Enflasyon üzerine bazı saptamalar
Uzun bir süredir ele almadığım enflasyon konusuna dönmek istiyorum bugün. Sadece bazı saptamalar yapacağım. Daha sonra gündem izin verdiğinde bu olguların bazılarının arka planına inmeye çalışacağım. Önce güncel gelişmeleri bir tarafa bırakıp 'tarihsel' bir perspektifte bakayım enflasyonun gelişimine. Grafik 1'de 1965'in başından itibaren yıllık tüketici enflasyonunun hareketleri gösteriliyor. Veriler aylık. Grafiğin 1965'ten başlamasının nedeni daha öncesi için aylık veri olmaması. Yıllık enflasyondan kasıt, her ay, bir yıl öncesinin aynı ayına göre fiyatların yüzde ne kadar yükseldiği.
1965 ocak - 2010 mart döneminin en düşük enflasyonu 1968 yılında gözleniyor; bu yılın bazı aylarında yıllık enflasyon oranı negatif olmuş. Farklı bir ifadeyle fiyatlar düşmüş. 1970'in başına gelince Türkiye tekrar iki haneli enflasyonla tanışıyor. Üç kez üç haneli rakamlara çıkıyor enflasyon: 1980 şubat - 1980 ekim döneminde, 1994 nisan - 1995 mart arasında ve 1998'in ilk ayında. Gerçekleşen en yüksek değer, yüzde 138,7 ile 1980 mayısında. Daha sonraki en yüksek değer ise ocak 1995'te gözleniyor: yüzde 130,6.
Enflasyon, 2001 krizinin nihai olarak patlak verdiği şubat ayında yüzde 33 ile tüm 1990'ların en düşük değerinde. Krizin etkisi hemen kendini gösteriyor. Şubattan sonra sürekli yükselen enflasyon 2002 başında yüzde 73'e ulaşıyor. O tarihten sonra keskin biçimde düşüyor ve mayıs 2004'te Türkiye tekrar tek haneli enflasyona 'merhaba' diyor.
Bu keskin düşüş ne yazık ki daha sonra yerini belirgin bir atalete bırakıyor. Enflasyon yüzde 5-12 aralığında dalgalanıyor. Ancak yüzde 11'in üzerinde ve yüzde 6'nın altında kaldığı ay sayısı oldukça az (yetmiş beş aylık dönemin on iki ayı). Dolayısıyla, dar bir aralıktan söz ediyoruz. Grafik 2'de hem yıllık tüketici enflasyonunun bu dönemdeki hareketleri, hem de yüzde 6-11 bandı gösteriliyor.
Üçüncü saptama ise son iki kriz dönemindeki enflasyon hareketlerine ilişkin. Geçen haftaki yazımda iki krizdeki gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) hareketlerini vermiştim. Saptamalar şunlardı: Birincisi, her iki krizde de zirveden dibe geçen süre aynı: Dört çeyrekte dibe ulaşılmış. İkincisi, zirve ile dip noktası arasında ortaya çıkan GSYH kaybı son krizde daha fazla: 2001 krizi sırasında yüzde 11.7, son krizde ise yüzde 13.4. Üçüncüsü, kendi çıkardığımız kriz sırasında, kriz öncesi GSYH düzeyine dönmemiz için dokuz çeyrek yıl geçmiş. Son krizde ise kriz öncesinde zirveye ulaşılan tarihten bu yana yedi çeyrek yıl geçmiş durumda ve zirve GSYH değerinin hala yüzde 3.1 altındayız.
Kısacası, bazı farklılıklara karşın GSYH hareketleri aynıydı. Oysa her iki krizde enflasyon hareketleri açısından büyük farklılıklar var. Grafik 3'te enlemesine tüm pencereyi kaplayan eğri 2001 şubat ayı ile 2002 aralık ayı arasında tüketici enflasyonunu gösteriyor. Eni daha kısa olan eğri ise 2008 eylül ayından bu yana enflasyonu temsil ediyor. Enflasyon düzeyleri iki dönemde çok farklı. Hareketler daha rahat görülsün diye her iki eksende ayrı ayrı ölçüldü enflasyonlar.
Burada önemli olan göreli hareketler. Son krizde, kriz derinleştikçe enflasyon süratle düşüyor. En kötü geride kaldıktan ve ekonomi toparlanmaya başladıktan sonra (2009'un son aylarından itibaren) ise hızlı bir çıkış var enflasyonda. Oysa 2001 krizinde tam tersi bir hareket söz konusu. Kriz derinleştikçe enflasyon yükseliyor. Ekonomi toparlamaya başladıktan sonra ise enflasyon düşüyor.
Demek ki talep her iki enflasyonist süreci çok farklı etkilemiş. Daha doğrusu talep dışında çok önemli unsurlar devreye girmiş. Deşmek gerekiyor; gelecek yazılarda…