Enflasyona bağımlı tüm hesaplar bozuldu
Hafta başında açıklanan temmuz ayı enflasyon rakamları, şimdilik yeterince fiyatlanmasa bile Türkiye ekonomisine yönelik risk algısını hatırı sayılır ölçüde arttırdı. Arap Baharı sonrasında gaz-fren tartışmaları ile geçen son üç yılda hem dış piyasa koşullarının olumsuzlaşması, hem de buna paralel olarak içeride ki hareket yeteneğimizin iyice daralmasına rağmen gerektiği kadar gerçekçi olunamaması kırılganlığı hatırı sayılır düzeyde yükseltti. Uzunca bir süre kendimizi akıntıya bırakıp bağımlılıkları çok tehlikeli seviyelere çıkarttıktan sonra, çırpınmanın veya yeni maceralarda çözüm aramanın ne anlama geldiğini bir kez daha yaşayarak öğrenmek zorunda kalıyoruz!
Enflasyon konusundaki beklentiler olumsuz yönde farklılaşmaya devam ettiğine göre bu saatten sonra para otoritesi ne yapacak? Yatay verim eğrisi hedefine uygun olarak kısa vadeli faizleri siyasi baskıya rağmen yükseltecek mi? Yoksa hem faizleri geriletmeye devam edecek, hem de gücü yettiğince Türk Lirasını değerlendirerek enfl asyon baskısını hafifletmeye mi çalışacak? Herhangi birinin başarılı olabileceğine itibar eden yatırımcı bulunabilecek mi? Bu aşamadan sonra hem büyümek ve işsizlik artışını önlemek, hem de enfl asyon baskılarını gerileterek fiyat istikrarını tesis etmek mümkün mü? Finansal aktarım mekanizmaları neden çalışmıyor? Beklentiler ile günün kurtarılabileceğine itibar edenleri sayısı neden hızla azalıyor? Makro ihtiyati önlemler neden işe yaramıyor? Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında siyasi iradenin gerçekçi olması ve para otoritesi üzerindeki baskılarını azaltması olası mıdır?
Kazanımları korumak adına yapılan isabetsiz tercihler bir yandan sorunları ağırlaştırdı, diğer yandan içeride ve dışarıda her şeyin iyi gitmesine olan bağımlılığı arttırdı. Küresel gelişmeler bu konuda yolun sonuna gelindiğini uzun bir süredir haykırıyor, fakat etkili ve yetkili kesimler bu gerçeği ısrarla görmezden geliyor. Merkez Bankasının son faiz ayarlamalarına rağmen mevduat ve kredi faizlerinin neden düşemediği, verilen Hazine garantilerine karşılık önemli olduğu iddia edilen projelere hangi sebeplerle finansman bulunamadığı gibi konular söz konusu kesimlerin işine gelmediği için irdelenmiyor. Aza tamah edemeyenlerin çoğu hiç bulamayacağı tümüyle unutuluyor…
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan temmuz ayı enflasyon rakamları yalnız para otoritesini değil, başta siyasi irade ve finansal piyasalar olmak üzere tüm kurumsal yapının açığa düştüğünü söylüyor. Küresel düzeyde gelişmekte olan ekonomilere ilişkin rüzgarlar olumsuzlaşır ve jeopolitik riskler artar iken bu duruma düşmenin, telafisi imkansız faturaları olabileceğini görmek gerekiyor. Gerçekçi olunamadığı için çılgınlaşmak ve bunu normalmiş gibi göstermeye çalışmak itibar kaybını hızlandırarak risk algısını iyice olumsuzlaştırıyor. Bu kafa ile bardağın taşmasını önlemek ve her şeyi kontrol altında tutabilmek pek mümkün görünmüyor…