Enflasyonda yüzde 30 eşiği kırılır mı?

Erkin IŞIK
Erkin IŞIK GLOKAL EKONOMİ [email protected]

Geçen yılın son haftasına ka­dar, bu yıla nasıl başlayacağımız ko­nusunda çok az fikrim vardı. Bu­nun sebebi, bu yı­lın makroekonomik görünümüne dair iki önemli belirsiz­liğin, yılın son haf­tasında netleşme­siydi.

26 Aralık PPK toplantısı ve asgari ücret kararı bu belir­sizliklerin giderilmesi açısın­dan kritik bir rol oynadı. Ay­rıca yeni yılın ilk günlerinde açıklanan enflasyon verisi de önemliydi.

Kararlar, makroekonomik dengelerin sağlanması yönün­de destekleyici oldu. Artık enf­lasyonun, katılık göstermesi beklenen yüzde 30 seviyesinin altına gelmesi için daha fazla umutluyum.

8 PPK toplantısı ne anlama geliyor?

PPK toplantısının hemen öncesinde yayınlanan yıl­lık para politikası metninde, 2025 yılında toplantı sayısı­nın son yıllardaki gibi 12 değil, 8 olarak planlandığı açıklan­dı. Bu durum, yıl sonunda ay­nı faiz beklentisini korusanız bile, her toplantıda yapılacak faiz indirimi miktarının daha yüksek olması anlamına geli­yordu. Ayrıca yine bu toplantı öncesinde, asgari ücret artışı­nın yüzde 30 ile beklentilerin alt sınırına yakın bir seviyede belirlendiği duyuruldu.

18 Aralık tarihli yazımda şöyle demiştim: “İç talepteki yavaşlama ve Aralık enflasyo­nuna ilişkin olumlu gözlemler bir arada değerlendirildiğinde, 250 baz puan ile piyasa beklen­tilerinin üst bandında bir indi­rim yapılması mümkün görün­mektedir.…

(Ancak) temkinin elden bırakılmadığını göstere­cek şekilde 100-150 baz puan­lık ölçülü bir faiz indirimi ile başlamak daha sağlıklı olacak­tır.” Bunu yazarken, asgari üc­ret artışı ve toplantı sayısının azalacağını bilmiyordum. Bu yüzden, yapılan 250 baz puan­lık faiz indiriminin de temkin­li bir yaklaşımı koruduğunu ve enflasyon eğilimlerini bozma­yacağını düşünüyorum.

Bunun yanında, faiz indiri­minin başlamasıyla krediler­de hızlanma olabileceğini ve bu nedenle makroihtiyati ön­lemlerin gerekebileceğini be­lirtmiştim. 11 Aralık tarihli yazımdan bir alıntı yapayım: “Kredi kullanımındaki yavaş görünümün devam etmesi için TCMB’nin TL’deki yüzde 2’lik aylık büyüme hedeflerini göz­den geçirmesi gerekebilir.

Ay­lık ortalama enflasyonun yüz­de 3.5 olduğu bu yılın (2024) ilk yarısında, böylesi bir oran reel kredi kullanımı açısın­dan kısıtlayıcı olurken, enflas­yon eğiliminin yüzde 2.5’e ge­rilediği ve daha da düşmesinin beklendiği mevcut durumda, bu oran o kadar kısıtlayıcı de­ğildir.

Bu nedenle, aylık büyü­menin aşağı yönlü revize edil­mesi uygun olacaktır. Bunun yanında, döviz kredilerindeki dolar bazında yüzde 1.5’lik bü­yüme sınırının da bir miktar aşağı çekilmesi, hem kur ris­kinin kontrol altında tutulma­sı hem de kredi büyümesinde­ki yavaşlamanın sürdürülmesi açısından olumlu olacaktır.”

