Enflasyon işsizlik ve açık fobisi

Atılım MURAT
Atılım MURAT AYKIRI FİNANS [email protected]

Her ülkenin belli başlı korkuları var. Dünyanın en büyük ekonomisine sahip olan ABD’nin korkusu işsizliktir. Büyük Buhran döneminde işsizlik oranı yüzde 25’e kadar yükselmişti. İşte bu durum, politika yapıcıların psikolojisine ister istemez etki ediyor. Fed Başkanı Yellen’ın, istihdam piyasasındaki gelişmelere gereğinden fazla duyarlı olduğu görülüyor. Almanya’nın korkusu yüksek enfl asyondur. Hem Birinci Dünya Savaşı’ndan, hem de İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hiper enfl asyon yaşayan ülke, gevşek para politikalarına her zaman karşı çıkıyor. Bu yaklaşım, sadece euro döneminde değil, Alman Markı döneminde de geçerliydi. Bizde 2001 krizinden kalma bir bütçe açığı korkusu var. Hatırlanırsa o dönemde yüksek bütçe açığı kamu borçlanmasını artırmıştı. Son on yıldır maliye politikaları çok kullanılmadı. Para politikaları tercih edildi. Böyle olunca, ekonomideki çarkların hızlı çalışmadığı dönemlerde (bugün olduğu gibi), siyasetçiler Merkez Bankası’nı suçluyorlar. 

Erdoğan’ın bu haftaki açıklamalarından sonra, ‘‘Maliye politikasına her zamankinden daha fazla ihtiyaç var’’ düşüncesine kapıldım. Cumhurbaşkanı, ‘‘Moody’s ve Fitch ile olan ilişkimizi gerekirse keseriz.’’ ifadesini kullanmış. Hazine, kredi derecelendirme kuruluşlarından Moody’s ve Fitch ile çalışıyor. S&P ile 2013’te sözleşme yenilenmedi. Bu durumda S&P ile yeni bir sözleşme mi imzalayacağız? Kaldı ki, S&P’deki notumuz yatırım yapılabilir seviyede değil. Bazı büyük fonlar her ülkenin tahvillerine yatırım yapamıyorlar. Yatırım yapılabilmesi için, bir ülkenin iki büyük kredi derecelendirme kuruluşunda yatırım yapılabilir seviyede olması kriteri aranıyor. Durum ortada. İşleri zorlaştırmayalım. Fed piyasanın kucağına her an bir bomba bırakabilir. Sermaye gelişen piyasalardan bir süreliğine uçar gider. Fonlar daha sonra bir durum değerlendirmesi yaparlar. Kırılganlıkları olan ülkelere mesafeli dururlar. Geçen hafta da yazdığım gibi, portföy perspektifinden Türkiye halihazırda gelişen ülkeler listesinde orta sıralarda yer alıyor. Yabancılar Türk piyasalarına yönelik nötr bir bakış açısına sahipler. Bunun bir kademe altı, ağırlıklı olarak satış pozisyonlarının alınmasıdır. Moody’s ve Fitch gibi kurumlara rest çekmenin bir faydası olmaz. Seçime daha çok var. Bu aylarda atılan kritik adımlar 6-9 aylık sürede ekonomik etkisini gösterir. Moody’s ve Fitch ‘‘Enfl asyon yüksek. Tasarruf açığı var. Faiz yükseltilmeli.’’ diyor. Hükümet faiz indirimi istiyor. Para politikası tarafında pek manevra alanı kalmadı. Bu durumda ekonomiyi desteklemek için önümüzde iki seçenek var. İlki; kamu bankaları üzerinden bazı faiz avantajlarının sağlanmasıdır. Düşük faizle kredi kullandırılmasıdır. İkincisi; genişletici maliye politikasıdır. Bütçe dengesi iyi gözüküyor. Vergiler biraz indirilebilir. 

Dünyada maliye politikaları tartışılıyor. IMF Başkanı Lagarde ‘‘Euro bölgesinde genişletici maliye politikası uygulanmalı’’ diyor. Draghi de benzer açıklamalar yapıyor. Japonya, maliye politikasını sıkılaştırdığı için (vergiler artırıldı) ekonomi yönünü aşağıya çevirdi. Başbakan Abe bu hafta ‘‘Vergilerde bir ayarlama yapabiliriz’’ açıklamasını yaptı. Küresel rüzgar maliye politikalarının arkasından esiyor. Türkiye’de maliye politikasını kullanmanın tam zamanıdır. Vergileri düşürüp, gevşek maliye politikası uygulamak ekonomiyi rahatlatır. Kredi derecelendirme kuruluşları küresel trendi takip ederler. Bu kurumlardan ‘‘Kredi notunuz iner’’ gibi uyarılar da gelmez. TCMB asıl işi olan enfl asyona odaklanır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dolar yükselir düşer 28 Ağustos 2019