Enflasyonla büyüme arasındaki ödünleşme sürerken…

Burcu KÖSEM
Burcu KÖSEM [email protected]

Türkiye demografik yapısı ve üretken ekonomisiyle güçlü büyüme bölgesinde yer alan bir ülkedir. Ancak ekonomideki tüm dengeleri alt üst eden enflasyonla mücadelede de büyümeden bir miktar feragat edilmesi gerekiyor.

 Para politikasının en önem­li handikapı, enflasyonla mücadele programında Türk Li­rasını değerli tutma zorunlulu­ğudur.

Enflasyondan daha az artmış bir döviz kuru, ihracat ve turizm kesimlerinin alışık oldukları fi­yatlama davranışlarını bozar­ken, bir taraftan da reel kesimin alışık olduğu ucuz TL kredilerin kesilmesi, dövizli borçlanmayı da arttırdı. Bu da faiz kararının daha fazla tartışma konusu ol­masını beraberinde getirdi.

TCMB’nin temel aracı olan politika faizi, nereden bakılır­sa bakılsın enflasyona göre po­zitif reel faiz bölgesine geçiş yapmış olup, artık görüşler bu seviyenin ne kadar daha koru­nacağı veya indirime ne zaman gidileceği yönündedir. Şahsi gö­rüşüm iyi ihtimalle Ekim ayın­dan itibaren küçük faiz indirim­lerine gidileceği yönünde. An­cak henüz görev tam anlamıyla sona ermediğinden faiz indiri­mi yapılsa dahi uzunca bir süre yüksek faiz patikasında kalaca­ğımız bir gerçek.

Çünkü enflasyonda kuvvetli bir baz etkisiyle düşüş başlamış olsa da sektörel enflasyon bek­lentileri arasındaki açık makas ve uyumsuz trend, TCMB’nin uzunca bir süre sıkı kalmasını beraberinde getirecek gibi gö­züküyor.

***

Diğer taraftan bütçede dep­rem ve seçim harcamalarıy­la derinleşen açıkları giderme konusunda maliye tarafından da önemli adımlar atıldı. Ge­rek kamuda tasarruf paketi ge­rekse de ilk vergi paketiyle hem gider hem de gelir tarafının pa­ra politikasının sıkı duruşuna uyumlandırılmasına çalışıldı. Ancak burada maliye tarafının para politikası kadar kolay uy­gulanabilir ve yine para politi­kasına görece çabuk sonuç ve­recek türden olmadığını göz­lemledik.

Gerek harcama tarafındaki net sonuçların önümüzdeki se­ne alınacak olması gerekse de vergi tarafında reel kesim başta olmak üzere kamuoyundan ge­len baskının karar almada “zor­layıcı” olması bunda bir etken.

Tüm bu faktörler ister is­temez enflasyonla büyüme arasındaki bir ödünleşmeyi öne çıkartıyor:

Türkiye demografik yapısı ve üretken ekonomisiyle güçlü bü­yüme bölgesinde yer alan bir ül­kedir. Ancak ekonomideki tüm dengeleri alt üst eden enflasyon­la mücadelede de büyümeden bir miktar feragat edilmesi gere­kiyor. İşte tam da burada sür­dürülebilir bir büyüme kom­pozisyonu oluşturabilmek için planlamaya ihtiyaç var.

OVP’nin bu açıdan mev­cut dünya konjonktürü ve ül­kemiz dinamiklerini hesa­ba katarak; en düşük dozda ödünleşmeyi beraberinde ge­tirecek şekilde tasarlanıyor olacağını; gerçekçi tahmin ve hedeflere yönelik olarak önemli bir sinyal vereceğini düşünüyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar