Enflasyon ve büyüme verileri ne diyor?

Volkan DÜKKANCIK
Volkan DÜKKANCIK Yatırım Dünyası [email protected]

Borsa İstanbul, 2024’ün ilk yarısındaki güçlü performansının ardından yılın ikinci yarısına zayıf bir başlangıç yaptı. Açıklanan büyüme ve enflasyon verileri, yatırımcıların dikkatini çekerken, OVP ve Fitch’den gelecek not kararı, endekste kısa vadeli tepki için önemli katalizörler olarak öne çıkıyor.

Boj’un faiz artırımı sonra­sında hızla çözülen car­ry trade pozisyonları ve zayıf ABD istihdam rakamla­rıyla Ağustos ayına sert değer kaybıyla başlayan küresel pi­yasalar Eylül ayında Fed’in faiz indirimlerine başlayacağı bek­lentisiyle Ağustos ayını kayıpla­rını büyük ölçüde telafi ederek tamamladı.

2024’ün ilk yarısın­daki yüzde 42,54’lük yükselişle dünyada en çok artan borsala­rında başında gelen BIST-100 endeksi ise yılın ikinci yarısına zayıf ve volatil başlarken, Ağus­tos ayı boyunca negatif ayrışa­rak Nisan 2023’den bu yana ilk kez art arda ikinci ayı ekside ka­pattı. Temel anlamda yüksek faiz ve yavaşlayan büyümenin bilançolarda yarattığı tahribat endeks üzerinde baskı oluştur­maya devam etse de 11300’ler­den 9500’lere kadara yaşanan geri çekilmenin yarattığı düşüş yorgunluğu tepki çabalarını öne çıkarmış durumda.

Eylül ayının ilk haftasına büyüme ve enflas­yon gibi önemli makro veriler­le başlarken, Perşembe günü açıklanması beklenen Orta Va­deli Program (OVP) ve 6 Eylül Cuma günü Fitch’den gelecek not kararı endekste kısa vadeli tepki için katalizörler oluştur­du demek mümkün. Sadece kı­sa vadeli seyir açısından değil, endeksin yeni bir orta-uzun va­deli trend yaratabilmesinin ar­kasındaki en önemli itici güç de artık enflasyondaki gerileme­nin bir trend haline dönüşme­si ve akabinde oluşacak faiz in­dirimleri olacak. Bu bağlamda enflasyon rakamları önümüz­deki dönemde en yakından iz­lenecek makro gösterge olacak.

Borsada konsolidasyon dönemi

Özetle, yılın ilk yarısındaki güçlü seyrin ardından Borsa İs­tanbul cephesinde kısa vadede bir patinaj ve konsolidasyon ya­şanıyor. Borsada son dönemde yaşanan bu patinajın en temel sebebi açıklanan bilançoların heyecan yaratmaktan uzak ol­ması. TCMB’nin kararlı para po­litikası ve buna eşlik etmeye baş­layan (başlayacak) mali sıkılaş­ma süreci, ekonomide normlara dönüş senaryosunun en önemli araçlarından biri olarak fiyat is­tikrarının sağlanması ve piyasa­larda öngörülebilirliğin artma­sına destek olabileceği için or­ta uzun vadede oldukça pozitif bir tablo ortaya koyuyor.

Ancak yüksek faizle birlikte artan fi­nansman maliyetleri ve soğuyan büyüme şirketler ve dolayısıy­la borsa açısından durumu biraz daha sıkıntılı bir hale getirmiş durumda. Faizler yüksek kaldığı sürece de bu resesyon riski fiyat­lamalar üzerinde baskı oluştur­maya devam edecek maalesef. Daha güçlü bir dezenflasyonist süreç ve faiz indirimlerinde tak­vimin yaklaşması (2024 sonu ve 2025 ilk çeyrek) bu anlam­da Borsa açısından önümüzde­ki süreçte takip edeceğimiz en önemli ajanda olacak.

Sıkı para politikası enflas­yon cephesinde, baz etkisinin de önemli katkısıyla kendini rakamlarda göstermeye başla­dı. Tüketici fiyat endeksi Ağus­tos ayında aylık bazda %2,47 dü­zeyinde gerçekleşirken yıllık bazda ise %61,78 seviyesinden %51.97’ye gerilemiş oldu. Daha alınması gereken uzun bir yolun olduğu aşikar ancak rüzgarın yönünün yavaş yavaş dezenflas­yon sürecine işaret etmeye baş­ladığını görüyoruz.

Ekonomide beklenen yavaşlama başladı

Tabi enflasyonla mücadele noktasına ortaya konan sıkı du­ruş yan etki olarak büyüme ta­rafında yavaşlama şeklinde ken­dini ortaya koymaya da başladı. Türkiye ekonomisinin yılın ikin­ci çeyreğinde yıllık bazda yüzde 2,5 büyüyerek pozitif büyüme eğilimini üst üste 16’ncı çeyre­ğe taşısa da çeyrekten çeyreğe büyüme yüzde 0,1 ile beklenen yavaşlamanın başladığını net şekilde gözler önüne serdi.

Bü­yümenin kompozisyonuna ba­kıldığında parasal sıkılaşmanın etkisiyle iç talebin katkısının iv­me kaybettiğini ve 1,2 puana ge­rilediği gözlenirken, bu dönem­de dış talebin büyümeye katkısı 1,3 puan olarak gerçekleşti. Ya­tırımların 0,1 puanlık cüz katkısı ise yüksek faizin yatırım iştahı­nı azalttığını net biçimde orta­ya koymuş oldu.

İkinci çeyrek­te tarım sektörünün yıllık bazda yüzde 3,7 genişlemesinin yanı sı­ra inşaat ve hizmetler sektörü­nün sırasıyla yüzde 6,5 ve yüzde 2,9 oranında büyümesi, ekono­mik büyümeye destek veren fak­törler oldu. Bununla birlikte iç talepteki daralmayla birlikte sa­nayi sektöründe gözlenen yüzde 1,8›lik küçülme ise yine yüksek faiz ortamından en çok bu sektö­rün etkilendiğinin net bir resmi. Zaten yılbaşından beri Borsa İs­tanbul cephesinde en zayıf per­formans gösteren sektörün Sınai Endeksi olması da hem bu tablo­nun bir özeti hem de hisse ve sek­tör seçiminde seçici olmanın ne kadar kritik önemde olduğunu net şekilde ortaya koyuyor.

Enflasyonda düşüşün trende dönüşmesi şart

Son gelen makro veriler bir bütün olarak ele alındığında, 2023 yılının ortalarından bu yana ekonomik politikalarda yaşanan normale ve normlara dönüşüm süreciyle, Türkiye’nin genel politika seti sıkılaşırken, kriz risklerini önemli ölçüde azalttı ve yabancı nezdinde de güveni artırdığını söylemek mümkün. Ancak bu aşamadan sonra özellikle enflasyon cephesinde trende dönüşecek bir düşüş görmemiz gerekiyor. Bu güveni daha da artırarak büyümeyi, çok daha istikrarlı ve sürdürülebilir şekilde yüzde 3,5-4 potansiyeline geri döndürebilir. İşte borsanın da önündeki en temel hikaye orta-uzun vadede bu olacak. Bu bağlamda Borsa İstanbul açısından, kısa vadede bir patinaj ve konsolidasyon yaşanıyor olsa da orta uzun vadeli olumlu hikayenin devam ettiğini söyleyebiliriz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar