Enflasyonun boynu neden eğri?
Deveye sormuşlar “Boynun neden eğri?” diye. Deve cevap vermiş, “Nerem doğru ki?”
Bizim enflasyon hikayemiz de buna döndü. Hükümet yetkilileri de, temel görevi bu olan Merkez Bankası da bir noktayı gösterip, “Enflasyonun işte burası eğri” diyorlar, sanki geri kalan yerleri düzgünmüş gibi.
Uzun zamandır yüksek enflasyonun günah keçisi işlenmemiş gıda fiyatlarındaki artış olarak gösteriliyor. “Tarlada fiyatı şu kadar olan domates, markette vatandaşa bilmem kaç katına satılıyor” şeklindeki ajitasyonları sık işitiyoruz. Yetkili ağızlardan “TÜFE’de gıdanın ağırlığı başka ülkelere göre bizde çok yüksek. Bu yüzden vişne fiyatı bile enflasyonu fırlatıyor” türünden “bilimsel” açıklamalar dinliyoruz.
Diğer yanda gıda fiyatlarını düşürmek için kısa vadeli bir bakışla ithalat kapılarını açıp, böylece uzun vadede içerideki üretim potansiyeline zarar vererek enflasyonu iyice kalıcı hale getirecek hesapsız önlemlere şahit oluyoruz.
Sayfadaki tablo enflasyonun hemen hiçbir yerinin doğru olmadığını ortaya koyuyor. Tabloda TÜİK’in çekirdek enflasyon göstergelerinde temel aldığı tüketim kalemlerinin içinde yer alan mal ve hizmetlerin enflasyonu ile dışında yer alan kalemlerin enflasyonunu yanyana görüyorsunuz.
“Günah keçisi” işlenmemiş gıda ürünlerinde Mart 2017 itibarıyla yıllık enflasyon yüzde 18.28. Eğer tek suçlu işlenmemiş gıda ise bunun dışında kalan mal ve hizmetlerin enflasyonunun makul bir düzeyde olması gerekirdi. Oysa işlenmemiş gıdanın dışında kalan tüm kalemlerin ortalama yıllık enflasyonu da yüzde 10.42. Yani yine çift haneli ve yüzde 5’lik hedefin iki katından da yüksek.
İşlenmemiş gıda içinde özellikle taze meyve ve sebze “günah keçisi”nin önde gideni durumunda gösteriliyor. Taze meyve ve sebzede yıllık enflasyon yüzde 28.95 gibi gerçekten çok yüksek bir düzeyde. Ama bunun dışında kalan tüm mal ve hizmetlerin ortalama yıllık enflasyonu da yüzde 10.49 ile yine çift haneli.
Taze meyve ve sebze fiyatlarının yüzde 40.23 gibi olağanüstü artış gösterdiği son üç aylık dönem için bile durum farklı değil. Meyve-sebze hariç üç aylık enflasyon da yüzde 3.06 ile yıllık hedefi yüzde 5 olan bir hükümet ve Merkez Bankası için hiç de makul karşılanacak bir düzey değil.
Tabloda yıllık enflasyonu, yüzde 5’lik enflasyon hedefine yakın düzeyde olan tek kalem haberleşme hizmetleri. Bunun dışında kalan tüm mal ve hizmet kategorilerinde yıllık enflasyon, yüzde 5’lik hedef karşısında aşırı yüksek düzeyde.
Bu tablo yüksek enflasyonun ekonominin tüm organlarını sarmış bir kanser haline geldiğini gösteriyor.
Bu kanseri yaratan nedenlerin bir tarafında ekonomideki verimsizlik geliyor. Diğer tarafında, yüksek cari açık ve sıcak paraya aşırı bağımlı ekonomik yapı geliyor. Bunlar aşırı döviz borcu ile birleşince yükselen kur enflasyonun tansiyonunu hep yüksek tutuyor.
İç ve dış politikadaki olumsuz gelişmeler, Türkiye’nin kırılganlıklarını artırarak kur ve enflasyonda yüksek tansiyonu kronik hale getirmiş durumda.
Buradan çıkışta bir umut yatırımların, katma değer gücü yaratacak şekilde artması. Ne yazık ki hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, barış ve özgürlükler alanındaki kaygılar da bunun önünü tıkıyor.