Enflasyon tahminleri üzerine bazı gözlemler ve bir öneri

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU dunyaweb@dunya.com

Şu alıntı Merkez Bankası'nın (TCMB) yayınladığı son enflasyon raporunun doksan yedinci sayfasından alınma:

"Bir önceki bölümde yer alan varsayım ve öngörüler doğrultusunda güncellenen tahminlere göre, yılın kalan döneminde çıkış stratejimizde öngörülen tedbirlerin büyük ölçüde tamamlandığı, politika faizlerinin ise bir süre daha mevcut düzeylerde tutularak 2011 yılı içinde sınırlı bir artış gösterdikten sonra tahmin ufku (üç yıl) boyunca tek haneli düzeylerde kaldığı varsayımı altında; enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2010 yılı sonunda yüzde 6.5 ile yüzde 8.5 aralığında (orta noktası yüzde 7.5), 2011 yılı sonunda ise yüzde 3.6 ile 7.0 aralığında (orta noktası yüzde 5.3) gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Enflasyonun 2012 yılı sonunda ise yüzde 5 düzeyine düşeceği öngörülmektedir."

Dikkat ederseniz, yapılan öngörünün hangi koşullar altında geçerli olduğu belirtiliyor. Bir 'nokta' tahmin verilmiyor; aksine tahminin bir üst, bir de alt sınırı var ve bir olasılıktan söz ediliyor. Üstelik TCMB'nin belirlediği kısa vadeli faizin nasıl bir yol izleyeceği hakkında okuyucu bilgilendiriliyor ve enflasyon tahminini öyle değerlendirmesi bekleniyor. Arka planda teknik bir model ve uzman görüşleri olduğu anlaşılıyor; bilimsel bir tahmin çabası var dolayısıyla.

Tahminlerin güncellenmesi

Aşağıdaki alıntı ise 2010'un ilk enflasyon raporundan (sayfa 6) ve tahminde yukarıya doğru yapılan değişikliğin gerekçeleri anlatılıyor. Birinci gerekçe: "Ocak ayı içinde bütçe gelirlerini artırmak amacıyla akaryakıt ürünleri, alkollü içecekler ve tütün ürünlerine getirilen vergi düzenlemelerinin 2010 yılı tüketici enflasyonuna, yaklaşık 1.5 puanlık katkı yapacağı tahmin edilmektedir. 2009 Ekim Enflasyon Raporu'nda 2010 yılına ilişkin tahminler yapılırken söz konusu kalemlerin enflasyon hedefi doğrultusunda artırılacağı varsayılmış ve bu bağlamda 2010 yılı için 0.5 puanlık bir katkı öngörülmüştü. Dolayısıyla, ocak ayında yapılan vergi ayarlamaları 2010 yılı boyunca enflasyon tahminlerini yaklaşık 1 puan yükseltmiştir."

Dolayısıyla, ilk gerekçe maliye politikasına ilişkin. Evet, para politikasının kontrolünde olan bir gelişme değil sözü edilen ama sonuçta bir bütün olarak bakıldığında ekonomi politikasının kontrolünde olması gereken bir gerekçeden söz ediliyor.

İkinci gerekçe: "...petrol fiyatları Ekim Enflasyon Raporu'nda 2009 yılının son çeyreği için 70 ABD doları olarak belirlenen varsayımın üzerinde seyretmiştir. ...petrol fiyatları varsayımı 2010 yılı için 75 ABD Doları'ndan 80 ABD Doları'na... güncellenmiştir. Bu güncellemenin 2010 yılı enflasyon tahminleri üzerindeki etkisi yaklaşık 0.2 puan olmuştur."

Üçüncü gerekçe: "Ekim Enflasyon Raporu'nda gıda grubunda yıllık fiyat artış oranının 2009 yılında yüzde 5.8, sonraki yıllar için ise yüzde 6 olarak gerçekleşeceği bir çerçeve esas alınmıştı. Geçen süre zarfında beklenenden olumsuz bir seyir izleyen işlenmemiş gıda fiyatları göz önüne alınarak 2010 yıl sonu için gıda fiyatlarının yıllık artış oranına ilişkin öngörü yüzde 6 seviyesinden yüzde 7 düzeyine çıkarılmıştır. Söz konusu değişikliğin 2010 yılı enflasyon tahminleri üzerindeki etkisi yaklaşık 0.3 puan olmuştur."

Enflasyon tahminlerinin önemi

TCMB'nin yayınladığı tahminlerin iki temel önemi var. Birincisi, merkez bankalarının politika faizlerini değiştirmeleri ile aniden sihirli bir değnek deyip, enflasyon merkez bankalarının arzu ettikleri yolu izlemeye başlamıyor. Etki, bir süre sonra ortaya çıkıyor. Zamanla bu etki giderek güçleniyor, sonra da zayıflıyor.

