Enflasyonda zikzaktan kurtulmanın yolu belli!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

TÜFE mayıs ayında taze meyve fiyatlarındaki hızlı artışın etkisiyle yüzde 2.42 gibi rekor bir yükseliş gösterince ve yıllık enflasyon yüzde 7.17'ye fırlayınca, ekonomi yönetiminden TÜİK'e örtülü eleştiriler geldi. Enflasyonun bu şekilde hesaplanmaması gerektiği ifade edildi. "Kiraz fiyatlarındaki artış mı faizleri belirleyecek" demeye getirildi.

Mayısın suçlusu olarak gösterilen ve kirazda simgeleşen taze meyve fiyatları, haziranın ise baş tacı oldu; fiyatlar geçen ay bu kez meyve fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle tahminlerin ötesinde geriledi.

Enflasyonun yıllık bazda aydan aya böylesine dalgalanıyor olması elbette arzu edilen bir durum değil. Ama, hangi yıllık bazda, bu önemli…

Yıllık enflasyon iki türlü hesaplanıyor; hem zaten TÜİK de bu iki oranı her ay açıklıyor. Yani pek kullanılmayan ikinci orana ulaşmak için özel bir çabaya, yeni hesaplamalara girişmeye gerek yok.

Yaygın olarak kullandığımız hesaplama yönteminde, herhangi bir aydaki TÜFE endeksini, bir önceki yılın aynı ayındaki endeksle kıyaslıyoruz. Örneğin haziran ayında 188.08 olan endeksi, geçen yılın aynı ayındaki 177.04 ile kıyaslıyor ve böylece yüzde 6.24'lük yıllık artışa ulaşıyoruz.

Ancak aydan aya olan fiyat değişimlerindeki keskin dalgalanmalar, yıllık oranın da aynı şekilde hızlı dalgalanmalar göstermesine yol açıyor. Daha mart ayı sonunda yıllık bazda yüzde 3.99 olan oran, mayıs sonunda yüzde 7.17'ye çıkıp, haziran sonunda yeniden yüzde 6.24'e inebiliyor.

Oranların hepsi doğru, ama ortada da bir tuhaflık var değil mi… Aydan aya böylesine sert dalgalanmalar yaşanması pek normal görünmüyor.

Ortalama enflasyonun önemi

TÜİK'in yıllık bazda hesaplayıp açıkladığı diğer oran ise son yirmi dört aydaki fiyat düzeyini kapsıyor. Bu yılın haziran ayından geriye doğru on iki ayın endeksinin toplamı, bir önceki on iki ayın endeks toplamıyla kıyaslanıyor. Yani temmuz 2010-haziran 2011 toplamı ya da ortalaması, temmuz 2009-haziran 2010 ortalamasıyla kıyaslanmak suretiyle yıllık oran bulunuyor.

Aydan aya olan yıllık enflasyon kıyaslamasında herhangi bir mal ve hizmete birkaç ay önce çok yüksek ya da çok düşük bir ödeme yapılmış olmasının hiç önemi yok.

Örneğin aylardır sabit olan petrol fiyatlarının birden çok arttığını, benzine mayıs ayında yüzde 100 zam geldiğini, mayıs ayıyla birlikte son bir yıllık zam oranının da yüzde 100 olduğunu ve zamlı fiyatın bir ay boyunca uygulandığını varsayalım. Haziranda ise petrol fiyatları eski düzeyine inmiş ve yüzde 100'lük zam da geri alınmış olsun. (Dikkat, fiyat düşüşü yüzde 100 değil, yüzde 50'dir!) Şimdi, hazirandan hazirana bakıldığında benzindeki zam oranı sıfır düzeyindedir. Ama benzine ödenen paradaki artışın oranı sıfır değil tabii ki; çünkü mayısta yüzde 100 zamlı ödeme yapıldı. Bu örneğe göre, benzin fiyatı aydan aya olan hesaplamaya göre hiç artmamıştır; ama yıllık ortalama hesaplamaya göre benzin fiyatında yüzde 8 artış vardır.

Bu örnek de gösteriyor ki, son aya kıyasla hem yıl içinde yapılan yüksek ya da düşük ödemeleri de kapsaması, hem de keskin dalgalanmalara meydan vermemesi dolayısıyla yıllık ortalama enflasyonu kullanmak en iyisidir.

Aylık oran da bir ortalama 

Aslında aylık olarak da ortalama hesaplamaya dayalı oranlar kullanıyoruz. TÜİK aylık oranları hesaplarken örneğin mayısın son günü ile haziranın son günündeki fiyatları esas alarak hesaplama yapıyor değil ki…

TÜİK; meyve-sebzede ve petrol ürünlerinde her hafta, kirada ayda bir, diğer mal ve hizmetlerde ayda iki kez fiyat derliyor. Yani, ayın bir ortalaması alınmış oluyor. Birçok Avrupa ülkesinin, ayda bir kez fiyat derlemekle yetindiği de biliniyor. Kim bilir bizde ay içinde değişik tarihlerde birden fazla sayıda fiyat derleniyor olmasının altında, bir dönem fiyatların haftadan haftaya hızlı değişiklikler gösteriyor olmasının getirdiği alışkanlık yatıyor…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar