Enflasyon mu sepetten doğar, sepet mi enflasyondan?
Durduk yerde bir tartışma konumuz daha oldu: Enflasyon sepetinde gıdanın ağırlığını düşürürsek enflasyon da düşermiş.
Habertürk gazetesindeki haber şöyleydi: “Hükümet, gıda enflasyonuyla mücadele kapsamında Gıda Komitesi’nin yapısını değiştirirken, bir adım da enflasyon sepeti için gelecek. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) enflasyon sepetinde gıdanın ağırlığı düşürülecek. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, gıda sepetinde gıdanın yüzde 24’lerde olan ağırlığının, yüzde 20’nin altına inmesi gerektiğini, düzenlemenin, her yıl sonunda yapılan güncelleme çalışmaları kapsamında gerçekleştirileceğini kaydetti.”
Sonradan başka bakanlar tarafından düzeltilmeye çalışılan bu sorunlu ifade, birçok yönüyle tutarsız. Konunun farklı yönlerine tek tek bakalım:
Sepet talimatla değiştirilebilir mi?
Enflasyon sepetindeki ağırlıklar, TÜİK tarafından esas olarak hanehalkı bütçe anketinin sonuçlarına göre belirleniyor. Turistlerin yaptıkları harcamalar ile kurumsal harcamalar da buna ekleniyor. Ana gövdeyi oluşturan hanehalkı bütçe anketi her ay bin 264 örnek hanenin tüm harcamalarını kaydetmek yoluyla yapılıyor. Bu haneler her ay değişiyor ve yıl boyunca ankete toplam 15 bin 264 hane katılıyor. Yani sepette hangi mal ve hizmetlerin hangi ağırlıkla yer alacağı, 15 bin 264 hanenin kalem kalem harcamalarının toplamından üretiliyor.
Bakan Zeybekçi bir açıklamasında anket sorusu değiştirilerek anket sonucunun farklı çıkabileceğini ifade etti. Ancak bu tez, bu anket için geçerli olamaz. Çünkü burada bir soruya verilen yanıt değil, kalem kalem kaydedilen harcamalar söz konusu. Anket hanede yapılan tüm harcamalar tek tek kaydedilmesine dayanıyor. Soruyu nasıl sorarsanız sorun, sonuç değişmez.
TÜİK’in Avrupa Birliği istatistik ofisi Eurostat standartlarına göre yaptığı bu çalışmayı bir tarafa bırakılıp, hükümetin talimatına göre sepet belirlemesi halinde ise artık ne içeride, ne dışarıda TÜİK’in yayınladığı hiçbir verinin zerre kadar itibarı kalmaz. Bu yolla ilan edeceğiniz enflasyonun düştüğüne de kimse inanmaz.
Gıdanın payı düşerse enflasyon düşer mi?
Bu sorunun yanıtı da kocaman bir “hayır”. Bunu sayfadaki grafikte de net bir şekilde görüyoruz. TÜFE ile gıdada enflasyonu ve işlenmemiş gıda ürünleri hariç enflasyonu karşılaştırıyor.
Bu tezi çürütmeye sadece en son eylül ayı verilerine bakmak bile yeter. Eylülde 12 aylık ortalamalara göre yıllık TÜFE artış hızı yüzde 7.92 olmasına karşın gıda ve alkolsüz içeceklerdeki artış yüzde 6.97 ile neredeyse 1 puan aşağıda. Yani son durum itibarıyla gıdanın enflasyon sepetindeki payının yüksek olması enflasyonu aşağı çekmiş.
12 aylık ortalamalara göre işlenmiş gıda ürünleri hariç enflasyon ise yüzde 8.19 ile hem gıda enflasyonundan, hem de toplam enflasyondan daha yüksek. Yani sepette işlenmemiş gıdanın payını sıfıra düşürseydiniz, enflasyon daha yüksek olacaktı.
Yüksek enflasyonun sorumlusu gıda mı?
Grafik aslında bu sorunun da yanıtını veriyor. Grafikte görüldüğü gibi işlenmemiş gıda hariç enflasyon, hep toplam enflasyona yakın ve ona paralel bir seyir izliyor. Yani işlenmemiş gıdanın sepetteki payını sıfırlasanız bile enflasyon şimdikine yakın ve yüksek kalmaya devam ederdi.
Grafikte gıda enflasyonunun daha oynak ve dalgalı bir seyir izlediği görülüyor. Yani gıdanın payının azalması, olsa olsa dalgalanmaların boyutunu azaltır.
Sonuç olarak Türkiye’de yüksek enflasyonun temel nedeni ne enflasyon sepeti, ne de gıda fiyatlarıdır. Enflasyonun temel kaynağı yapısaldır ve bu yapısal sorunlar yerine başka işlerle oyalanmakla da enflasyon düşürülemez.