Enflasyon karşısında Alman ve Türk farkı
Almanlar ülkelerinde yüksek bir enflasyon olduğunu düşünüyorlar, çünkü tüketici enflasyonu oranı (tüketici fiyatları endeksi [TÜFE]) Temmuz 2023 itibariyle -Eurostat verilerine göreyüzde 6,5. (bu oran, Avrupa Bölgesi’nde yüzde 5,3). Türkiye’de enflasyonun en düşük seyrettiği 2004-2015 yılları arasında ulaşılan en iyi enflasyon oranının yüzde 6,3 (2009) olduğu hatırlanacak olursa, Türkiye’nin yükseği ile Almanya’nın yükseği arasındaki fark dikkat çekici.
Türkiye’de -TÜİK verilerine göre- Temmuz 2023 itibariyle TÜFE yüzde 47,8! Almanya’da tüketici enflasyonunun “bu kadar yüksek” çıkmasına, enerji ve gıda fiyatlarındaki enflasyon yol açıyor.
Türkiye’de enerji ve gıda fiyatlarındaki enflasyon oldukça yüksek, ancak sadece bunlarla bitmiyor. Hizmet grubunda ve temel mal grubunda da fiyatlar hızla yükselmiş. Türkiye’deki enflasyon üzerinde döviz kurundaki yükselişin önemli bir etkisi var. Çünkü, gerek enerji ve gerek dayanıklı tüketim malları ya doğrudan ithal ediliyor ya da ithal edilen ara mallarla üretiliyor.
Almanlar bütçelerinin yüzde 12’sini gıda harcamaları için kullanırken, bu oran gelirin düşük olduğu Türkiye’de -Haziran 2023 rakamlarına göre- yüzde 22,8 (alkolsüz içecekler dahil). Türkiye’de gıda, ulaştırma, konut ve kiralar, hane halkı bütçesinin 2/3’ünü götürüyor. Bir fikir vermek bakımından, gelir düzeyleri Almanlar kadar yüksek olmayan İspanyolların bütçelerinin yüzde 18’ini gıda harcamaları için kullandıklarını belirtelim.
Almanya’da enflasyonla ilgili iyimser bir hava hakim. Enflasyon geçtiğimiz yıla kıyasla düşmüş vaziyette ve ekonomistler daha da düşeceği görüşündeler. Avrupa Merkez Bankası’nın enflasyon “hedefi” yüzde 2. 2024’de enflasyonun yüzde 2.9 ve 2025’de enflasyonun yüzde 2.1’e düşeceği hesaplanıyor. Geleceğe yönelik fiyat beklentisinin enflasyon üzerindeki etkisi düşünüldüğünde, bu olumlu bir durum. Türkiye’ye gelince, Merkez Bankası Temmuz 2023’de enflasyon “tahminini” bu yıl için yüzde 54, 2024 için yüzde 33, 2025 için ise yüzde 15 şeklinde açıkladı.
Ancak, Türkiye halen bir türbülansın içinde gözüküyor, bu nedenle hava çok iyimser değil. Enflasyonun doğru ölçüldüğü konusunda dahi geniş kitleler henüz ikna olmuş değil. Gelelim enflasyon karşısında paralarının değerini koruma konusunda yatırımcı davranışlarına: Geçtiğimiz günlerde -Marktforschungsinstitut GfK tarafındanaçıklanan bir araştırma sonucuna göre, Almanların 3 /4’ü, tasarruflarının yüzde 4’ünden daha fazlasını enflasyonun önümüzdeki yıllarda eriteceğini düşünmelerine rağmen, mevduat hesaplarındaki paraya dokunmuyorlar.
Zira, mevduat faizlerinin enflasyondan daha yüksek olduğuna inanıyorlar. Bu arada, bankadan bankaya değişmekle birlikte, Almanya’da mevduat faizleri ortalama aylık yüzde 4,13, bir yıllık yüzde 4,46 olduğunu belirtelim. Avrupa Merkez Bankası, 2 Ağustos'tan bu yana temel faiz oranını yüzde 4.25 olarak açıkladı.
Söz konusu araştırmaya göre “size 100.000 €’luk miras kalsaydı ve bu paraya 10 yıl süreyle ihtiyaç duymayacak/dokunamayacak olsaydınız, neye yatırırdınız?” sorusuna ankete katılanların çoğu, “banka hesabı” şeklinde cevap vermişler, ki bu, Bundebank’ın Almanya’daki hane halklarının para varlıklarının yüzde 40’ından fazlasını (toplamda yaklaşık 7,4 trilyon Avro) nakit olarak ya da banka hesaplarında tuttuğu şeklinde saptamasıyla uyum içinde. Ankete katılanlar, servetlerinin yüzde 19’unu taşınmaza ya da taşınmaz fonlarına, yüzde 16’sını hisse senedine, yüzde 12’sini değerli metallere, yüzde 9’unu diğer şeylere, yüzde 5’ini yaşam sigortasına ve yüzde 3’ünü tahvillere yatırırdım şeklinde cevap vermiş.
Türkiye’de enflasyon karşısında yatırımcı davranışları ile ilgili yakın tarihli bir araştırma -saptayabildiğim kadarıyla- yok. Zaten, hane halkı borçluluk oranı oldukça yüksek; dar gelirliler sadece suyun üzerinde kalmaya çalışıyorlar. Özel danışmanı olmayan yatırımcılar, el yordamıyla, biraz güvendikleri ekonomistlerin önerilerini dinleyerek, biraz duyumlarına kulak kabartarak yol bulmaya çalışıyorlar.
Klasik yatırım araçları olarak, altın, döviz, taşınmaz ve -son düzenlemelere kadar- otomobil karşımıza çıkıyor. Mevduat faizlerinden memnun olmayanların başvurduğu bir araç olan KKM, oldukça cazip. Ayrıca, hisse senetleri de belli bir kesim için önemli bir yatırım aracı olarak varlığını muhafaza ediyor. Bu arada, Almanya’da pek görülmeyen Çiftlikbank benzeri piramit sistemleriyle ya da kripto para yatırım araçlarıyla dolandırıcılık hikayeleri Türkiye’de her daim karşımıza çıkıyor.
Görüldüğü üzere, hem yaşanılan enflasyon, hem bununla mücadele, hem geleceğe dair beklenti ve planlama yapabilme imkanı, hem de enflasyon karşısında malvarlığını korumayla ilgili olarak Almanya ve Türkiye arasında fark oldukça büyük. Türkiye’deki koşullar Almanya’da olsaydı, halkın Türkiye’dekinden çok daha farklı bir tepki vereceğini düşünmek çok da yanlış olmasa gerek.
Görüşümce konu, Türkiye’de halk enflasyona şerbetli denerek geçiştirilebilecek boyutların ötesinde. Enflasyon algısı, beklentisi, Hükümetin enflasyon yönetiminin halk tarafından nasıl değerlendirildiği ve halkın enflasyon karşısında malvarlığını nasıl korumaya çalıştığı hakkında sosyologlar tarafından yapılacak araştırmalar, herhalde dünya literatürüne geçecek ilginç sonuçlar ortaya koyacaktır.