Enflasyonla mücadelenin iletişimi tam gaz!
Halkın büyük bir bölümü enflasyonla mücadelede beklenti kanalını iletişimden ziyade aksiyonla karşılayacaktır. Bunun mümkün olabilmesi için de ne yazık ki uzun bir geçiş dönemine ihtiyacımız olacak. Yeni ekonomi yönetiminin bu işin ehli olarak ülkemizi bu sarmaldan çıkarabileceğine inanıyorum…
Seçimlerden sonra oluşturulmuş yeni kabineyle en tepeden kurum başkanlıklarına kadar doğru bir iletişim ağının oluşturulduğunu görmekteyiz.
İletişim her şey…
Özellikle Orta Vadeli Ekonomik Program’ın Eylül ayında açıklanacak olması, ülkemizdeki ekonomik gidişatın halk nezdindeki algı ve beklentisinin yönetilmesi açısından şu anda iletişim her şey gibi duruyor. İletişim kategorileri olarak baktığımızda şu an uygulanmakta olanın siyasal iletişim olduğu açık…
Siyasal iletişim; en basit haliyle bir siyasi aktör tarafından bir amaca ulaşmaya yönelik uygulanan her türlü iletişimi tariflemektedir ve daha çok seçimlere atıfta bulunarak yapılmaktadır. İlave olarak ekonomi kabinesi tarafından şu an yapılmakta olanı, (hem sektör paydaşları, hem yabancı yatırımcılar hem de sosyal medya tarafıyla) daha çok merkez bankalarının kullandığı tipte bir forward guidence (sözlü yönlendirme) olarak da tarifleyebiliriz.
Öyle midir? Anlamak için birkaç demeç ve açıklamaya birlikte bakalım:
AKP'nin kuruluşunun 22. yıldönümünde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yüksek enflasyon ve hayat pahalılığını kabul ederek, "Küresel krizlerin ülkemize etkilerinden kaynaklanan hayat pahalılığının son dönemde milletimizi bunalttığının farkındayız.
Bunu yine biz çözeceğiz" dedi. Devletin en tepesinden gelen bu açıklama yüksek enflasyon ve hayat pahallığına yönelik bir kabul ediş ve çözüm niyetini ortaya koyması açısından son derece önemli idi. Kaldı ki genel seçimlerin ardından görece farklı bir ekonomik modele geçiş yapılması ve kabinenin ona göre tasarlanması da bu niyeti ve hedefi de destekler nitelikte…
Eylül’de açıklanacak OVP çalışmaları kapsamında iş dünyası temsilcileriyle Ankara’da ikinci kez bir araya gelen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Bu konuda çalışma yapılmalı. Bunu vergi artacak ya da azalacak diye değerlendirmemek gerekiyor. Buna vergi sisteminin modernize edilmesi, sadeleştirilmesi, daha dengeli hale getirilmesidir diyelim” diyerek konuştu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz “Kamuda tasarrufu artıracak tedbiri alıyoruz” şeklindeki açıklamalarının yanında, yine ilk konut edinimi, enflasyonla mücadele gibi konularda da onlarca demeç vermekte… Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Bankalar Birliği toplantısında; sadeleşme ve sıkılaşma adımları ile ilgili açıklamaları ve özel bankaların tüketici kredilerine odaklandığı dönemin geride kalması gerektiğini, bu konuda haklı gerekçeleri de olmadığını ifade etmesi…
JP Morgan’dan Japon iş insanlarına kadar onlarca yatırım toplantısı, Körfez ülkeleri temas ve ziyaretleri… TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın teknik ve popülist olmaktan son derece uzak Enflasyon Gelişmeleri Raporu sunumu ve elbette piyasanın gerçeklerine yakın enflasyon tahminleri…
Tüm bunlardan anlaşılacağı üzere enflasyonla mücadelede iletişimin tam gaz olarak yürütüldüğünü söyleyebiliriz.
Ancak tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaşam zor hale gelmiş durumda! İletişim tarafı tamam da, günde sadece yarım saatini haber bülteni izlemeye veren vatandaş; çalışanıyla, emeklisiyle hatta öğrencisiyle ekonomiyle nasıl bir bağ kurmakta şu sıralar?
