Enflasyon riskine karşı korunmak
Gelişmekte olan ülkeler büyümenin yavaşlamasına karşı enflasyonun yeterince düşmediği bir konjonktüre girdi. Avro Bölgesi'ndeki ekonomik durgunluk gelişmekte olan ülkelerin büyümesini önemli ölçüde aşağı çekiyor. Buna rağmen enflasyon seviyesinde arzu edilen gerileme gerçekleşmiyor. Gelişmekte olan ülke paralarında bir önceki sene yaşanan değer kayıplarının gecikmeli etkileri, tarım ürünlerinin fiyatlarında yaşanan arz yönlü baskılar ve jeopolitik riskler nedeniyle petrol fiyatlarında görülen yükseliş enflasyon cephesinde risklerin devam etmesine neden oluyor.
Türk Lirası'nda yaşanan değer kaybının şiddeti, ekonominin canlı seyri ve kamunun yaptığı fiyat ayarlamaları Türkiye'de enflasyonun 2011 yılında çift haneli seviyelere ulaşmasına neden oldu. Durumun ciddiyetini gören Merkez Bankası 2011 yılı Ekim ayından beri para politikasını önemli ölçüde sıkılaştırdı. Ancak enflasyondaki düşüş tedricen gerçekleşiyor. Avrupa'da yaşanan durgunluğun ve sıkı para politikasının Türkiye'nin büyümesini 2011 yılında %2 civarına çekmesi bekleniyor. Buna rağmen enflasyonun Merkez Bankası'nın hedefinin çok üzerinde %7 civarında kalacağı anlaşılıyor.
Mevcut konjonktür gelişmekte olan ülke merkez bankalarını bir açmazla karşı karşıya bırakıyor. Enflasyon beklentilerinin ve fiyatlama alışkanlıklarının kırılması için merkez bankalarının para politikasındaki sıkılaştırmayı sürdürmesi gerekiyor. Ancak gerek Avrupa'daki durgunluğun büyüme üzerinde yarattığı riskler, gerekse G4 merkez bankalarının aşırı genişleyici para politikalarının sermaye hareketleri yoluyla ekonomide yarattığı dengesizlikler gelişmekte olan merkez bankalarının işini zorlaştırıyor.
Genç nüfusa istihdam yaratmak için ekonominin büyümesinin zorunlu olması Türkiye gibi bir çok ülkeyi enflasyon karşısında daha az şahin davranmaya zorluyor. Manşet enflasyondaki artışa karşı çekirdek enflasyondaki artışın görece düşük kalması faiz artırımlarını sınırlı tutmak için merkez bankalarına gerekçe veriyor.
Reel faiz oranlarının gelişmiş ülkelerde %1'in altında gelişmekte olan ülkelerde %2-3 bandında kalacağı uzun sureli bir konjonktür ile karşı karşıyayız. Enflasyon riskindeki artışa rağmen faiz oranlarının düşük seyretmesi anaparasını reel olarak korumak isteyen yatırımcıları altın, gayri menkul, enflasyona endeksli tahvil, hisse senedi gibi reel getiri sağlayan varlıklara yönlendirecek. Risk almak istemeyen yatırımcılar için bizim önerimiz enflasyona endeksli devlet tahvillerine yatırım yapmaları yönünde. Türkiye'deki finansal varlıkların dağılımına baktığımızda ise yatırımcıların tercihinin nominal getiri sağlayan mevduatta kısa vadede kalmayı tercih ettiklerini görüyoruz.