Enflasyon sadece fiyat değildir, piyasa beklentisi temel değişkenidir
4 Eylül’de, 2023 Ağustos enflasyonu açıklandı. Aylık TÜFE yüzde 9,09 yıllık TÜFE ise yüzde 58,94 olarak gerçekleştiğini görüyoruz. 2023 ilk 8 ayda ise yüzde 43,06 seviyesinde olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız.
Özellikle seçim sonrası uygulanan ve uygulanması açıklanan politikaya göre dezenflasyon politikasının daha istenen seviyede olmadığı da görülmüş olmaktadır.
Tabi burada yaşadığımız enflasyonun arka planının da irrasyonel ekonomi politikalarının 2021 eylül ayı ile başlayan süreci olduğu, üzerine seçim politikalarının etkisi olduğunun altını özellikle çizmek isterim. Tüm bu gelişmeler piyasalardaki beklentinin de bozulmasına ve davranışlara yansımasına neden olmuştur.
Bugün geldiğimiz nokta da enflasyon öngörülere bağlı olarak Temmuz 2024 dönemine kadar düşüş trendini göremeyeceğimiz anlaşılmaktadır. Ayrıca 2023 yılsonu enflasyonu da yüzde 70 ler seviyesine gelecektir. Daha önceki yazılarımda enflasyonla ilgili tespitlerimi ve çözüm önerilerimi verdiğim için bu sürecin toplumsal etkilerini vurgulamak istiyorum.
Kapitalist (Ortodoks) ahlak ve enflasyon ilişkisi
Kapitalizm, sermayenin (para, mal ve iş gücü) özel mülkiyete dayalı olarak sahipleri tarafından üretime, ticarete ve yatırıma kullanılması ve kar elde edilmesi üzerine kurulu bir ekonomik ve sosyal sistemdir. Kapitalizmde üretim araçları özel mülkiyeti sahiplerinin elinde olduğu için üretim, piyasa koşullarına göre yapılır ve mal ve hizmetler piyasa fiyatları üzerinden alınıp satılır.
Pazar ekonomisi ise kapitalizmin etkin bir şekilde çalışan bir yanıdır. Kapitalizmin temel özellikleri arasında rekabet, inovasyon, işletme sermayesi önceliği, bireysel özgürlük ve piyasa serbestliği yer alır. Kapitalist ahlak anlayışı, kâr elde etmeyi ve maddi kazançları ön planda tutmayı teşvik eder. Bu, birçok şirketin üretim maliyetlerini düşürmek ve müşterilere daha fazla mal satmak için fiyatları artırmak yoluna gitmelerine neden olur.
Bu fiyat artışları, talep ve arz dengesi bozulduğunda veya malzemelerin maliyeti düştüğünde bile devam eder. Bu durum enflasyona yol açar. Ayrıca, kapitalist sistemde işçi ücretlerinin düşük tutulması da enflasyonu destekleyebilir. Çünkü tüketici talebi artarken fiyatlar yükselmeye devam eder.
Kapitalizm, enflasyonu doğrudan teşvik etmese de, sisteminin temel özellikleri nedeniyle enflasyonu olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, enflasyonun kontrol edilmesi için genellikle hükümetlerin müdahalesi gerekmektedir. Ortodoks ahlak ve ekonomi, doğru ve adaletli bir şekilde hareket etmek, dürüstlük, öz disiplin, birlik ve beraberlik gibi insani değerlere dayalı bir ekonomik düşünce ve uygulama modelidir.
Ortodoks ahlak, insanın kendisi, ailesi ve toplumun her kesiminin çıkarlarını göz önünde bulundurur, zengin-fakir ayrımı yapmadan herkesin ihtiyaçlarını ve haklarını korur. Bireysel çıkarlar ile toplumun çıkarları arasında denge sağlar. Ekonomik etkenlere dayalı Ortodoks ekonomi, bireylerin özgürce davranabileceği bir ortam oluşturur.
Piyasa koşullarına saygı duyar, özel mülkiyet haklarını korur, işletmelerin serbestçe rekabet etmesine izin verir ve etkili bir fiyat sistemi ile faaliyet gösterir. Ortodoks ahlak ve ekonomi, haksız kazanç, sömürü, adaletsizlik, yolsuzluk gibi etik olmayan uygulamaları reddeder. Bunun yerine, insanların arzularını tatmin ederken, ahlaki ilkelere uygun bir şekilde hareket etmeleri gerektiğini vurgular. Ancak Enflasyon tüm bu mutabakatları ortadan kaldırır.
Örneğin
-Ev sahibi – Kiracı
- İşveren – İşçi
-Satıcı – Alıcı
-Esnaf – Müşteri ilişkileri bozulur toplumsal uzlaşma sürdürülemez. Bireysel menfaatlerin toplumsal çıkarların üzerinde gören fırsatçılığın başarı kabul edildiği bir toplumla karşılaşırız. İşte en büyük beka sorunu oluşmuş demektir.
Son söz: Enflasyon toplumların geleceğe bakışında ışık kırılması yaratır.