Cevabı, tam da bu sorunun hakkını verebilecek, geçtiğimiz hafta ölüm yıldönümünde andığımız kıymetli üstadımız Rahmetli Güngör Uras’ın kaleminden okuyabilseydik keşke…
Ayşe Teyze ve Ali Rıza Bey Amca, acaba enflasyonla ve hayat pahalılığı ile mücadele aşamasında emekli maaşlarına yapılmış olan zamları nasıl karşılardı? Bir de üstüne atadan kalma ya da alın teriyle edinilmiş dairelerinden kira alarak geçinmekte olsa Ayşe Teyzemiz, Ali Rıza Amcanız… Hemen her şeye üç haneye varan zamlar geldiği halde kendi kira gelirlerinin sadece yüzde 25 artabiliyor olması onlara adil gelir miydi?
Ayşe Teyzemizin ve Ali Rıza Amcamızın bugün üniversitede okumakta olan Özge adındaki torunu ne yapıyor acaba? Hadi Özge’nin enflasyonist ortamdaki yaşamına kısaca değinelim: Özge, üniversite öğrencisi. Bir de yarı zamanlı işe girerek, asgari ücrete yakın bir maaş ile çalışıyor. Başarılı ve çalışkan bir öğrenci olarak büyük şehirdeki iyi bir üniversiteyi kazandığı için ailesinden uzakta.. Dolayısıyla ev tutmak zorunda… Kazandığı maaş okul arkadaşlarıyla ortak bir daire tutmasını sağlıyor. Buraya kadar her şey güzel.
Peki ya ulaşım, gıda ve sosyalleşme giderleri yani yaşam maliyeti?
İşte o noktada ailesinden en az bir asgari maaş kadar daha yardım alması gerekiyor… Şimdi kendi kendimize soralım, Özge için ekonomi yönetiminin yaptığı bu iletişim yeterli midir? Özge, eğitim hayatını bu zorluklarla tamamladığında çalışmak için kendi ülkesini tercih edecek mi? Rahmetli Güngör Uras’ın anlatım biçimiyle halkın büyük bir bölümü enflasyonla mücadelede beklenti kanalını iletişimden ziyade aksiyonla karşılayacaktır. Bunun mümkün olabilmesi için de ne yazık ki uzun bir geçiş dönemine ihtiyacımız olacak.
Elbette uzun dönemli geçiş sürecinin tek sorumlusu bu ekonomi yönetimi değil. Dünya zaten zor bir alanda debelenip durmakta ki; bunun içerisinde savaşlar, darbeler, ekonomik krizler ve marjinal liderlere yönelen halk kesimleri var. Hane halkının iletişim tarafı ile ilgili düşüncelerine rahmetli üstadın kahramanlarıyla şöyle bir giriş yaptım; reel kesime de değinecek olursam: Son dönemde mevduat faizlerinin düşmesi ve kredi faizlerindeki çarpanın sadeleşmesi her ne kadar bankaların ticari kredi kanalını bir miktar açacak ümitlerini canlandırsa da halen büyük bir kesimde önemli düzeyde bir finansman ihtiyacı var. Belirli bir kesim faiz artışlarının daha yüksek oranlarda yapılmasını ancak kur üzerindeki yukarı yönlü baskıyı bu durumun azaltacağını ifade ederken, emek yoğun ve katma değeri düşük üretim yapan bir kısım ihracatçı da dış talepteki rekabet endişesiyle kurun daha hızlı artmasını talep ediyor.
Bu hafta TCMB’nin PPK kararını karşılayacağız. Yeni PPK’nın ne kadarlık bir faiz artışı yapacağı ve PPK metni haliyle hepimizin merak konusu…
Ancak beklentilerden her ikisinin de gerek durgunluk ve işsizlik gerekse de yüksek enflasyon riski yaratması nedeniyle işin ehline bırakılmasında fayda olduğunu görüyorum. Ve yeni ekonomi yönetiminin de bu işin ehli olarak ülkemizi bu sarmaldan çıkarabileceğine inanıyorum…