Enflasyonu tek hanede tutmak imkansız!
Dün Merkez Bankası tarafından açıklanan yılın son enflasyon raporunda 2017 yılına ilişkin enflasyon tahminleri beklendiği gibi yukarı yönlü revize edildi. Revizyon sonrasında daha önce yüzde 8.7 olan yılsonu TÜFE tahmini yüzde 9.8’e yükseltildi. Bu rakam iki haneden sadece yüzde 0.2 puan uzakta. Ancak hepimiz biliyoruz ki, gerçekleşme bunun üzerinde olacak. MB’nin yaptığı ise sadece bu “psikolojik” sınırın altında kalmaya çalışmak. (Bunun tüketici ürünlerinde gördüğümüz tam sayının bir kuruş altı şeklindeki fiyatlamadan pek bir farkı yok.)
Ekim enflasyonu yarın açıklanacak. MB’nın anketine göre beklenti yüzde 1.31. Ancak gerçekleşmenin bunun üzerinde olması şaşırtıcı olmayacak. (Her ne kadar TÜFE ile birebir korelasyonu olmasa da ekim ayı İTO İstanbul Geçinme Endeksi yüzde 1.94 olarak açıklandı.) Zira, gene dün açıklanan “Para Piyasası Kurulu Toplantı Özeti”nde temel mal ve hizmet gruplarında genele yayılan fiyat artışları görüldüğü, enerji fiyatlarındaki artış eğiliminin ekim ayında da sürdüğü, hizmet enflasyonundaki yükselişte maliyet artışları ve iktisadi faaliyetteki güçlü seyrin etkili olduğu, giyim grubundaki yöntem değişikliğinin yukarı yönlü etkisinin azalarak da olsa sürdüğü ve beyaz eşya ve mobilya sektöründeki vergi indirimlerinin geri alınmasının fiyat artışına etki ettiği gibi tespitler yapılmış. Bu tespitler tamamen doğru, doğru olduğu kadar da enflasyonun gelişimi açısından oldukça ürkütücü.
Hal böyle iken, enflasyonun bu sene tek hanelerde kalacağını ümit etmek ise hiç de gerçekçi değil. Nitekim, son 3 ayda aylık enflasyonların son 12 senenin ortalamaları kadar gerçekleşeceği gibi oldukça konservatif sayılabilecek bir varsayımla bile sene sonu enflasyonu yüzde 10.7 olmakta.
Halihazırda enflasyonun yüksek seyrine neden olan ana etmenleri sıralarsak:
1- İlk sırada tabii ki, kur artışları var. Sepet kurdaki yıllık artış yüzde 25’ler düzeyinde. Bundan da öte, benim kurun enflasyona etkisini ortaya koyması bakımından önemli bulduğum “son bir yılın ortalama kur sepetinin bir önceki yılın ortalamasına göre artış oranı” da yüzde 21.5 ile son 14 senenin en yüksek seviyesinde. Böyle yüksek bir oranda, enflasyon geçişkenliğinin en az yüzde 15 olması beklenebilir. Bu da enflasyona yüzde 3’ün üzerinde bir kur katkısı anlamına geliyor. Gerek cari açık gelişmelerini, gerekse de son 9 senedir dünyada merkez bankalarının sağlamakta olduğu sonsuz likidite imkanlarındaki kademeli geri çekilmeyi dikkate aldığımızda, kurlar üzerindeki baskının azalmasının da pek kolay olmayacağı açık.
2- Petrol fiyatlarında son 4 aydır biraz da beklenmedik bir yükselme söz konusu. Bu da pompa fiyatlarını, ulaştırma enflasyonunu ve dolaylı olarak da karayoluyla taşınan tüm malların fiyat seviyelerini etkiliyor. Petrolün TL ile hesaplanan galon fiyatı son 4 ayda neredeyse yüzde 50 artmış vaziyette!
3- Resmi istatistiklerin işaret ettiği kadar güçlü bir büyüme dönemi yaşamakta olduğumuza inanmamakla birlikte ekonomik aktivitede geçmiş dönemlere göre bir canlanma olduğu yadsınamaz. Enflasyon bağlamında, özellikle kapasite kullanım oranlarındaki artış önemli çünkü kapasite kullanımları belirli bir eşiğin üstüne çıktığında fiyat artışları da kaçınılmaz olmakta. (Tabii, bunun asıl çözümü “arz” taraflı yapısal reformlar.) Her ne kadar MB toplantı özetinde “uzun süredir zayıf seyreden makine-teçhizat yatırımlarında toparlanma sinyallerinin arttığı”nı belirtmiş ise de, şahsen bugünkü konjonktürde bu tarz yatırımların istenen boyutta artmış olduğunu zannetmiyorum. Hem kaynak kısıtlılığı ve pahalılığı, hem de iktisadi politika belirsizlikleri bu yatırımlara engel teşkil etmekte. (Kaldı ki, bu tarz yatırımlar istenen seviyede artsa bile bunların kapasite kullanımında rahatlama yaratması ciddi bir zaman alır.)
MB geçen haftaki toplantı notunda “hedeflerle uyum sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşun kararlılıkla sürdürüleceği”ni ifade etmişti. Halihazırdaki para politikasının (gerçekleşen enflasyona göre) ne kadar sıkı olup olmadığı meselesini bir kenara bıraksak bile, bu ifade (hedeften kasıt yüzde 5 değil de yüzde 7 olan 2018 tahmini olsa bile) MB’nın bugünkü politika faizi oranlarını piyasaların önceki tahminlerinin çok ötesinde bir süre daha koruyacağı anlamına gelmekte. Ki, dünkü Enflasyon Raporu’nda 2018’in 3, 6 ve 9. aylarında enflasyonun sırayla yaklaşık olarak yüzde 8.5, 8.0 ve 7.5 gibi bir patika izleyeceği şeklinde bir tahmin yer almakta. Bu da politika faizlerinde ilk 9 ayda azaltma olmayacağı anlamına geliyor. (Tabii, ortalama fonlama maliyetinde bir miktar düşüş söz konusu olabilir.) Ayrıca aynı dönemde ekonomik aktivitenin göreceli olarak zayıflayacağı ve çıktı açığının tekrar belireceği de öngörülmekte. Bu öngörü ise sürdürülecek bir sıkı para politikası ile uyumlu olmakla birlikte “reel” siyasetle ne kadar uyumlu bilemiyorum doğrusu!