Enflasyonist bir 'Çıkış Stratejisi'
MB'nın çıkış stratejisi politikası açıkçası "hiçbir sıkılaştırma yapmadan parasal tedbirler nasıl geri alınmış görüntüsü verilebilir" konusunda bir tez çalışması sayılabilir.
MB diyor ki, 3 aylık repo ihaleleri ile piyasaya verdiğim 12 milyar TL'yi saymayın çünkü bu parayı ben "asıl olarak kredi mekanizmasının işleyişini desteklemek" için (yani, devlet bankalarına yolluk olarak) vermiştim, bu parayı çekemem. Halbuki, bu ihalelere başlarken gerekçesi daha farklıydı: "Uzun vadeli repo ihaleleri [...] yapısal likidite ihtiyacının giderilmesi amacıyla kullanılacaktır." Peki, artık yapısal likidite ihtiyacında bir azalma söz konusu değil mi?
MB diyor ki, "ilk aşama"da haftalık repo ile verdiğim 9 milyar TL'yi azaltırım ama "bir haftalık repo ihale faiz oranlarında çok sınırlı bir artış"tan fazlasına izin vermem. Bankaların MB'nın piyasayı fonlamaya başladığı Mayıs 2008 öncesi Merkez'e yatırdığı miktarlar ortalamada 6 milyar TL civarındaydı. Bugün ise 9 milyar TL kısa vadeli fonlamaya rağmen yatırılan miktarlar 10 milyar TL civarında. Demek ki, Merkez şu an için piyasayı fazla rahatsız etmeden haftalık fonlamasını ancak 4-5 milyar TL kadar geri çekebilir. Zaten, sunumdaki grafikte de bu civarda bir geri çekilme öngörülüyor. Kısacası, pozitif fonlama daha uzun süre devam edecek.
MB diyor ki, süre olarak belirsizliğini koruyan "ilk aşama" sonrasındaki çıkış stratejisi ile ilgili "ilk adım" bugüne kadar MB borçlanma faiz oranının 35 baz puan kadar üstünde gerçekleşen 7 günlük repo ihalelerinin faiz oranını borçlanma faizinin 50 baz puan üstüne fikslemek olacak. Yani, bugüne göre yaklaşık 15 baz puanlık ek bir sıkılaştırma. Piyasa tepetaklak olur mazallah!
MB diyor ki, gene vadesi belirsiz olan "ikinci adım"da "Para Politikası Kurulu, TCMB'nin gecelik vadedeki borçlanma faiz oranı ile bir hafta vadeli repo (politika) faiz oranı arasındaki farkı a) parasal sıkılaştırmaya gerek görürse, bir hafta vadeli repo ihale (politika) faiz oranını artırarak ve b) parasal sıkılaştırmaya gerek görmez ise gecelik borçlanma faiz oranını düşürerek artırabilecektir. (Açıkçası (b) şıkkını uygulanabilir bir alternatif olarak görmüyorum.) İkincil piyasa gecelik faiz oranları ortalamasının bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı civarında oluşması hedeflenecektir." Yani, bu aşamada net bir şekilde politika faiz oranının gecelik faiz oranından bir çeşit borç verme faizi olan "haftalık repo ihalesi faiz oranı"na değiştirilmesi söz konusu. Bununla birlikte gene ciddi bir sıkılaştırmadan bahsedemiyoruz çünkü borç verme ve borçlanma faiz oranları "de facto" eşitlenmiş oluyor.
Sıkılaştırma yapılmadığı gibi, MB'nın son 2 aydır piyasadan DİBS satın alarak Hazine'ye yaptığı dolaylı çıkmaların miktarı 2.7 milyar TL'ye ulaşmış durumda. Bu miktarın 8 milyar TL'ye kadar çıkması planlanıyor. Bilindiği gibi bu satın almaların sebebi MB'nin elindeki kağıtların itfa olmasıyla elinde ters repo için kağıt kalmayacak olması olarak açıklanmıştı. Halbuki, sene başından beri 1 milyar TL'nin üzerinde bir ters repo işlemi olmadı. Ayrıca repo yoluyla gelen ve kendisinde 7-90 gün vade arasında kalan 20 milyar TL kadar DİBS'ler de rahatlıkla ters repoda kullanılabilir.
Öte yandan, MB Ekim 2009 gibi oldukça geç bir dönemde TL zorunlu karşılık oranını yüzde 6'dan yüzde 5 düzeyine indirerek bankacılık sistemine 3.3 milyar TL'lik kalıcı bir likidite de sağlamıştı. Çıkış stratejisinde bu oranın tekrar yükseltilmesi konusunda da "mevcut durumda herhangi bir değişiklik öngörülmemektedir" ifadesi yer almakta.
Kısacası, MB'nin kendi ifadesiyle "kriz sürecinde alınan tedbirlerin bir kısmının, temkinli, zamana yayılan ve finansal istikrarı gözeten bir sekilde geri alınması" şeklindeki utangaç çıkış stratejisi ciddi enflasyonist riskler içeriyor. Açıkçası ben, bu bağlamda, özellikle para piyasaları idaresi bakımından Merkez Bankası'nın giderek büyük bankalar tarafından "düzenleme tutsaklığı" (regulatory capture) altına alındığını düşünmekteyim. Genel olarak banka yöneticilerinin çıkış stratejisi konusundaki memnuniyetleri ve hatta, toplantı sonrasında zorunlu karşılıkların artırılması bir yana sıfırlanması gibi para politikasını önemli bir silahtan mahrum ederek MB kontrolünün hepten gevşemesine sebep olacak önerilerle gelmeleri de bu gözlemimi doğruluyor sanki.