Enflasyonda baz etkisi!
Enflasyon konusundaki görüş ve beklentiler açısından Merkez Bankası ile mali sektör ve sermaye piyasaları arasında tam bir uyum var. Fakat üretenler ve geniş kesimler açısından benzer bir durumun geçerli olmadığı söylenebilir. Bu yazıda finansal kesim ile Merkez Bankası arasındaki uyumun sebeplerini irdelemeye ve ne kadar gerçekçi olduğunu sorgulamaya çalışacağız. Zira bir kesimin diğerlerini yönlendirmeye çalışarak onların görüşlerine duyarsız kalması, ileride yaşanacaklar açısından dikkate alınması gereken ve normal sayılması imkansız bir görünüm sergiliyor.
Merkez Bankası Başkanı, önümüzdeki aylarda baz etkisi nedeniyle önümüzdeki aylarda enflasyonda yaşanacak yükselişin beklentiler üzerindeki etkisini önemli bir risk unsuru olarak gördüklerini belirtmiş, bu aşamada önemli olan unsurların "doğru algılama" ve "beklentilerin bozulmaması" olduğunu vurgulamış. 2009 yılının ikinci yarısından itibaren küresel krizin dördüncü son aşamasına girmiş olduğumuzu, bu dönemi iktisadi faaliyette beliren "yeşil filizlerin" desteği ile dünya kamuoyunda ortaya çıkan "umut" dnönemi olarak özetlenebileceği değerlendirmesini yapmış. Bu aşamada sormak gerekiyor Merkez Bankası ve devamında mali piyasalar gelişmeleri doğru algılayabiliyor mu?
Evet önümüzdeki aylarda enflasyon yükselecek: bir önceki yılın aynı dönemindeki fiyat hareketleri krizin etkisi nedeniyle pek normal değildi ve o rakamların yerini daha yüksek olan yeni verilerin doldurması nominal enflasyonu yükseltecek; bu durum baz etkisi şeklinde değerlendirilebilir. Fakat bir yıl önce kriz etkisi ile ortaya çıkan bu rakamlar nedeniyle enflasyon sert bir şekilde gerilemişti ve bu durumda baz etkisinden kaynaklanmış idi. Eğer baz etkisi faizlerde değişiklik kararı gerektirmiyor ise geçen sene neden bunu dikkate almadan faizleri aşırıya kaçan ölçüde gerilettiler? Bu yıl neden baz etkisini bahane ederek farklı bir tavır sergiliyor ve çifte standart görüntüsü sergiliyorlar? Risk unsuru olarak gördükleri bu çelişki midir yoksa mali sektör dışındakilerin kendileri ile aynı kanaatte olması ve piyasaları yönlendirmenin zorlaşması mıdır?..
Sermaye piyasaları ne mali sektör herhalde Merkez Bankası gibi düşündüğü için doğru algılamış sayılıyor ve risk alma isteğini arttırabilmek için iyimser beklentileri belirleyici kılmak yönünde çaba harcıyor: Son üç haftada Türk Lirası'nda yaşanan değerlenme yüzde 5 düzeyine ulaştı, mali sektör hisseleri öncülüğünde borsamız rekora koştu! Demekki üreten kesimlerin rekabet koşullarının iyice bozulması, faaliyet gelirlerinin erimesi, borçlarını ödeyemeyecek ve mevcut istihdam düzeylerini koruyamayacak duruma düşmesi Merkez Bankası nezdinde önemli unsur sayılmıyor, aksini düşünenler gelişmeleri doğru algılamıyor ve beklentilerin bozulmasına sebep oluyor!.. Öylemi!..
Merkez Bankalarının kısa vadeli ve spekülatif karakterli, sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmayı hedefleyen, sürdürülebilmesi imkansız eğilimleri desteklemesi, gerçeği yansıtmayan beklentilerin belirleyici olmasından medet umması kabul edilebilir bir durum değildir, özerk olmasını gerektiren ilkelerin tükenmiş olmasıdır.
Dünyada maliyet kökenli ve oldukça ciddi bir enflasyon baskısı vardır ve yeni değildir. 2004-2006 döneminde ABD Merkez Bankası'nı faiz yükseltmeye zorlayan dinamik budur. Örneğin petrol fiyatı son 12 yılda 8 dolardan 147 dolara kadar yükselmiş, küresel düzeydeki kredi krizi nedeniyle geçen sene başında 30 dolar düzeyine kadar gerilemiş: öncelikle finansal istikrarı tesis etme amacındaki önlemler nedeniyle tekrar 80 dolar düzeyinin üzerine sıçramıştır. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası küresel düzeydeki maliyet kökenli enflasyon baskılarını büyük ölçüde görmezden gelmiş günü kurtarmayı Türk Lirası'nın değerlenmesinde aramış ve gerçekçi olamamıştır. Bugün aynı yanlış tekrarlanmaktadır. Herhalde kendi hesapladıkları "Reel efektif döviz kuru" endesklerinin anlamlı olmadığını düşünüyor veya günü kurtarmak için başka çareleri olmadığını itiraf ediyor olmalılar!..
Sermaye piyasaları ve mali sektörün olası faiz yükselişine pek tahammül edemeyecek kadar kırılgan olması gerçeklerden uzaklaşmanın temel sebebi oluyor. Faizleri yükseltmemek için algılamaların gerçeklerden uzaklaşması için çaba harcanıyor. Lehlerine kaynak transferi yapılan mali sektör ve kamu sektörünün gelişmeleri doğru algıladığı, ortaya çıkan maliyeti ödemek zorunda kalıp çaresizlik bataklığına itilenlerin yanlış algıladığı varsayılıyor. Belli ki faaliyet gelirleri süratle eriyen ve rekabet gücünü kaybedenlerin borçlarını ödeyemeyecek duruma düşmesi ve üretimlerini durdurmak zorunda kalması, işsizliğin artması önemli değil; bu durum kamu kesimi ve mali sektörü etkilemeyecek!..
Çaresizlik kötü birşey korkular aklın yerini almaya başlayınca gerçeklerden uzaklaşıldığı anlaşılmıyor. Asıl önemlisi bu açmaza düşenler kendileri gibi düşünmeyenlerden pek hoşlanmıyor... Merkez Bankası gerekli mesajı verdi, faizlerin yükselmeseni istemeyenler Türk Lirası'nın değerlenmesi ve enflasyonun gerilemesi için çok çalışmak aksi taktirde sonuçlarına katlanmalı! Mesajı alanlar çok çalışıyor fakat mağdur olanların öfkesi büyüyor, sorunlar ağırlaşıyor... İşsizlik tartışmaları ve esnaf paketi kimseyi rahatlatamıyor...