Enflasyondaki düşüş bir başka bahara!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Merkez Bankası'nın mesajı çok açık: "Enflasyondaki asıl düşüşün, yılın son ayları ile 2011 yılının ilk aylarında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir."

Dikkat ediniz, vade uzadı. Daha önce enflasyonun 2010 yılının ilk yarısında dalgalı seyredeceği vurgulanıyor, bu dalgalı olma durumuyla biraz da yüksek seyir kastediliyordu. Oysa şimdi artık ilk yarı denilmiyor, düşüş eğiliminin ortaya çıkması için yılın son aylarına, hatta 2011'in ilk aylarına işaret ediliyor.

En önemlisi de herhalde şu olsa gerek, talep cephesinde yaprak kımıldamıyor. İnsan düşünmeden edemiyor, bir de talep canlansa ne olurdu, diye…

Merkez Bankası'nın şubat ayı fiyat gelişmeleri raporunda, şubattaki yüzde 1.45'lik artış ve bunun sonucunda yıllık enflasyonda ortaya çıkan 1.94 puanlık büyümenin işlenmemiş gıda fiyatları ve vergi ayarlamaları ile geçen yılın aynı ayındaki düşük baz etkisinden kaynaklandığı belirtiliyor. Bu etkilerin geçici olduğuna dikkat çeken Merkez Bankası, fiyatlama davranışlarında genele yayılan bir bozulma görülmediğine vurgu yapıyor ve daha sonra şu görüşleri dile getiriyor:

"Nitekim, şubat ayında gıda ve tütün ana harcama gruplarındaki fiyat artışlarının aylık tüketici enflasyonuna katkısı 1.62 puan olurken, bu grupların dışında kalan mal ve hizmetlerdeki fiyat değişimlerinin geçmiş yıl ortalamalarına yakın seyrettiği görülmüştür. Şubat ayında olumsuz hava koşullarının etkisiyle önemli ölçüde artan sebze fiyatlarının mart ayında kısmi bir düzeltme yapması beklenmektedir. Enflasyondaki asıl düşüşün ise yılın son ayları ile 2011 yılının ilk aylarında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir."

Yeri gelmişken bir gerçeğin altını çizelim. Merkez Bankası'nın aylık fiyat gelişmeleri raporu, enflasyonun beklentilerden yüksek çıkması durumunda bunun nedenlerini izah eden, savunan bir rapor değil. Merkez Bankası, enflasyonla ilgili tabloyu tüm teknik detaylarıyla ortaya koyan bir çalışma yapıyor. Dolayısıyla, raporda yer alan bazı verilere dönük eleştirilerimizin muhatabı aslında Merkez Bankası değil; biz yalnızca mevcut tablonun olumsuzluğuna dikkat çekmek istiyoruz.

Dün de yazdık, TÜFE'de gıda ve alkolsüz içeceklerin ağırlığı yüzde 28'e yakın. Ve bilimsel bir gerçektir, hane geliri düştükçe, yoksulluk arttıkça gıdaya daha çok pay ayırmak gerekir. Bu harcama grubunda şubat artışının yüzde 5, iki aylık artışın yüzde 6.67, yıllık artışın ise yüzde 14.84 olduğunu dün de belirtmiştik. Merkez Bankası'nın raporu sayesinde daha detay verilere sahibiz. Buna göre işlenmemiş gıda fiyatları şubat ayında yüzde 9.55, şubat itibariyle son bir yılda ise yüzde 28.47 artmış durumda. İçki ve sigarada son bir yılda yüzde 50'yi aşan artışa karşı, "içmesinler efendim" diye çok sığ bir yaklaşım sergileyenler çıkıyor. İşlenmemiş gıda maddeleri için de "yemesinler ne olacak" diyebilen var mıdır acaba?

Dar gelirli, ki bu kapsama artık yalnızca işçi, memur girmiyor, küçük esnaf ve küçük işyeri sahipleri de bir ölçüde bu kapsamda sayılır, enflasyonun gerçek durumu yansıtmadığı görüşünden işte bu nedenle bir türlü kurtulamıyor. Herkes sabah akşam meyve-sebze yemiyor tabii ki ama, bir ayda yüzde 10'u bulan artış da nasıl izah edilir ki…

Tüketici fiyatlarında geçen yıl dokuz ayda aldığımız yolu bu yıl iki ayda katettik. Eğilim, enflasyonda bir süre sonra yıllık bazda geçen yıla fark atma noktasına geleceğimizi gösteriyor. Bir başka önemli nokta; ekonomi göreli olarak geçen yıldan canlı seyredecek, bu açık. Enflasyon, şimdilik olumsuz hava koşullarına bağlanan gıda maddelerindeki artışla ve hükümetin vergi düzenlemeleriyle yarattığı artışlarla kendini göstermiş durumda. Ekonomide beklenen canlılık ise, çok açık ki enflasyonun ileride daha da azacağı anlamına geliyor.

Korkulan olmaya, enflasyonda artış kendini göstermeye başladı. Üstelik bizde enflasyon henüz küresel krizin tortusu olarak ortaya çıkıyor da değil. O günler de gelecek…       

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar