Dünyada her geçen gün ağırlaşan birçok ekonomik sorun içinde sanırım en popüler olan konu, Türkiye ve İngiltere hariç, enflasyonun yokluğu. Aslında bu anlaşılabilir bir popülarite zira borç miktarının bu kadar yükseldiği ve fakat büyüme hızının 2008 krizinden sonra ciddi anlamda düştüğü bir ortamda açıkça konuşulmasa bile yüksek enflasyon kamu borçlarının sorunsuz bir şekilde küçültülmesinin tek yolu gibi görünüyor.
Devam etmeden önce ABD, Japonya gibi kendi para biriminden borçlanan veya kendi halkına borçlu olan ülkelerin borç durumu ve yabancı para cinsinden borçlanan, borcu yabancı yatırımcılara olan ülkelerin borç dinamikleri elbette aynı değil. Bir de kendi para biriminde borçlanma lüksüne sahip olsa da kendi merkez bankasına sahip olmadığı için fonlama kaynakları sınırlı olan Euro Bölgesi ülkeleri var. Tüm toparlanmaya rağmen İspanya’nın borç/GSYH oranı yüzde 99, Portekiz’in yüzde 130, İtalya’nın yüzde 132, Yunanistan’ın yüzde 180. Enflasyon konusuna geri dönersek; çarşamba günü açıklanan ABD verisine baktığımızda çekirdek enflasyonun 5 ay boyunca YoY yüzde 1.7 seviyesinde seyrettikten sonra nihayet yüzde 1.8 seviyesine ulaştığını görüyoruz. Fiyat savaşı yaşanan mobil operatörlerin dışarıda tutulması durumunda ise çekirdek enflasyon yüzde 2.02. “Şimdilik” kaydını düşmek koşulu ile Yellen haklı çıkabilir gibi görünüyor. Zira çarşamba günü açıklana üretici fiyatlarına da baktığımızda manşette yüzde 2.8, çekirdekte yüzde 2.4 gibi artış oranları kaydedildi ki bunlar 2012’den bu yana en yüksek seviyeler.
Elbette kasırganın etkileri ekim ayı verilerine de yansımış durumda. Ancak Eylül verilerine oranla bu etkileri ayrıştırmak artık çok daha kolay ve ana trendin yukarıya döndüğünü söylemek daha az risk taşıyor. Umut verici gelişmeler sadece ABD tarafında değil. Çin verilerine de baktığımızda üretici fiyatlarının yüzde 7 seviyesine ulaştığını görüyoruz. Yükselişin büyük kısmı hammadde fiyatlarında görülen artışa dayanıyor olmasına rağmen daha 2016 yılında oranın eksi yüzde 5 olduğu göz önüne alınırsa normalleşme yaşandığını söyleyebiliriz. Çin’de de, ABD’de olduğu gibi, tüketici enflasyonu hedef seviyenin altında ancak Mart ayından bu yana yükseliyor. Teknolojik gelişmeler, gelir dağılımında bozulma, demografik durumda görülen büyük değişim gibi merkez bankalarının kontrolü dışında dinamikler enflasyonun uzun vadeli trendinde belirleyici olmaya devam edecek.
Ancak gerileyen işsizlik oranı, çıktı açığının ortadan kalkmış olması, merkez bankalarının olması gerektiğinden daha düşük bir hızla normalleşme kararı gibi daha kısa vadeli dinamikler nedeni ile önümüzdeki aylarda daha yüksek seviyeler görmeyi bekliyorum. Bu elbette başta bono fiyatları olmak üzere pek çok menkul üzerinde etkisini gösterecek bir gelişme olur ki piyasanın ana senaryo olarak fiyatladığını da sanmıyorum.