Enflasyon tırmanırken
Beklenen, ne yazık ki oldu. Tüketici enflasyonu, gözlerin endişeyle dikildiği o çift haneye, şubat döneminde ulaştı. Aylık fiyat artışının %0.81 ile beklentileri aştığı söz konusu dönemde, yıllık enflasyon %10.13 olarak gerçekleşti. Neden oluyor, nasıl oluyor diye incelediğimizde ise, ocak ayında yükselişe çanak tutan faktörlerin, sonrasında da rollerine devam ettiğini görüyoruz. Nitekim çift haneli enflasyonumuzun arka planına baktığımızda, ulaştırma grubunun %17.96 oranındaki yıllık fiyat artışıyla ciddi bir baskı kurmayı sürdürdüğünü anlıyoruz. Keza gıda ve alkolsüz içecekler kaleminden gelen enflasyonist etki de, fiyat endeksindeki iki basamaklı tırmanış hızına katkı veren başlıca unsurlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Yıllık bazda %8.72 artış kaydeden ilgili kalem, özellikle işlenmemiş gıdadan gelen soruna bir kez daha ışık tutuyor. Enflasyona katkı anlamında bir diğer öne çıkan harcama grubu ise, önceki aylardan alışık olduğumuz alkollü içecekler ve tütün… Şubat ayında kayıtlara %21,7’lik bir yıllık enflasyon geçiren söz konusu grup, zamların esiri olmayı sürdürüyor.
Öte yandan, yiyecekten, içecekten, enerjiden vs. arındırıp bakalım dediğimizde, çekirdek enflasyonda da bu dönemde bir yükselişe şahit oluyoruz. Açıklanan özel göstergelerden B (eski ismiyle H) Endeksi’nde %8.27, C (eski ismiyle I) Endeksi’nde ise %8.56’lık bir yıllık enflasyon var. Taze bir gösterge olan D Endeksi ise, yaşadığı tırmanış sonrası %9,40’ı işaret ediyor. Dolayısıyla işin bu tarafı da bir şekilde can sıkıyor.
Ve bu doğrultuda, döviz kurundan gelen menfi etkilerin de altını çizmek gerekiyor. Görünen o ki; TL’nin yaşadığı ağır değer kayıpları, tesirini fiyatlar üzerinde ciddi ciddi gösteriyor. Evet, geçtiğimiz haftalarda kurda zirveden geri dönüp bir parça sakinleşmeye çalışan bir çabaya da şahit olduk ancak tahakkuk etmiş kayıplar bizi geçişkenliğiyle zorlamayı sürdürecek. Ki önümüzdeki FED’li süreci de hesaba katmak gerek.
Bu noktada bir de üretici fiyatlarındaki sert görünümden bahsetmekte fayda var. Yurt içi üretici fiyatlarını endeksleyen Yİ-ÜFE’deki yıllık enflasyonun da, şubatta %15.36’lık oranıyla ocak dönemiyle yarıştığını görüyoruz. Detayları incelediğimizde de, bilhassa enerji ve metal gruplarında göze batan fiyat tırmanışının devam ettiğini anlıyoruz. Bu bağlamda, kur etkilerinin yanı sıra, 2016’da fiyatlarını toparlamaya çalışan emtiada 2017 için beklenen yukarı yönlü gelişimleri de hatıra getirmek gerekiyor. Bu ise, önümüzdeki aylar için de söz konusu kanattan gelebilecek sevimsiz baskıyı şimdiden omuzlarımıza yüklüyor. Ve baz etkilerini de göz önüne aldığımızda, enflasyonun yılın ilk aylarında girdiği yüksek perdeden sıyrılmasının öyle çabuk olmayacağını söylemek mümkün. Zira fiyat istikrarının arka planında yatan sorunlu dinamiklerimizi düşündüğümüzde, 2017’nin beklediği ve en azından öngörebildiği küresel gelişmelerin, önümüzdeki dönemin kolay geçmeyeceğini ima ettiği kanaatindeyim.
Dolayısıyla bu yazıdan kısa ve orta vade için çıkan ve sıkı sıkı tutunmayı gerektiren bir sonuç, para politikasında isabet ve itibarın ehemmiyeti oluyor. Ve beklenti yönetiminin de, bu işin kritik unsurlarından olduğu... Bir diğer netice ise, gıda meselesiyle ilgili olarak Gıda Komitesi’nden etkili ve seri çözümler beklediğimiz… Ve ortadan uzun vadeye uzanan tarafta da, bu faktörlerin yanı sıra, diğer yapısal onarımları da hayata geçirmenin önemi yatıyor. Sözün özü; fiyat istikrarının üzerine her şekilde düşmek gerekiyor.