Şirketlerin döviz pozisyon fazlası geriliyor

TCMB, hafta sonu açıkladı­ğı yeni düzenleme ile yüzde 2 olan TL cinsi aylık kredi bü­yüme limitini KOBİ’ler için yüzde 2.5’e yükseltirken, di­ğer şirketler için yüzde 1.5’e düşürmüştür. Ticari krediler içerisinde KOBİ kredilerinin yüzde 55 payı olduğunu dikka­te alırsak, bu karar toplam TL kredi büyümesini çok etkile­meyecek, ancak kompozisyo­nu KOBİ’lerin lehine değişti­recektir.

Ancak, aylık enflasyonun yüzde 2’nin belirgin şekilde üzerinde olacağı yılın ilk ay­larında, aylık TL büyüme sını­rı reel olarak hâlâ daraltıcıdır. Bu üst sınırların, aylık enflas­yonun yüzde 2’nin altına düş­mesini beklediğimiz ikinci çeyrekte aşağı revize edilme­si muhtemeldir. Ayrıca, döviz cinsinden kredi büyüme sını­rının yüzde 1.5’ten yüzde 1’e çekildiğini de dikkate alırsak, ekonomik büyüme ve talep gö­rünümü için daha belirleyici olan toplam kredi büyümesi açısından karar kısıtlayıcı ola­caktır.

Bu karar, sadece toplam ta­lepteki artışı sınırlamakla kal­mayacak, şirketler kesimin­de artışa geçen döviz riski­ni de sınırlandırarak finansal istikrara katkıda bulunacak­tır. Ayrıntıları başka bir yazı­ya saklayayım, ancak Haziran 2023’te 160 milyar dolar se­viyesine ulaşan özel sektörün (şirketler, bireyler, özel ban­kalar) toplam döviz pozisyon fazlası (döviz varlıkları ile yü­kümlülükleri arasındaki fark), geçen sene Ekim itibarıyla 35 milyar dolar civarına kadar gerilemiştir.

KKM’nin azaltıl­ması stratejisini de dikkate al­dığımızda, gelinen bu nokta­dan sonra döviz yükümlülük oluşumunu sınırlandırmak ve özel sektörde, 2019 öncesinde olduğu gibi açık pozisyon oluş­masının önüne geçmek doğru bir strateji olmuştur.

Orta vadeli görünüm ‘pozitif’

Aralık ayı enflasyonu, orta­lamada yüzde 1.6 olan piya­sa tahminlerinden biraz daha olumlu olan beklentimden de iyi geldi. 18 Aralık tarihli ya­zımda, Aralık ayı enflasyonu­nun yüzde 1.5 civarında, hatta muhtemelen bunun hafif al­tında kalacağını söylemiştim. Özellikle gıda ve bazı hizmet kalemlerindeki beklentimden düşük artışın etkisiyle aylık artış yüzde 1 ile sınırlı kaldı. TCMB’nin hesapladığı ve son aylarda yüzde 2.5 civarında seyreden eğilim göstergesinin de Aralık ayında bir miktar ge­rileyeceğini bekliyordum ki bu da gerçekleşti.

Sonuç olarak, yeni yılın ba­şında alınan kararlar ve enf­lasyon verisi, orta vadeli enf­lasyon görünümü açısından olumlu bir görünüm sergiliyor. Bu doğrultuda, enflasyonun bu senenin ilk çeyreğinde yüzde 40, ikinci çeyrek sonunda yüz­de 35, üçüncü çeyrek sonunda ise yüzde 30 civarına kademeli bir düşüş göstermesini bekli­yorum.

Piyasa beklentilerinin altında olan yüzde 26’lık yıl­sonu enflasyon tahminimi de koruyorum. Politika faizinin de enflasyonun 2-3 puan üze­rinde tutulacağını düşünüyo­rum. Yani enflasyonda bu dü­şüş sağlanabilirse, politika fa­izinin de sene sonunda yüzde 30’un hafif altına düştüğünü görebiliriz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
RENKK gelsin… 11 Aralık 2024