Dolayısıyla, bugün değişen faizler aylar sonraki enflasyonu etkiliyor. Bu durumda aylar sonraki enflasyonu merkez bankalarının öngörmesi gerekiyor ki; ona göre şimdiden faiz tepkisi versinler. İster enflasyon hedeflemesi uygulasınlar, isterlerse başka bir para politikası rejimi, sonuçta piyasa ekonomilerinde merkez bankaları gelecekteki enflasyonu tahmin ederek karar almaya çalışıyorlar. Dolayısıyla, bu tahminler ne kadar sağlıklıysa, onlara dayanılarak alınan faiz kararları da o kadar sağlıklı olacak.

Tahminlerin ikinci önemi şu: Fiyatlar durup dururken artmıyor. Enflasyonun çeşitli nedenleri var. Bunların önemlilerinden bir tanesi de bekleyişler. Hepimiz ileriye yönelik bir dolu karar alıyoruz. Bu kararların önemli bir kısmı da gelecekteki ücretimiz, ödeyeceğimiz kira, vadeli satacağımız malın fiyatına koyacağımız vade farkı, alacağımız kredide ödeyeceğimiz faiz, mevduat ya da tahvil tutmaktan elde edeceğimiz faiz kazancı ile ilgili.

İleriye yönelik aldığımız bu tür kararların bize 'gerçek (reel)' maliyetini ya da getirisini değerlendirebilmek için bir 'metreye' ihtiyacımız var. Bu 'metre'nin adı enflasyon. Ama bugünkü enflasyon değil; gelecekteki enflasyon. Bu tür anlaşmaların vade bitiminde geçerli olacak fiyat artışını bilmeliyim ki, imzaladığım sözleşmelerde zarara uğramayayım. Merkez bankalarının yayınladıkları enflasyon tahminlerinin işte ikinci önemi burada ortaya çıkıyor. Bu tür sözleşmeleri imzalayanların, yani çoğumuzun ileriye yönelik enflasyon bekleyişleri 'şekillendirilmek' isteniliyor. O tahminlere ne kadar güvenirsek, o tahminler çerçevesinde sözleşme imzalayacağız.

Burada önemli bir nokta var: Bu tür sözleşmeler sonuçta ekonomideki mal ve hizmet üretimindeki maliyetleri, yani fiyatları etkiliyorlar. Farklı bir ifadeyle, merkez bankaları enflasyonla mücadele ederken gelecekte tahmin ettikleri enflasyona yönelik olarak faiz kararlarını alıyorlar. Öte yandan tahmin ettikleri enflasyon inandırıcı ise ekonomik birimler o tahminlere uygun biçimde kararlar alıyorlar. Böylelikle, gelecekteki maliyetler ve dolayısıyla gelecekteki enflasyon da üç aşağı beş yukarı bu tahminler çerçevesinde belirlenmiş oluyor.

TCMB'nin tahmin performansı

Üç tane tablo veriyorum. İlk tabloda yılın ilk ve son enflasyon raporlarında o yılın sonunda gerçekleşmesi beklenen enflasyon için yapılan tahminlerin orta noktası var. Son sütunda ise o yıl sonu için yapılan tahminlerin kaç puan değiştirildiği yer alıyor. 2010 hariç önemli değişiklikler var yıl sonu enflasyon tahminlerinde. 2010'un ikinci raporundaki yıl sonu tahmininin yüzde 8.4 olduğunu hatırlarsanız, aslında 2010'da da tahminde önemli güncelleme yapıldığı ortaya çıkıyor.

İkinci tabloda, bu sefer yılın ilk iki raporunda o yılın sonu için yapılan tahminler ile gerçekleşmeler karşılaştırılıyor. Tablo 3'te ise yılın ilk ve son enflasyon raporlarında bir sonraki yılın sonu için verilen enflasyon tahminleri ile gerçekleşmeler arasındaki karşılaştırma var. Her iki tabloda dikkat çeken ortak nokta şu: Tahminlerle gerçekleşme arasında özellikle 2006-2008 döneminde önemli farklar var.

Az önce belirttiğim gibi enflasyon hedeflemesi rejiminde özel bir öneme sahip enflasyon tahminleri. Bizim tahminlerimiz, o tahminleri kamuoyuna açıklamaktaki amacı sağlamaktan uzak görünüyorlar. Enflasyon hedeflemesi rejiminin geleceğini tartışırken bu olguyu hep dikkate almak gerekiyor.   

Tablo 1: Yıl sonu enflasyon tahmininde değişiklik

Tahmin yapılan Tahmin 

dönem ortalaması  Güncelleme

2006.I 5.5 

        IV 9.9 4.4

2007.I 5.1 

        IV 7.3 2.2

2008.I 5.5 

        IV 11.1 5.6

2009.I 6.8 

        IV 5.5 -1.3

2010.I 6.9 

        III 7.5 0.6

Tablo 2: Yıl sonu enflasyon tahmini ve gerçekleşme

Tahmin yapılan     

Dönem Ortalama Gerçekleşme Fark

2006.I 5.5 9.7 4.2

        II 5.6 9.7 4.1

2007.I 5.1 8.4 3.3

        II 5.8 8.4 2.6

2008.I 5.5 10.1 4.6

        II 9.3 10.1 0.8

2009.I 6.8 6.5 -0.3

        II 6.0 6.5 0.5

2010.I 6.9  

        II 8.4   

Tablo 3: Bir sonraki yıl sonu enflasyon tahmini ve gerçekleşme

Tahmin yapılan Tahmin edilen Tahmin   

dönem Dönem ortalaması Gerçekleşme Fark

2007.I 2008 sonu 3.4 10.1 6.7

IV 2008 sonu 4.1 10.1 6

2008.I 2009 sonu 3.65 6.5 2.85

IV 2009 sonu 7.6 6.5 -1.1

2009.I 2010 sonu 5.8 7.5* 1.7

IV 2010 sonu 5.4 7.5* 2.1

. 2010 sonu gerçekleşmesi için son rapordaki tahmini kullandım.    

Sadece bizde mi?

Telegraph'ın 10 Ağustos 2010 tarihindeki haberinin başlığı dikkat çekici: "İngiltere Merkez Bankası hatalı tahminlerden sonra tahmin modelini gözden geçiriyor." Alt başlık ise şöyle: "Resesyon olacağını tahmin edemeyen ve enflasyondaki yükseliş eğilimini öngöremeyen Merkez Bankası tahmin modelini gözden geçirip yenilemek için 3.5 milyon sterlin kaynak ayırdı."

Haberin devamında enflasyon hedeflerinin sürekli ıskalanmasının ve ileriye yönelik olarak yapılan enflasyon tahminlerinin bir sonraki enflasyon raporlarında önemli ölçüde değiştirilmesinin, İngiltere Merkez Bankası'nın temel amacına ulaşmakta başarısız olacağı görüşünü yaygınlaştırdığı vurgulanıyor. Son elli bir ayın kırk ikisinde enflasyonun hedefin üzerinde kaldığına dikkat çekilen yazıda, İngiltere Merkez Bankası Başkanı'nın yedi kez hükümete mektup yazarak bu başarısızlığın nedenlerini açıklamak zorunda kaldığı belirtiliyor.

Bir de çarpıcı örnek var: Küresel krizin iyice şiddetlenmesinden sadece birkaç hafta önce yayınladığı Enflasyon Raporu'nda (Ağustos 2008), 2009'da ekonominin küçülmeyeceğini, ama büyüme de olmayacağını tahmin ettiği belirtiliyor İngiltere Merkez Bankası'nın. Oysa 2009'da ekonominin yüzde 6.6 oranında küçüldüğüne dikkat çekiliyor.

Uzmanların ilk belirlemelerine göre kullanılmakta olan modelin temel eksikliği şu: Model, genel olarak finansal piyasalardaki, özelde de kredi koşullarındaki değişikliklerin ekonomi üzerindeki etkilerini yeterince yansıtmıyormuş.  

Bu haber ileriye yönelik tahmin yapanların işlerinin ne kadar zor olduklarını gayet güzel anlatıyor. Üstelik bu tahminleri yapan, tahminlere göre faiz kararı vermek durumunda olan bir merkez bankası ise işin zorluk derecesi inanılmaz artıyor.

Ne yapılabilir?

İki hafta önce uzunca bir yazı yazarak enflasyon hedeflemesi rejiminin bizdeki uygulamasında neyin aksadığını ve bu aksaklığa karşı ne yapılması gerektiğini ele aldım. Enflasyondaki temel göstergelere değil de ana tüketici enflasyonunun kendisine tepki vermek, artık giderek bana çok daha anlamlı geliyor. TCMB'nin bu alternatifi ciddi biçimde düşünmesi ve tartışması, hem kendi kredibilitesi için hem de herkes için yararlı olacak.

Ama iş ileriye yönelik tahminlere gelince, aynı keskinlikte ve açıklıkta bir öneri geliştirmek zor görünüyor. İngiltere için geçerli olan, Türkiye için daha çok geçerli. Çünkü bizim gibi ülkelerde enflasyon dış koşullardan çok etkileniyor ve tahmin yapmak gerçekten oldukça zor bir iş. Ama ne yapalım ki faiz kararlarını alabilmek için TCMB'nin bu tahminlere ihtiyacı var.

TCMB temel enflasyon göstergelerini tahmin ediyor. Sonra enerji fiyatları ve gıda fiyatları gibi değişkenlerin tahmin ufkunda alacakları değerler için farklı senaryolar oluşturuyor. Bu senaryolarda ortaya çıkan sonuçları, tahmin ettiği temel enflasyonun üzerine ekleyince de farklı senaryolar altında, tüketici enflasyonu tahminine ulaşıyor. Bu kadar basit değil; ama kabaca böyle. Düşünülebilecek bir alternatif, senaryoların daha muhafazakâr oluşturulması olabilir.

Bu, bir anlamda, mühendislerin yaptıkları hesaplamalarda bir de 'güvenlik faktörü' kullanmaları gibi bir şey. Geçmiş tecrübeler enflasyonun bir türlü düşmediğini gösteriyorsa, güvenlik faktörünün 'artı enflasyon' şeklinde eklenmesinin bir sakıncası olmamalı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018