Enflasyonu düşürmenin maliyeti artıyor

Prof. Dr. Selva DEMİRALP
Prof. Dr. Selva DEMİRALP [email protected]

Merkez Bankası, 21 Kasım tarihli toplan­tısında yakın zamanda gelecek bir faiz indiriminin sinyalini verdi.

Normal şartlar altında, iki hafta önce enf­lasyon tahminini yukarı yönlü revize etmiş bir merkez bankasının bir sonraki adımının daha güvercin değil daha şahin bir duruş ol­ması beklenir. Zira enflasyon beklentilerinin yukarı yönlü revize edilmesi, Merkez Banka­sı’nın gitmesi gereken yolun daha da uzadığı­nı söyler.

Ancak yine ‘normal şartlar altında’, fiyat istikrarı merkez bankasının birincil önceliği ve görevi olduğu için enflasyonun bizde oldu­ğu gibi kontrolden çıkmasına izin verilmez. O şartlarda, enflasyonu düşürmenin maliyeti, enflasyonun yarattığı yoksulluk, gelir adalet­sizliği gibi ağır maliyetlerden daha düşük ola­cağından merkez bankaları faiz artırmaktan çekinmez, çoğu zaman ekonomide ciddi bir durgunluğa sebep olmadan enflasyonu kont­rol altına alabilirler.

Türkiye’nin şartları bu çerçeveden ayrı­şıyor. Bunun iki sebebi olduğunu düşünüyo­rum:

1 Kronik enflasyonla yaşamaya alışmış olan toplumda fiyatlara olan hassasiyet de zayıflıyor. Öyle olunca Biden’a seçim kay­bettiren yüzde 9’luk zirve enflasyon, Türki­ye’de yüzde 85’lere çıksa da iktidarı değişti­recek bir sarsıntı yaratmıyor ve siyasi bir ön­celik olmuyor.

2 Enflasyonu düşürmenin maliyetinin, enflasyonun maliyetini aştığı bir sü­reçten geçiyoruz. Enflasyonla mücadelenin maliyetlerini yükselten ve merkez bankası­nın belini bükerek daha ağır hareket etmesi­ne sebep olan bir kaç önemli faktör olduğunu düşünüyorum:

-Zayıf merkez bankası kredibilitesi: Yakın zaman önce, Eylül 2021’de faiz indi­rimleri ile enflasyonu düşüreceğini söylemiş, Ocak 2022’de enflasyon raporuna koyduğu yüzde 23.2’lik enflasyon tahminine karşılık o yılın sonunda resmi enflasyonu patlatıp yüz­de 64.3’e çıkarmış bir merkez bankası tecrü­bemiz var. Böyle bir travma, sonradan kad­rolar değişip doğru politikalar uygulanmaya başlansa da toplumsal hafızadan kolay kolay silinmiyor. Sözüne güvenilmeyen, siyasi bas­kı ile hareket eden bir merkez bankası enflas­yon beklentilerini çıpalayamıyor.

-Hükümetin ekonomi politikalarına olan inancın zayıf olması: Enflasyonla mü­cadelenin tüm sorumluluğunu merkez ban­kasına yüklemek elbette mümkün değil. Enf­lasyonla mücadelenin bedelini azaltacak top­lumsal inancın da sadece merkez bankasına karşı değil genel ekonomi politikalarına kar­şı sağlanması gerekiyor.

Hal böyleyken, Ekim ayında Konda ile yaptığımız ankete katılan 2 bin 860 kişiden yüzde 73’ü faiz artışlarının enflasyonla mücadelede başarı sağlamaya­cağını düşünüyor. İlginç şekilde, farklı siya­si görüşlere sahip katılımcıların bu konuda fikir birliği içinde olduğunu görüyoruz. Yine benzer bir soruda katılımcıların yüzde 53’ü genel seçimler sonrası uygulanan ekonomi politikalarına “kesinlikle güvenmediğini” söylüyor.

-Enflasyonun seviyesinin yüksek ol­ması: Enflasyon arttıkça, onu düşürmek için gerekli olan sıkılaştırma da o kadar yüksek ve uzun süreli olacağı için reel ekonomi üzerin­deki tahribat artıyor. Özellikle işletme ser­mayesi ihtiyacını kredi piyasalarından temin eden özel sektör, artan maliyetlerle birlikte hayatta kalmakta zorlanıyor.

-Yapısal olarak yüksek kalan işsizlik ve düşük üretkenlik sorunu: İşsizliğin hızlı büyüme dönemlerinde bile yüzde 8 alt bandının altına düşemediği bir ortamda, sı­kı para politikasının yaratacağı döngüsel iş­sizlik artışına tahammül de zayıflıyor. Yapı­sal işsizliği azaltacak, üretkenlik artışı ile hem işsizliği düşürüp hem de reel ücretle­ri enflasyon yaratmadan artıracak politika adımları gelmedikçe enflasyonla mücadele­nin maliyeti artıyor.

-Vergi sistemindeki sorunlar: Doğru­dan vergi toplamakta zorlanan maliye poli­tikasının enflasyonist dolaylı vergilere aban­ması gelir dağılımını bozarak kemer sıkma politikalarına tahammülü zorlaştırıyor.

Görünen o ki, ağır bir enkaz devralmış olan merkez bankasının attığı şahin adımlar, enf­lasyonla mücadelenin maliyetini hafiflete­cek bir güven kazancı sağlamaya yetmedi. Bu şartlarda reel sektöre biraz ‘nefes aldırmak’ amacı ile faiz indirimlerine başlanmasını an­lamak mümkün olsa da, bu kararın bizler için daha uzun bir süre enflasyonlu hayata devam etmek anlamına geleceğini not etmek lazım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar