Enflasyon yabancıları tatmin etmez
USD/TL, ortalama fiyat olarak ekimden kasıma yüzde 2.3 yükseldi. Yanı sıra, 2012’nin son çeyreğinden gelen negatif bir baz etkisi vardı. Bunun da 2013’ün son üç ayındaki enflasyonu desteklemesi bekleniyordu. Bu faktörlere rağmen, gıda fiyatlarının gerilemesi ile enflasyon rakamı beklentilerin çok altında kaldı. Bu ülkede yaşayanlar açısından pozitif bir gelişmedir. Başçı’nın, ‘‘Kasım-aralık döneminde enflasyonda düşüş görülecek’’ beklentisi gerçekleşebilir. Yabancıların Türkiye’ye yönelik negatif algısı değişir mi? Bu konjonktürde, özellikle cari açık ve enflasyona önem verdikleri için bir etkisi olabilir. Cari açığa yönelik olarak son dönemde atılan adımlar, enflasyonun en azından TCMB’nin tahminine doğru yaklaşması, yabancı yatırımcıların tedirginliğini azaltabilir.
Yine de büyük beklentilere girmeye gerek yok. IMF ve OECD gibi kurumlar, Türk piyasalarında aktif olan büyük yatırım bankaları Türkiye’yi uyarıyorlar. Riskli ülkeler listesinde, Türkiye ilk sırada bulunuyor. Bu açıdan bakıldığında, zayıf noktalarımız olan cari açık ve enflasyonun arzu edilen yöne hareket etmeleri iyidir. Tüketimi düşürmek için atılan adımlar ile cari açık düşebilir. Bu durumda büyüme zayıflayabilir. 2014’teki risklerden birisi de budur. Ekonomi yönetimi, yapısal sorunları çözmek için tedbirler alıyor. Fakat alınan önlemler büyümeyi olumsuz etkileyebilir.
Ekonomik reformlara madem başladık, bırakalım TL biraz daha değer kaybetsin. USD/TL sene başında 1.75 idi. Bugün 2.03 seviyelerinde bulunuyor. TL, on ayda yüzde 16 değer yitirmiş. Bu değer kaybının, dış ticarete majör bir katkısı da olmamış. Görünen o ki, daha fazlası gerekiyor. Öte yandan, Merkez Bankası Türk Lirası’nın değer kaybetmesini istemiyor.TL üzerindeki baskı devam ederse, faiz koridorunun üst sınırını artırabilir. Dışarıda işler iyiyken, merkez bankasının faiz politikası fazla eleştirilmiyordu. Hem faiz koridorunun, hem de politika faizinin kullanılmasının karışıklık yarattığını savunanlar vardı. Büyük merkez bankalarının parasal genişleme programlarının yarattığı pozitif hava, yapılan tek tük eleştirileri dengeledi. Bugün TL ‘‘en riskli ülkeler’’ kategorisinde yer aldığı için, merkez bankasının politikası da yerden yere vuruluyor. İletişim politikasında sorun olduğu açıkça görülüyor. Bu durumdan sadece ekonomistler ve piyasa profesyonelleri rahatsızlık duymuyor. Ekonomi gazetecileri de şikayet ediyorlar. Erdem Başçı haricindeki PPK üyeleri medyada pek görünmüyor. Öğrencilerim, Fed’den 4-5 üyenin ismini hemen sayabiliyorlar. Kendi ülkelerinin Banka’sından, Başçı’dan sonra ikinci bir isim söyleyemiyorlar.
Fed’de, AMB’de her üyenin ayda 1-2 konuşması olur. Farklı görüşler dile getirilir. TCMB’de sadece Başçı konuştuğu için, talihsiz açıklamalar da yapabiliyor. Bir Merkez Bankası başkanı olarak, ‘‘USD/TL yılsonunda 1.92 olursa şaşırmayın. Pozisyon kapatmak için acele etmeyin’’ diyebiliyor. Dünyanın en başarılı fon yöneticileri bile, seviyeyi ve zamanı aynı anda dile getirmezler. Seviyenin yılsonunda gerçekleşip gerçekleşmemesi de çok önemli değil. USD/TL kuru sene sonunda, Başçı’nın ‘‘varsayım’’ olarak nitelediği seviyede olmasa da bir eleştirim olmaz. Sonuçta bir tahmindir. Stratejist, baş ekonomist gibi unvanlara sahip insanlar, açıklanan her ekonomik veriden sonra tahminlerini revize ediyorlar.
Fed azaltımı geciktirdikçe, Türkiye gibi ülkelerdeki oluşacak hasar büyüyebilir. Çünkü dengesizlikler sürüyor. Tedbirlerimizi alalım. Bırakalım TL biraz daha değer kaybetsin.Ekonomik büyüme, biraz potansiyelinin altında seyretsin. Ekonominin böyle bir dengelenmeye ihtiyacı var.