Enflasyon işte böyle düşürülür

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Ankara Küçükesat'ta her alışverişte mutlaka Beşiktaş sohbeti de yaptığım iki kardeşin sahibi olduğu küçük bir kuruyemişçi var. Geçenlerde yine alışverişe gittiğimde ne göreyim; fiyatlar yüzde 90, evet tam yüzde 90 düşmüş. Enflasyonu aşağı çekmek için yıllardır uğraşıyoruz ya, bunun şıp diye yapılabilmesi karşısında şapka çıkardım.


Fiyatlar müthiş! İç Antep 18 lira, yeni mahsul ceviz 8, kabak çekirdeği içi 6, sakız leblebi 3 lira.

"Ufak" bir ayrıntı, bunlar kilo fiyatı değil tabii ki, 100 gram fiyatı!

Kardeşlerden büyük olanı "Abi bu etiketler psikolojik olarak çok etkiliyor" diyor.

"Müşteri iç Antep almaya niyetli, 180 lirayı gördü mü uzak duruyordu, şimdi 18 lira, alabilirim diye yaklaşıyor."

Biraz "hep 50 liralık benzin alan Temel'i" andırıyorsa da olsun, ceviz 8 lira mı, 8 lira!

Görmemişin arabası olmuş...

Otomobil alarmları iki türlü zannederdik. Makul alarmlar, yani kilide basıldı mı aracın dörtlüleri yanarak ve kilit sesi duyularak devreye girenler.

Gürültücü alarmlar, yani kilide basıldı mı kuş gibi cik cik ötmeye benzer bir ses çıkararak devreye girenler.

Bunlara yeni bir alarm eklendi ve ne yazık ki giderek yaygınlaşıyor. Gecenin bir vakti kilide basıldığında donuk bir kadın sesi yükseliyor arabadan, "Alarm açık" diye. Tersi yapılınca da bu sefer "Alarm kapalı" sesi.

Ya araba yeni ya alarm ya da vatandaşımız biraz görgüsüz.

Yürümeyi öğrenememişiz ki...

Araç kullanma konusunda kötüyüz. Kurallara pek uymuyoruz. Buna çok mu şaşırmalıyız? Tabii ki hayır. Bakın biz yürümeyi bile bilmiyoruz ki...

Pek geniş olmayan bir yaya kaldırımında üç-dört kişinin sohbet ede ede yan yana salınması nasıl bir yürümedir? Hadi karşıdan geliyorsanız ister istemez yana çekiliyorlar; ama ya arkadan geliyorsanız, araba gibi kornanız da yok ki yol isteyesiniz.

Havaalanı, metro ya da AVM'lerdeki yürüyen merdivenlerde tek sıra durup acelesi olanlara yol vermeyi bunca yıla rağmen henüz öğrenememek nasıl bir "yetenektir"... Haklarını yemeyelim İstanbullular bu konuda mesafe aldılar, darısı Ankaralıların başına.

Ya geniş ve kalabalık yaya geçitlerinde sağdan yürümemek ve ortada iki elin parmaklarının birbirine geçmesi gibi bir durumda kalmak... Benzer şekilde asansördekiler inmeden binmeye çalışmak...

Ayrışmanın bu kadarı

Bu ülke çeyrek yüzyılı aşkın süredir Kürt vatandaşlarımızın hakkını savunduğu iddiasındaki PKK terör örgütüyle mücadele ediyor. Bu uğurda binlerce şehit verdik. Ama bu sürede hiç kimse Kürt vatandaşlarla aramıza giremedi, kimse birbirine "Sen Türksün, Kürtsün" diye yan bakmadı.

Böylesine bir konuda bile ayrışmayan Türkiye, bir dönem siyasi görüş temelinde pek de farklılığı olmayan parti zıtlaşmasından çok çekti.

Son dönemde ise "Düşmanımın düşmanı dostumdur" sözünden türetilen "Düşmanımın dostu düşmanımdır" sözüne çok itibar eder olduk. Hiç sorunumuz olmayanları sevmediklerimizle araları iyi diye düşman görmeye başladık. Fena!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar