Enflasyondan mesaj var
Perşembe günü TÜİK tarafından nisan ayı enflasyon rakamları açıklandı. Beklendiği şekilde yükseliş eğilimi devam etti. Sürpriz ise aylık artışın piyasa beklentisinin üzerinde olmasında gerçekleşti. Gerek talep gerekse maliyet kanalları üzerinden enflasyonist baskı devam ediyor. Para politikasının doğrudan etkileme şansına sahip olduğu çekirdek görünümde de benzer şekilde bozulma var. Şimdi kritik bir noktadayız; erken seçim sürecinde TCMB’nin yaptığı faiz ayarlaması kuvvetle muhtemel haziran ayında da devam edecek.
İki nedenle bu düşünceyi paylaşıyorum; i) Sadeleşme mesajının ardından bu yönde adım atılması gerektiğine inandığım için. ii) Enflasyonda olumlu –düşürücü- baz etkisi mayıs-eylül döneminde terse dönecek. Yaz ortası gibi yıllık TÜFE’de yüzde 12 seviyesinin görülme ihtimali yüksek.
Birçok kez burada da bahsettim; gelişmekte olan ülkelerle, daha anlaşılır olmak gerekirse “emsal” sayıldığımız ülkelerle aramızdaki enflasyon makasında ciddi anlamda açılma var. Mart ayında GOÜ TÜFE ortalaması yüzde 3 olurken Türkiye’de aynı rakam yüzde 10.2 seviyesini işaret ediyordu. Şimdi nisan ile birlikte yüzde 11 sınırına yükseldik. Makasın açılması yabancı yatırımcı kesiminde talep edilen reel faiz seviyesinin de yükselmesine neden oluyor. Bu durumda yerel tahvillerde yeni talep almakta zorlanmak bir yana mevcutta pozisyonda olanların da çıkma çabaları belirmeye başlıyor. Bono-tahvil piyasalarındaki likidite azalışının en ciddi hissedildiği noktalardan birisi olan bizde çıkış yapamayan yatırımcılar kendi pozisyonlarını hedge edebilmek için döviz işlemlerine başvuruyor. Spot ve vadeli döviz talebinin yanı sıra swap işlemleri de tercih ediliyor. Buraya kadar olan kısımda normal yatırımcı tepkilerinden bahsediyorum. Diğer tarafta bir de spekülatif pozisyonlanmalar var ki onlar da dalga boyunun genişlemesine neden oluyor.
Konu enflasyon olduğunda rakam ve analiz içeren cümleler de doğal olarak artıyor. Yazının içeriğini sıkıcı kılmamak adına elimden geldiğince basitleştirerek ilerlemeye çalışıyorum. Nisan ayı enflasyon rakamlarından çıkarılacak önemli mesajlar var. Türk lirasındaki maliyet artışının etkileri ÜFE kanalı üzerinden kendisini gösteriyor. Dış piyasalardaki emtia/enerji fiyatları yükselişi de etkili oluyor. Bahsettiğim konulardan sonuncusuna müdahale şansımız maalesef yok. İlk başlık ise bir noktaya kadar para politikası ile müdahale şansını tanıyor. Sonrasında ise para ve maliye politikalarının eşgüdümü gerekiyor.
Toparladığımızda dert etmemiz gerektiğini düşündüğüm esas nokta şu; 2004-2016 arası dönemde yıllık ortalama enflasyonlar üzerinden yaptığım ortalama hesaplama yüzde 8.28 olurken 2017’de yıllık ortalama yüzde 11.13’e yükseliyor. 2018’in ilk dört aylık döneminde ise yüzde 10.42 ve yılı çift hanede tamamlama ihtimalimiz oldukça yüksek. Yapısal değişimin eşiğinde olabiliriz.