Enflasyonist ortamda piyasa beklentileri
ABD’de enflasyon beklentilerinin yükselmesi piyasa faizlerine yansıyor. Amerikan iki yıllık tahvilin faizi dün on yılın en yüksek seviyesine yaklaştı. Faizlerdeki yukarı yönlü hareket Türkiye gibi gelişen ülkeler için kritiktir. Döviz açığı ve dış finansman ihtiyacı olan ülkeler finans medyasında hemen manşetlere çıkıyor. Cari açık ve dış borç konuları açıldığında, ‘‘Biz 2008-2009 döneminde küresel krizde bile zorlanmadık’’ diyenler çıkıyor. Döviz açığı yapısal bir sorun olduğu için uzun vadeli bakmak gerekiyor. Önünde iki seçim olan bir ülkenin yönetimi yapısal reform yapamaz. Cari açık kısa vadede finanse edilir. Mevcut konjonktürde Türkiye’deki firmaların para bulmakta zorluk çekeceğini düşünmüyorum. Fed’in bu yılki olası faiz artışları, enflasyon tahminlerine bağlı olarak faizlerde yaşanan yükseliş, bir noktaya kadar sıkıntı yaratmaz. Yalnız bizim manevra alanımız, hata yapma lüksümüz yok. Dünkü seviyesi bakımından, USD/TL kuru tarihi zirvesinden sadece yüzde 5 aşağıda bulunuyor. Önümüzdeki süreci iyi yönetmek gerekiyor.
Fed politikalarının ve Amerikan faizlerinin dünya ekonomisi ve piyasalar açısından önemi ortadadır. Bu açıdan ABD’deki enflasyon dinamikleri belirleyici rol oynuyor. Enflasyon mevcut seviyelerinden biraz yukarı gidebilir. Ancak yüksek enflasyon olasılığının zayıf olduğu kanısındayım. Başta ABD olmak üzere dünyadaki teknolojik, demografik ve ekonomik trendler, enflasyonun yukarı yönlü hareketlerinin sınırlı olacağını düşündürüyor. Enflasyondaki kısa vadeli hareketler finansal varlık fiyatlarını etkileyince yatırımcı algısı bozuluyor. Örneğin aralarındaki ters ilişki nedeniyle faizler yükselince tahvil fiyatları kısa vadede olumsuz etkileniyor. Fakat yatırım portföyünde uzun vadeli tahviller varsa, zaman ilerledikçe bu tahvillerden kazanılacak faiz başlardaki kayıpları dengeliyor. On yıl vadeli bir tahvili, günlük veya haftalık grafiğe bakarak değerlendirmek fahiş bir hatadır. Öte yandan tahviller ‘‘enflasyonist ortamda portföyü korusun’’ diye alınmamalıdır. Bu finansal enstrümanlar, başta portföy riskini düşürmek ve nakitten daha iyi kazanmak amaçlarıyla tutulur. Yatırımcı enflasyondan korunmak istiyorsa hisse senedi almalıdır. Çünkü hisse senetleri, çok yüksek enflasyon dönemlerinde bile fiyatlama gücünü elinde bulunduran şirketlerin yükümlülükleridir.
Enflasyondan korunmanın en iyi yolu portföyde altın bulundurmaktır görüşü de tartışmalıdır. Altının değeri ve bir portföye olan katkısı tahmin edilemez çünkü altın nakit yaratan bir finansal varlık değildir. Gerçekleşen enflasyonla da, beklenen enflasyonla da altın fiyatının ilişkisi zayıftır. Çok yüksek enflasyonu tecrübe etmiş ülkeler incelenirse, hisse senetlerinin, portföyü altından çok daha iyi koruduğu görülür. Kısacası bir yatırımcının önümüzdeki dönemde enflasyon beklentisi yüksekse, altından ziyade hisse senetlerine ağırlık vermelidir. Hisse senetlerinin bir portföye yüklediği aşırı risklerin dengeleyicisi olarak da tahviller düşünülmelidir.