Enflasyonda tek hane artık gelecek kışa, o da belki
Tüketici fiyatları mart ayında yüzde 0.99 artış gösterdi. Mart artışı geçen yılki artışın çok az da olsa altında kalınca şubat sonunda yüzde 10.26 olan yıllık oran da mart sonunda yüzde 10.23’e geriledi.
Mart ayı oranı beklentilerin çok üstünde değil. Hatta geçen yılın 0.03 puan da olsa altında. Ama yüzde 0.99, genel olarak mart ortalamalarının üstünde bulunuyor.
Bütün bunlardan daha önemli olan herhalde beklentilerin ve fiyatlama davranışlarının bozulması. Buna yol açan başlıca etken de döviz kurundaki artış. Dövizdeki artışın ekonomiye olumsuz yönde herhangi bir etkide bulunmayacağını söylemek elbette söz konusu olamaz.
Kur artışı ekranlarda durduğu, kağıtta yazdığı gibi kalmıyor; ekonomiyi fena halde hırpalıyor, öncelikle de fiyatları yukarı çekiyor. Kurun bu etkisi ekonomik gidişata ilişkin algıda bozulmaya yol açıyor.
Martta fazla yansımadı
Dolar ve eurodan oluşan döviz sepeti ilk çeyrekte yüzde 6.65 oranında arttı. Bu dönemdeki TÜFE artışı yüzde 2.77 oldu. Yurtiçi üretici fiyatları endeksinde (Yİ-ÜFE) ilk çeyrekte kaydedilen artış ise yüzde 5.29’u buldu.
Kur artışı üretici fiyatlarına çok daha hızlı yansıyor, tüketici fiyatlarına yansıma ise genellikle daha düşük oranda ve daha gecikmeli oluyor.
Üretici fiyatları kapsamında da ara mal fiyatlarını daha yakından izlemek gerekiyor. Ara mal fiyatları martta yüzde 1.86, ilk üç ayda yüzde 5.38, mart itibarıyla son bir yılda ise yüzde 17.58 artış gösterdi.
Daha önce de birkaç kez vurguladığımız gibi toplam üretici fiyatları artışı ile TÜFE arasında bağlantı kurmak yerine ara mal ile TÜFE arasında bağlantı kurmak çok daha sağlıklı sonuçlar veriyor.
Dolayısıyla ara mal fiyatlarında ilk çeyrekte ve son bir yılda oluşan artışın belli oranda bir süre sonra tüketici fiyatlarına yansıması beklenmeli.
TÜFE nereye?
Tüketici fiyatlarının yıllık artışında bu yıl fazla dalgalanma yaşanmayacağını ve genel eğilimin de aşağı doğru olacağını daha önce de dile getirmiştik. Bu görüşümüzü koruyoruz.
Ne var ki “fazla dalgalanmaksızın seyredecek oranlara” ilişkin tahminimiz belirgin biçimde değişti. Tabii ki yalnızca bizim tahminimiz değil, genel olarak tahminlerde bir değişim söz konusu.
Henüz yalnızca ocak gerçekleşmesi belliyken şubat ayında yaptığımız tahminde marttan itibaren tek haneye inileceğini, son iki ayda ise yüzde 9’un altında oranlar oluşabileceğini dile getirmiştik.
Martta yaptığımız tahminde oranları yukarı yönlü bir miktar güncellemiştik.
TÜİK’in mart ayı oranlarını açıklamasından sonra ise tahminimiz tümden değişti. Artık ekim sonuna kadar tek hane görülmesi olasılığı tümüyle gündemden çıkmışa benziyor.
Yatay diyebileceğimiz bir eğilim görmeye devam edeceğiz. Ancak artık öyle görünüyor ki kasım ayına gelinceye kadar tek haneye inemeyeceğiz. Nisan-ekim dönemindeki yıllık oranın yüzde 10.05-10.50 aralığında salınacağını tahmin ediyoruz.
Yılın son iki ayında ise yeniden tek haneye inilmesi söz konusu olabilecek ve yıl yüzde 9.50 dolayında kapatılacak gibi görünüyor.
Bu oranları “şimdiki koşulların çok fazla değişmeyeceği” varsayımıyla dile getirdiğimizi vurgulamak durumundayız. Neredeyse tümü mart ayında olmak üzere ilk çeyrekte ortaya çıkan kur artışı bundan sonra nasıl seyredecek, bilmek mümkün değil.
Ekonomiyi canlandırmak amacıyla uygulamaya konulmakta olan önlemlerin enflasyon üstünde ne ölçüde baskı yapacağını ölçmek de...
Siyasette, dış politikada, askeri alanda neler olacağını da... Bu alanlardaki gelişmelerin ekonomiye ve enflasyona muhtemel etkilerini tahmin edebilmek kabul etmek gerekir ki hiç kolay değil.
Dolayısıyla şu aşamada 2018 sonundaki TÜFE’nin yüzde 10 dolayında gerçekleşebileceğini söylemekle yetinmekte yarar var.