Enflasyon tahmini fazla mı iyimser?
Merkez Bankasının 25 Temmuz toplantısındaki beklentilerin oldukça üzerindeki faiz indirimi sonrasında işler şimdilik yolunda gidiyor. TL değer kazanırken, Türk varlıkları da prim yapmaya devam etmekte. Son 2 haftada TL yüzde 3’ün üzerinde değerlenirken 10 yıllık DİBS faizleri de 100 baz puandan fazla geriledi. Tabii, bu olumlu seyirde Dünya ekonomik görünümündeki değişim ve başta Fed olmak üzere tüm gelişmiş ülke merkez bankalarının yeniden güvercin bir konuma dönmesinin de önemli etkisi var.
Normal şartlarda indirim daha temkinli bir şekilde gerçekleştirilebilirdi. Ancak karar metninde de ifade edildiği gibi “iç talep gelişmeleri ve parasal sıkılaştırmanın etkilerinin enflasyondaki düşüşü desteklemesi” beklenenden de yüksek bir indirime neden olmuş gözükmekte. Nitekim bir hafta sonra yayınlanan yılın 3. Enflasyon Raporu’nda da enflasyonun ana eğilimine dair göstergeler, arz yönlü faktörler ve ithalat fiyatlarının enflasyon görünümünü olumlu etkilediğinden bahsediliyor. Rapora göre “bu gelişmelere bağlı olarak, güncel tahminler yıl sonu itibarıyla enflasyonun Nisan Enflasyon Raporu’nda verilen öngörülerin bir miktar altında kalabileceğine işaret etmektedir”. Sonuçta MB bu doğrultuda, Nisan raporunda yüzde 14.6 olarak açıkladığı 2019 yıl sonu tüketici enflasyon tahminini yüzde 13.9’a indirmiş bulunuyor.
Merkez Bankası’nın enflasyon tahminlerinde bulunurken pek çok değişkenin yanında özellikle 2 konuya dikkat etmesi gerekiyor: Birincisi ileriye dönük faiz patikasının ne olacağı. Diğer bir ifadeyle, bizatihi Merkez Bankası’nın alacağı para politikası kararları gelecekteki enflasyon oranları üzerinde etkili olmaktadır. “Makul reel faiz” arayışı içinde olan başkanın normal şartlarda faiz indirimlerine devam edeceği ve bunun da son dönemde iyice yavaşlamış bulunan kredi hacminde bir ivmelenme yaratacağı ortada. Ancak bu ivmelenme (özellikle kamu bankaları tekrar devreye sokularak “sübvansiyonlu” kredi faizleri vasıtasıyla yaratılacak bir ivmelenme) beklenenin üzerinde olursa, kredi artışının reel ekonomiye, ve bununla birlikte fiyatlara ne kadar etki yapacağının da modelin içine entegre edilmesi gerekir. Açıkçası böyle yapıldığından emin değilim. (Çıktı açığında öngörülen bir miktar iyileşmenin TÜFE üzerinde 0.3 puan artırıcı etki yapacağı tahmin edilmekte. Gerçek etki bunun oldukça üzerinde olabilir.)
İkinci nokta ise enflasyon tahmini yaparken kamunun artık sürdürülemez duruma gelmiş olan açıkları ve kısa vadede bu açıkların daraltılması için en etkili tedbir olan yönetilen ve yönlendirilen ürün fiyatlarındaki ayarlamaların (kısaca kamu zamları) ne seviyede olacağı ile ilgili sağlıklı bir öngörüde bulunulması gerekir. Son haftalarda zamlar peş peşe gelmekte. Gene, bu durumun Enflasyon Raporu’nda yeteri kadar dikkate alındığından emin değilim. Hatta, Tahmin Güncellemesinin Kaynakları tablosunda bu olguya hiç yer verilmemiş bile. Nisan Enflasyon Raporu’nda hüküm süren şartlara göre çok daha kötülemiş bulunan Bütçe açığını kontrol altına almaya yönelik tedbirlerin yılın 2. yarısında enflasyona artış yönünde “ek” bir tesir yapmayacağı fazlasıyla iyimser bir öngörü olur doğrusu.
Sonuç olarak, MB’nın 13.9’luk yıl sonu TÜFE tahminini fazlasıyla iyimser buluyorum, ve bu tahmin üzerinden yapılacak agresif faiz indirimlerinin riskli olabileceği kanaatindeyim.