Enflasyonla mücadele ertelemeye gelmez

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU [email protected]


2010 sonunda yüzde 6.4 düzeyinde olan enflasyon, 2011 sonunda hedeflenenin 5 puan üzerine çıkarak yüzde 10.4 oldu. Nisan ayında ise yüzde 11.1'e yükseldi. Enflasyonun tekrar tek haneli düzeylere dönmesi bekleniyor. Ama yıl sonu için gerçekleşme tahminleri artık eskisine kıyasla daha yüksek: Yüzde 7.5-8.5 aralığında seyrediyor. Oysa hedeflenen değer yüzde 5.5, Merkez Bankası'nın (TCMB'nin) tahmini ise yüzde 6.5. Bu olumsuz durum, nasıl oldu da oldu?
Son enflasyon raporunun ilk üç sayfasından alıntılar yapıyorum: "…TCMB, 2011 yılının ilk yarısında artan makro finansal riskler karşısında ekonomiyi kademeli olarak daha sağlıklı bir büyüme kompozisyonuna doğru yönlendirmeyi amaçlamıştır. Bu çerçevede, bir yandan kredilerin makul oranlarda büyümesi için diğer kurumların katkısıyla birlikte gerekli tedbirler alınırken, diğer yandan döviz kurunun iktisadi temellerden her iki yönde de aşırı ölçüde sapmasına karşı politikalar uygulanmıştır. (Burada aşağıda sözünü edeceğim grafiğe atıf var F.Ö.)… 2011 yılının ikinci yarısından itibaren kredi büyüme hızlarında belirgin bir yavaşlama gözlenmiştir. Bu doğrultuda, cari işlemler dengesinde de kayda değer bir iyileşme gerçekleşmiştir. Makro finansal risklerin azaltılması konusunda arzu edilen sonucun alınmasının ardından, para politikası Ekim 2011 döneminden itibaren fiyat istikrarına odaklanmıştır."
Dikkat ederseniz TCMB aşamalı bir para politikası uyguladığından söz ediyor. 'Kredi büyüme hızında azalma' ve 'cari işlemler dengesinde iyileşme' ara hedeflerine ulaştıktan sonra sıranın enflasyonla mücadeleye geldiğini belirtiyor. Varsayalım ki bu ara hedeflere ulaşılması bütünüyle yeni para politikası sayesinde oldu. Yine aynı soru: Peki, 2011 sonunda gerçekleşen enflasyonun hedeflenenin 5 puan üzerine çıkarak yüzde 10.4 düzeyinde gerçekleşmesi, nisan ayında da yüzde 11.1'e çıkması, nasıl oldu da oldu? Bu gerçekleşmede para politikasının rolünün olmaması mümkün mü?   
Tabloda, bazı ülkelerin ve Türkiye'nin 2010 ve 2011 yıllarındaki yıl sonu enflasyonları veriliyor. Son sütunda ise 2011 sonundaki enflasyonun 2010 sonundaki enflasyona kıyasla ne kadar değiştiği gösteriliyor. Ülke sıralaması 2011'de 2010'a kıyasla enflasyonu en çok artanlardan en çok düşenlere doğru. Sıralamayı enflasyondaki değişim açısından değil de 2011 enflasyonunun yüksekliği açısından yapsaydım da bir şey fark etmeyecekti. Sıralamanın başında Türkiye geliyor. Üstelik Türkiye açık ara birinci. Hem 2010'a kıyasla enflasyonu çok yükselmiş hem de 2011'deki enflasyonu çok yüksek. Bir nokta daha: 2010'da Endonezya'nın enflasyonu Türkiye'den daha yüksek. Türkiye'den sonra Brezilya geliyor ve enflasyonu Türkiye'den sadece 0.5 puan düşük. Oysa 2011'de en yüksek enflasyona sahip olan Türkiye'den sonra gelen G. Afrika'nın enflasyonu Türkiye'den 4.3 puan düşük.
Tabloda yer alan ülkeleri rastgele seçmedim. Bu ülkeler, yeni para politikasının ulaştığı başarı anlatılırken TCMB tarafından verileri kullanılan ülkeler. Şöyle: Yazının başında enflasyon raporundan yaptığım alıntıda geçen grafik bir önceki enflasyon raporunun ilk sayfasında da yer alıyor. Bu grafikle verilmek istenen mesaj TCMB açısından belli ki çok önemli. Grafik, TCMB'nin yeni para politikasını uygulamaya koyduğu Ekim 2010'dan itibaren liranın değerini on ülkenin parasının değeri ile karşılaştırıyor. Hepsi de birer yükselen piyasa ekonomisi olan bu ülkeler şunlar: Brezilya, Şili, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Meksika, Polonya, G. Afrika, Endonezya, Kore ve Kolombiya. Yukarıdaki alıntıda grafikten hemen önceki cümleye dikkat: "… döviz kurunun iktisadi temellerden her iki yönde de aşırı ölçüde sapmasına karşı politikalar uygulanmıştır."
Bu grafikler yoluyla TCMB'nin raporlarında ve yetkililerinin konuşmalarında vurguladığı şu: Ekim 2010'dan itibaren alınan önlemlerle liraya değer kaybettirildi (döviz kuru yükseltildi). Böylelikle diğer para birimleri 2011 ortasına kadar değer kazanırken ve bu ülkelerin rekabet gücü törpülenirken, liraya başarıyla değer kaybettirilmesi ile rekabet gücümüz yükseltilerek cari işlemler açığı ile mücadele amacına uygun davranıldı. Ek olarak, bu politika sayesinde özellikle 2011'in ikinci yarısında diğer yükselen piyasa ekonomilerinin döviz kurlarında gözlenen aşırı oynaklık, lira ile dolar ya da lira ile euro kurlarında gözlenmedi. Bu da finansal istikrar açısından olumlu bir gerçekleşmeydi.
Ne var ki, tabloda yer alan veriler aynı dönemde Türkiye'nin enflasyonunun bu ülkelere kıyasla çok fazla arttığını gösteriyor. Demek ki bir yandan paramızın değerini düşürerek cari işlemler açığı ile mücadele etmeyi diğer yandan paramızın değerindeki oynaklığı azaltarak finansal istikrara katkı vermeyi amaçlayan politika enflasyonu artırmış. Enflasyonun artışında dış koşulların rolü olduğunun elbette farkındayım. Ama dikkat: TCMB'nin kendisi aynı dış koşullardan etkilenen ülkelerle Türkiye'yi döviz kurunun düzeyi ve oynaklığı açısından karşılaştırıyor. Ben de enflasyon açısından bir karşılaştırma yaptım.
Kıssadan hisse şu: Enflasyonla mücadele, "önce şu hedefe ulaşalım, sonra diğerine, ancak bunlardan sonra enflasyonu ele alır ve sorunu çözeriz" anlayışıyla olmaz. Olmayacağını Türkiye'de son iki yıl içinde yaşananlar söylüyor; ben sadece aracıyım.

Yıl sonu tüketici enflasyonu (%)
 20102011Değişim
Türkiye6,410,44
G. Afrika3,56,12,6
Polonya3,14,61,5
Şili34,41,5
Kore34,21,1
Brezilya5,96,50,6
Kolombiya3,23,70,6
Çek Cum.2,32,40,1
Macaristan4,74,1-0,6
Meksika4,43,8-0,6
Endonezya73,8-3,2

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018