Enflasyondaki eğilim durgunlaşmayı besliyor
Hafta başında açıklanan ekim ayı enflasyon rakamları iyi şeyler söylemiyor ve kırılganlık algısını bir kademe daha yukarı çıkarıyor. Bir anlamda sene başından itibaren uygulanan para politikasının başarısız olduğunu tescil ediyor ve Merkez Bankası’nın itibarını sarsmaya devam edecek gibi görünüyor. Ekonominin durgunlaşması önlenemediği gibi enflasyonun ateşi de yükseliyor. Belli ki ne ağırlaşmış sorunlar, ne de olumsuzlaşmış küresel koşulları yeterince hesaba katmamakta ısrar etmenin bedeli çok ağır olacak…
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan verilere gore ekim ayında tüketici fiyatlarında gözlenen artış yüzde 1.80 olmuş ve yıllık rakam yüzde 7.71 olarak gerçekleşmiş. Gıda ve alkolsüz içecekler ile ayakkabı ve giyim gruplarındaki her ekim ayında görmeye alışık olduğumuz yüksek oranlı artışlar, verilerin beklenenden yüksek çıkmasında belirleyici olmuş. Durum böyle olunca Merkez Bankası’nın yüzde 6.8’e revize ettiği yıl sonu tahmininin herhangi bir itibarı kalmadı; piyasanın yıl sonu tahminleri yüzde 8’nin üzerine sıçramaya başladı. Kasım ve aralık ayı tüketici fiyat artışları toplamdayütde 0.8’in altında kalır ise yıllık rakam gerileyecek, bu rakamı aşar ise yükselecek. Mevsimlik koşulları ve henüz fiyatlara pek yansımayan döviz kuruna bağlı etkileri dikkate alır isek yıl sonu enflasyonunun para otoritesinin tahminine yaklaşması pek mümkün görünmüyor.
Ortada çok ciddi bir açmaz var; enflasyondaki olumsuzluğu kontrol altına almak için para ve maliye politikası gereken ölçüde sıkıştırılsa ekonomi daralacak ve siyasi hesaplar bozulacak. Ekonominin durgunluktan çıkması öncelikle dikkate alınsa bu kez de gevşek politikalar nedeniyle enflasyon azacak ve hesaplar yine tutmayacak. Bu tablo küresel koşullardaki olumsuzlaşmayı ve birikmiş sorunları dikkate almadan büyümeye öncelik tanımanın, başka bir deyişle hesapsızca gaza basmaya çalışmanın sonuçlarından sadece biridir; muhtemelen ilk taksididir. Olması gerekenden gevşek para politikası kredi hacmindeki artışı yüzde 30’lara yaklaştırıyor, fakat ekonomi durgunlaşmaya devam eder iken enflasyon baskısı artıyor…
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız tablo Türk Lirası cinsi yatırım yapmayı değil, Türk Lirası cinsi borçlanmayı daha cazip hale getiriyor. Durum böyle olunca döviz kuru, enflasyon ve faizlerin daha da yükselmesi, ekonominin yaklaşan seçimler öncesinde durgunlaşmaya devam etmesi olası görünüyor. Eğer işletme bazında 2014 yılı bütçeleri hazırlanır iken Orta Vadeli Plan hedeflerine göre hesap yapılırsa hiçbirinin evdeki hesabı çarşıya uymayabilir ve ciddi bedeller ödemek zorunda kalabilirler. Ortada çok ciddi bir belirsizlik var ve krizli dönemlerimizi anımsatıyor; boşa koysan dolmuyor, doluya koysan almıyor.
Türk Lirası’ndaki diğer kayıplarında küresel koşullar kadar, para ve maliye politikalarının da etkisi var. Ya dış koşulların bizim lehimize düzeleceğini ya da ekonomi politikalarının zorunlu olarak sıkılaşacağını varsaymak da pek gerçekçi görünmüyor. Tepkisel yaklaşımlar ise dalgalanmalara sebep olabilir, fakat mevcut eğilimleri pek değiştirmez. Galiba son on yılın uzatmalı balayı döneminin sonu geliyor, saadet zincirindeki kırılma alametleri daha farklı düşünmeye izin vermiyor…