Enflasyonda en tehlikeli ay geride kaldı

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

 

TÜİK'in 2003 yılını 100 kabul ederek oluşturduğu TÜFE'de fiyatlar hiçbir ay geçen yılın haziranındaki kadar gerilememişti. Geçen yıl haziranda fiyatlar rekor düzeyde, tam yüzde 1.43 düşmüştü. Bu yüzden geçen yılın haziranı, yaratabileceği olumsuz baz etkisi yüzünden en tehlikeli ay konumundaydı. Bu yıl haziranda fiyatlar sabit kalsa, geçen yılın yüzde 1.43'ü devreden çıktığı için yıllık oran hızla yeniden çift haneye doğru yol alabilecekti.

Ama korkulan olmadı. TÜFE'de aylık bazda ikinci en büyük düşüş de bu haziranda oluştu. TÜİK'in dün açıkladığı verilere göre, tüketici fiyatları haziranda yüzde 0.90 geriledi. Böylece, mayıs sonunda yıllık bazda yüzde 8.28 olan TÜFE, haziran sonunda yüzde 8.87'ye yükseldi. Hazirandaki yüzde 0.90'lık düşüş, tahminlerin ötesinde bir düşüş, onun da altını çizmekte yarar var.

Tüketici fiyatları haziran ayında gerilemese ve aynı düzeyde kalsaydı, yıllık oran yüzde 9.85'e yükselecekti.

İkinci yarı avantajı

TÜFE'nin 2005 yılından bu yana olan ilk ve ikinci yarı gerçekleşmelerini incelediğimizde bu yıl için bir anlamda en kötünün geride kaldığını söylemek pek yanlış olmasa gerek.

Bu yılın oranının hesaplanmasında baz etkisi yaratacak olan geçen yılın ikinci yarısındaki gerçekleşme rekor düzeydeydi. 2005-2011 döneminin ikinci yarılarında en yüksek artış yüzde 6.79 ile geçen yıl gerçekleşti. Dolayısıyla bu yüksek oran, bu yıl için ciddi bir avantaj yaratacak. Geçen yılki oranın böylesine yüksek olmasının nedenleri de belli zaten. Ekim ve kasımda sırasıyla yüzde 3.27 ve yüzde 1.73'lük artışlar olmuştu. Bu oranlar, çok büyük ölçüde kurdaki yükselme ve vergilerdeki artışlardan kaynaklanmıştı.

Bu yıl, benzeri bir gelişme olasılığı en azından şimdilik yok. TL'nin değerinde dış ilişkilerdeki bozulmaya bağlı bir yükselme olur mu; bu durum kontrol edilemez, önüne geçilemez bir boyuta ulaşır mı, bilinmez.

Vergide ise yine şimdilik kaydıyla söylersek, bir artırıma gitme düşüncesi söz konusu değil. Ne var ki, Maliye Bakanlığı sürekli olarak bütçede dikkatli olunması gerekliliğinin altını çiziyor. Vergi gelirleri pek umulan ölçüde artmıyor, hatta bazı vergilerde reel gerileme bile var. Dolayısıyla yılın sonuna doğru sürpriz bir vergi artışı gündeme gelir mi, bu da fiyatlar üzerinde ister istemez hesapta olmayan bir artışa yol açar mı, bekleyip göreceğiz.

Yüzde 6.5 aşağı çekilecek mi?

Fiyatlar yılın ilk yarısında yalnızca yüzde 1.95 arttı. Bu, daha önce ekonominin müthiş bir durgunluğa girdiği 2009'daki yüzde 1.83'ten sonraki en düşük artış. Fiyatların altı ayda yalnızca yüzde 1.95 artmış olması, Merkez Bankası'nın elini iyice güçlendirdi.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, geçtiğimiz günlerde özellikle ham petrol fiyatlarının gerilemesi ve düşük seyrediyor olmasının etkisiyle enflasyon tahminini aşağı çekebileceklerini açıklamıştı. Erdem Başçı'nın elinde, bu açıklamayı yaparken hazirana ilişkin de bir takım veriler bulunduğunu varsaymak durumundayız. Merkez Bankası haziranda nasıl bir fiyat hareketi ortaya çıkacağına ilişkin bir takım bilgilere sahipti ki, Başkan böyle bir açıklama yaptı. Yoksa, Merkez Bankası'nın yalnızca petrol ve emtia fiyatlarının düzeyine bakarak enflasyon tahminini revize etmeye niyetlendiği beklenemez elbette.

Merkez Bankası'nın 2012'ye ilişkin son enflasyon tahmini orta noktası yüzde 6.5 olmak üzere yüzde 5.3 ile yüzde 7.7 arasında. Peki, 26 Temmuz'da açıklanacak yılın üçüncü enflasyon raporunda bu oran değiştirilecek mi, değiştirilirse hangi düzeye çekilebilir?

Başkan Erdem Başçı'nın yaptığı açıklamadan ve haziran oranının beklentiye göre çok iyi gelmesinden sonra enflasyon tahminini değiştirmek bir anlamda kaçınılmaz oldu gibi görünüyor. Bütün bu gelişmelerden sonra değişiklik yapılmazsa, piyasada olumsuz bir algı oluşur çünkü. Bu yüzden de, 26 Temmuz raporunda enflasyon tahmininin aşağı yönlü revize edildiğini görme olasılığımız çok yüksek.

İlk yarıdaki yüzde 1.95 artıştan sonra ikinci yarıda yüzde 4.5 artış olduğu takdirde, yıllık oran yüzde 6.5'i buluyor. Basit bir hesapla son yıllar ortalaması da ikinci yarılarda yüzde 4.6 artış yaşandığını gösteriyor.

Merkez Bankası bu yılın ikinci yarısında da geçmiş yıllar ortalaması kadar bir artış bekliyor olsaydı, yüzde 6.5'lik tahmine dokunmayı düşünmezdi. Ama tahminin aşağı çekilmesi gündemde olduğuna göre, demek ki Merkez Bankası bu yıl ikinci yarıda daha düşük bir artış beklentisi içinde.

Bu oran yüzde 4 olabilir. İkinci yarıdaki artış yüzde 4 olursa, yıllık oran da yüzde 6 düzeyinde gerçekleşir. Dolayısıyla 26 Temmuz'da yıllık tahminin yüzde 6'ya çekildiğini görmek şaşırtıcı olmaz.  
 
grafik_ala.20120704093926.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar