Enflasyonda düşüşe iç talep direnci

Naki BAKIR
Naki BAKIR MAKRO BAKIŞ naki.bakir@dunya.com

Geçen yıl ikinci yarıdan itibaren uygulamaya konulan ve temel he­defi üç yıl sonra enflasyonu tek haneli düzeye indirmek olan programın ekonomiyi so­ğutucu etkileri istatistiklere yansırken, iç talep cephesin­deki yavaşlama öngörülene göre düşük kaldı.

Yaklaşık bir yıldır uygulanan parasal sıkılaştırma esaslı eko­nomik programın temel hedefi, TÜFE bazında enflasyonun bu yılın sonunda yüzde 38’e, 2025 sonunda yüzde 14’e ve 2026’da yüzde 9’la tek haneye düşürül­mesi. Bir yıllık uygulama dö­nemi sonunda yıllık bazda enf­lasyon daha çok baz etkisiyle olmak üzere ilk kez haziranda düşüşe geçti, temmuzda yine baz etkisiyle gerileme hızlana­rak devam etti.

Ancak Merkez Bankası’nın geçen hafta açık­ladığı yılın üçüncü enflasyon raporu, enflasyonda temel be­lirleyici faktörlerin başında gelen iç talebin henüz isteni­len oranda daralmadığını orta­ya koydu. Program döneminde faizlerin aşırı yükselmesi, kre­di imkanlarının daralması gibi nedenlerle daralan iç talep, ra­pora göre hala enflasyonist dü­zeyde bulunuyor. İç talep, ha­la enflasyon üretiyor ve enflas­yonda öngörülen hızlı düşüşe karşı direnç oluşturuyor.

MB sürekli projeksiyon yeniliyor

Merkez Bankası’nın son enflasyon raporuna göre, ta­lep fazlalığı nedeniyle ekono­minin kapasitenin üzerinde çalıştığı ve bunun talep yönlü enflasyonist baskıya yol açtı­ğının göstergesi olan çıktı açı­ğının hala pozitif bölgede bu­lunuyor ve buna göre iç talebin mevcut düzeyi dezenflasyona direnç oluşturuyor.

Bir ekonomide gerçekle­şen çıktının potansiyel düze­yinden farkına “çıktı açığı” de­niyor. Enflasyon hedefleme­si rejiminde merkez bankaları gerçekleşen enflasyon yerine geleceğe ilişkin enflasyon bek­lentilerine göre politikalarını şekillendiriyor. Çıktı açığının “pozitif” olması, ekonominin kapasitesinin üstünde çalıştığı ve bunun talep yönlü enflasyon artışına yol açacağını gösteri­yor. Buna karşılık çıktı açığının “negatif” olması ise ekonomide zayıf talep kaynaklı arz fazlalı­ğı veya atıl kapasite bulunduğu, bunun da enflasyonda düşüşe neden olacağı anlamına geliyor.

Merkez Bankası’nın, şubat ayında yayımlanan yılın ilk enf­lasyon raporunda, çıktı açığı­nın eksiye geçeceği, başka de­yişle talep azlığı nedeniyle eko­nominin potansiyelinin altına ineceği ve dezenflasyon süre­cinin başlayacağı tarih olarak “mayıs ayı” öngörülmüştü.

Banka, dezenflasyonda başlan­gıç işareti niteliğindeki çıktığı açığının negatife dönüş tarihi­ne ilişkin projeksiyonları tut­madığı için hedefleri son iki enflasyon raporunda da revi­ze etmek zorunda kaldı. Mayıs ayında yayımlanan yılın ikinci enflasyon raporundaki projek­siyonda bu tarih temmuz ola­rak revize edildi. Geçen hafta açıklanan üçüncü enflasyon ra­porunda ise negatif çıktı açığı için öngörülen tarih bu kez ey­lül ayına ertelendi.

Şubat ayı projeksiyonunda 2023’ün son çeyreğinde çıktı açığının pozitif yüzde 1,6 oldu­ğu ve 2024’ün birinci çeyreğin­de bunun yüzde 0,9’a düşeceği öngörüldü. Ancak bu yılın ilk çeyreğine ilişkin projeksiyon, mayıs raporunda yüzde 2,8, ağustos raporunda da yüzde 3,1 pozitif değerine revize edildi. Mayıs raporunda pozitif yüzde 1 olarak tahmin edilen bu yılın ikinci çeyreğine ilişkin çıktığı açığı da ağustos raporunda yüz­de 1,5 olarak güncellendi.

Merkez Bankası’nın son enflasyon raporunda, enflas­yonla ilgili temel tahmin ve değişkenlerde ilk yarı gerçek­leşmelerine ilişkin şu değer­lendirme yer aldı:

“Talep koşulları, 2024 yılının ilk çeyreğinde bir önceki enf­lasyon raporu öngörülerine kı­yasla bir miktar daha güçlü sey­retmiş ve iç talep dirençli seyri­ni korumuştur. İlk çeyrekte özel tüketimin büyümeye katkısı azalırken, net ihracatın katkısı artmış, bu durum büyümenin kompozisyonu açısından daha dengeli bir talep görünümüne işaret etmiştir.

Yılın ikinci çey­reğine ilişkin talep göstergele­ri ilk çeyreğe kıyasla yavaşlama ima etmekle birlikte, halen enf­lasyonist düzeyde ve bir önce­ki enflasyon raporu öngörüle­rinin üzerinde seyretmektedir. Bu çerçevede, 2024 yılının ilk ve ikinci çeyreği için çıktı açı­ğı tahminleri yukarı yönlü gün­cellenmiştir.”

Enflasyonda dışsal etkiler

Mayıs ayı enflasyon raporun­da enflasyonla ilgili dışsal et­kiler kapsamında, küresel bü­yüme görünümüne ilişkin var­sayımlar ağustos raporunda büyük ölçüde korundu. Küresel büyümeye ilişkin göstergeler­deki sınırlı artışın hizmet sek­törü öncülüğünde yılın ikinci çeyreğinde de sürdüğü belirti­lerek, yılın geri kalanı için, Tür­kiye’nin ticaret ortaklarından Euro Bölgesi için büyüme tah­minleri yukarı yönlü güncel­lenirken Orta Doğu ve Afrika (ODA) ülkelerinin büyüme gö­rünümünde kayda değer bir bo­zulma olduğuna işaret edildi.

Bu gelişmeler ışığında, Türkiye’nin dış ticaret ortakları baz alına­rak hazırlanan İhracat Ağırlık­lı Küresel Büyüme Endeksi yıl­lık büyüme varsayımı 2024 yılı için 0,1 puan aşağı yönlü güncel­lenerek yüzde 2’ye çekilirken, 2025 yılı için 0,1 puan artışla yüzde 2,4’e revize edildi.

Faiz indiriminde temkinli yaklaşım

Üçüncü enflasyon raporun­da yer alan analize göre, geliş­miş ülkelerde enflasyon görü­nümündeki olumlu gelişmele­re karşın merkez bankalarının faiz indirimlerinde temkin­li olacakları bekleniyor. Küre­sel işgücü piyasalarının denge­lenmeye başlaması ile hizmet sektöründe fiyat artışları ya­vaşlarken, emtia fiyatlarında­ki dalgalanmalar ve jeopolitik gelişmeler küresel enflasyo­nun düşüş sürecini olumsuz et­kiliyor.

Hizmet enflasyonu ana eğiliminin ABD verisinde daha belirgin olmak üzere geriledi­ği izleniyor. Bu çerçevede, ge­lişmiş ülke merkez bankaları­na ilişkin faiz indirim fiyatla­maları enflasyon görünümdeki olumlu gelişmelerle birlikte güçlense de merkez bankaları veri odaklı yaklaşımla ihtiyat­lı duruşlarını sürdürüyor. Ge­lişmekte olan ülkelerin ise enf­lasyon oranlarının hedeflerine daha yavaş yaklaşmasına bağlı olarak faiz indirim süreçlerin­de bir miktar daha temkinli ol­dukları gözleniyor.

Bu görünüm altında önümüzdeki dönemde enflasyondaki düşüşe bağlı ola­rak gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde faiz indirimlerinin sürmesi olası görülüyor. Ancak, küresel enflasyonun mevcut düzeyi, katılıklar ve jeopolitik riskler değerlendirildiğinde in­dirim süreçlerinin parasal sıkı­lığı koruyacak ve enflasyondaki düşüşü destekleyecek şekilde sürdürülmesi bekleniyor.

Petrol fiyatları ne olur?

Jeopolitik gelişmeler ve kü­resel büyüme görünümü emtia fiyatları üzerinde etkili olma­ya devam ediyor. Mayıs ayında düşen petrol fiyatları, haziran ve temmuz aylarında sınırlı bir miktar yükselmiş bulunu­yor. Petrol fiyatlarında son dö­nemde görülen dalgalanma, Ortadoğu ve Ukrayna’daki ge­rilimler başta olmak üzere je­opolitik gelişmelerin etkisine bağlanıyor.

OPEC+ üye ülkele­rinin üretim kesintilerine de­vam etmesi de petrol fiyatları üzerinde arz yönlü olarak etkili oluyor. Raporda, 2024 yılı orta­lama petrol fiyatları öngörüsü varilde 86,4 dolardan 84,2 do­lara revize edilirken, endüst­riyel metal ve tarımsal emtia fiyatlarının gerilediği, böyle­ce, enerji emtia fiyatlarındaki artışın, enerji dışı emtia fiyat­larıyla dengelendiğinden ha­reketle, ithalat fiyatlarının ge­neline ilişkin varsayımlardaki güncelleme sınırlı kaldı.

Gıda enflasyonu tahmini yükseldi

Merkez Bankası’nın bir ön­ceki enflasyon raporunda 2024 için yüzde 34,6 olarak öngörülen yıllık gıda enflas­yonu varsayımı, son raporda sınırlı bir artışla yüzde 35,5’e yükseltildi. Gıda grubunda yıl­lık enflasyon 2024 yılının ilk çeyreğinde yüzde 70,4 ile bir önceki enflasyon raporu var­sayımlarının üzerinde gerçek­leşmişti. Gıda fiyatlarında yıl­lık artış haziran sonu itibarıyla yüzde 68,1’e, temmuz sonun­da da yüzde 58,9’a geriledi. Bu arada Merkez Bankası 2025 yılı gıda enflasyonu tahminini ise yüzde 15 olarak korudu.

Başlıca riskler

Banka’nın son raporunda, 2024, 2025 ve 2026 için belirlenen enflasyon hedefleri korunurken, önümüzdeki dönemde mücadele ve hedefler açısından başlıca riskler şöyle sıralandı:

-Hizmet fiyatlarında süren katılığın tüketici enflasyonu üzerinde yukarı yönlü risk oluşturması

-Temmuzda ılımlı seyir izleyen gıda fiyatlarında, mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklıkların taze meyve ve sebze fiyatları üzerinde ve arz yönlü faktörlerin genelde yukarı yönlü risk yaratma olasılığı

-Piyasa katılımcıları, firmalar ve tüketicilerin enflasyon beklentilerinin gerilemekle birlikte Merkez Bankası tahminlerinin üzerinde kalmaya devam etmesi

-İç talebin ikinci çeyrekte düşmekle birlikte hala enflasyonist düzeylerde seyretmesi

- Emtia fiyatları önceki döneme göre olumlu seyir izlese de jeopolitik gelişmeler kaynaklı oynaklıklar riski.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar