Enflasyon ve gıda fiyatları: Düşman kardeşler mi?
Dr. Haluk R. Tükel - Tükel Araştırma ve Proje Danışmanlığı
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bir dizi göstergeyi mevsimsellikten arınmış olarak yayınlıyor, ama tüketici fiyatlarını böyle bir analize tabi tutmuyor. Bu eksiklik, kamuoyundaki tartışmanın sağlıklı bir temelde yapılmasını engelliyor. Oysa, tüketici fiyat endeksi içerisinde %21.69 en yüksek ağırlığa sahip “Gıda”, iktisadi anlamda ciddi mevsimselliğe tabi bir mal grubu. Sadece “Gıda” olarak baktığımızda, endeksin en yüksek seyrettiği aylar, haliyle ocak-şubat-mart kış ayları. Daha sonra nisan ayından temmuza kadar peyderpey endeks geriliyor ve nihayet temmuz-aralık arası en düşük düzeylerinde bulunuyor. Gıda fiyatlarındaki mevsimsel hareket, sistematik olarak, daha düşük genlikte tüketici fiyatlarına da yansıyor. (Grafik 1)
Enflasyonu analiz ederken gıda fiyatlarının bu mevsimsel özelliğini dikkate almak lazım. CENSUS X12 programını kullanarak bu ayrıştırmayı yaparsak(1), örneğin Ocak 2019’da gıda fiyatlarındaki aylık artış %6.89 olurken, mevsimsellikten arınmış rakam %2.07 olarak çıkıyor. Ocak 2018’de %1.70 karşılık % -2.87, 2017’de ise gene %6.78’e karşı %2.08 olmuş. Ocak ayı gıdada yüksek endekslerin gelmeye başladığı ilk ay. Bu hesaba göre şubat ve mart aylarında da bu artış (endeks bir kere ocak ayında yükseldiği için) %2’lere gerileyecek. Bir de meteoroloji, tabii afetler ve makroekonomik değişkenlerde kur patlaması, ani faiz artışı gibi arızi faktörlere bağlı olarak, üretimi aniden düşüren veya maliyetleri aniden artırıp piyasa fiyatlarına olumsuz yansıyan beklenmeyen, arızi “irregular” sıçramalar oluyor. Mesela, geçen sene, haziran ayında yukarıya doğru %7.14, ağustos ayında ise %0.18’le aşağıya doğru arızi dalgalanma içeren 2 ay yaşanmış. ”TC Trend-Cycle-Eğilim/İş Döngüsü” bileşeni bu uç dalgalanmaları dikkate almıyor(2). (Grafik 2)
O nedenle, gıda fiyatlarının kendi başına davranışına değil de, enflasyonun genel eğilimine katkısı açısından olaya bakmak daha sağlıklı olur. Geçen yılın aynı dönemine göre yıllık yüzde artış rakamları, bizi fiyat artışlarının “yıllık eğilimi” hakkında bilgi sahibi yapar. Bu göstergeyle karşılaştırmak açısından, şu anda enflasyon ne durumda diye bakacak olursak, mevsimsellikten ve arızi faktörlerden arındırılmış aylık rakamların 12. kuvvete kaldırılmış haline, yani yıllıklandırılmış şekline bakmamız gerekiyor. Geçen seneden bu yana gıda fiyatlarında %31.98'lik bir eğilim üzerinde olabiliriz, ama şu anda Ocak 2019’da gıda enflasyonundaki yıllıklandırılmış aylık hızımız %9.49. Yani arabamız şu anda %9.49 hızıyla gidiyor, ama son 1 yılda %31.98’lik yol katetmiş. Buna karşılık Temmuz 2018’de yıllık eğilim %19.88 iken hız %58.93 imiş. Demek ki, gıda fiyatlarındaki hız temmuzdan bu yana %60’lardan %10’lara gerilemiş durumda. Gıda fiyatları da haliyle enflasyondaki gerilemeye katkısını yapmış bulunuyor. Burada matematiksel bir gerçeği ifade etmiş oluyoruz. (Grafik 3)
Gıda fiyatlarının orta vadede yıllık %5 (aylık ortalama %0.4) olarak belirlenmiş olan genel enflasyon hedefine kalıcı bir katkı yapması arzu ediliyorsa o zaman soruna daha farklı yapısal bir perspektiften bakmakta fayda var. Sonuç olarak, %5 enflasyonun %22’si “Gıda” sektöründen gelmeye devam edecek.
Tarım sektörünün sorunları, uluslararası standartlara göre, çalışan başına düşük katma değer düzeyiyle yakından ilgili gözüküyor. Tarım sektörünün özelliği şurada yatıyor: Sektör, sanayiye hem hammadde, hem de işgücü sağlayan bir konumda. Ayrıca ülkenin gıda güvenliği de, bu sektöre bağlı. Kaldı ki, tarım ve tarıma dayalı gıda sanayii sektörü bir bütün olarak ele alındığında, ekonomimizde az sayıdaki dış ticaret fazlası veren “ihracatçı” sektör özelliğine sahip. Her ülke bunun bilinciyle kendi tarım ve gıda sektörünü el üzerinde tutuyor. Elbette önemli destekler sağlıyor, ama verimli olmasına, teknoloji ve inovasyon içermesine, bu sayede şirketlerin büyümesine ve dünya piyasasında söz sahibi olmasına çalışıyor. 2017 itibariyle verimlilikte cari dolar fiyatlarıyla çalışan başına sadece 9 bin 500 dolar katma değer üretebildik. (AB ortalaması 27 bin 500 dolar) 2017 dünya ölçeğinde verimsiz, ama 53 milyar dolarlık oldukça büyük bir tarım sektörüne sahibiz. Üretim yılda sadece %2-2.5 artabiliyor. İşgücümüzün %19’u (5.5 milyon) hala tarım sektöründe.
Destekler konusuna gelecek olursak, tarım sektörü, piyasa bozucu etkisi olmayan iyi tasarlanmış tarımsal destekle ayakta durur. Toplam tarım desteği 15.8 milyar dolar. Bu desteğin yarısı bütçeden, diğer yarısı tüketiciden transfer yoluyla sağlanıyor. Dünya fiyatlarının yüzde 30 üzerinde “Piyasa Fiyat Desteği” verimlilik artışını teşvik edici nitelikte değil. Tarım sektörüne yapılacak yatırımların verimlilik artışlarına yol açabilmesi için, bir yandan üretim desteği içerisinde “Piyasa Fiyat Desteği” payının azaltılıp, diğer yandan, buna paralel olarak, toplam destek içerisinde “Genel Hizmet Desteği” (Ar-Ge ve inovasyon) payının artması gerekiyor. Tüketici üzerindeki yük azaldıkça, gıda sektörünün orta vadede %5’lik enflasyon hedefine kalıcı bir katkıda bulunması mümkün olacaktır.
***
(1) ABD Çalışma Bakanlığı Tüketici Fiyatları Basın Bülteni tüm endeksleri mevsimsellikten arınmış yayınlıyor.
https://www.bls.gov/news.release/pdf/cpi.pdf
(2) Census X12 metodolojisinde,”TC Trend-Cycle-Eğilim/İş Döngüsü” bileşeni, gözlenen serinin mevsimsel ve arızı faktör katsayılarına bölünmesiyle elde ediliyor. Yani, mevsimsel ve arızi etkileri, gözlenen zaman serisinden temizlersek “TC Trend/Cycle-Eğilim/İş Döngüsü” bileşenine ulaşıyoruz.