Enflasyon inmemeye kararlı!
Mart ayı TÜFE’si beklentilerin biraz üzerinde yüzde 0.99 olarak gerçekleşti. Böylece 12 aylık enflasyon da yüzde 10.23 ile geçen ayki 10.26’nın çok az altında kaldı. Bu ay çekirdek enflasyon olarak da bilinen “B” ve “C” kodlu özel kapsamlı TÜFE göstergelerinde ise 30-50 baz puan arasında düşüşler görüldü. Ancak bu gelişmelerden enflasyonun genel anlamda bir düşüş trendine girdiği yönünde bir çıkarımda bulunmak son derece yanlış olur. Nitekim MB de dün yayınladığı “Fiyat Gelişmeleri” raporunda “çekirdek göstergelerin yıllık enflasyonları ve ana eğilimleri bir miktar gerilese de yüksek seviyelerini korumuştur” şeklinde pek de iyimserliğe yer vermeyen bir açıklamada bulundu.
Daha önceleri de vurgulamaya çalıştığım gibi enflasyonun yükseldiği diğer dönemlere nazaran bu sefer birikimli enflasyon yükü çok fazla. Enflasyonun tek haneli seviyelere düştüğü 2000’li yılların ortalarından bugüne kadarki döneme baktığımızda Yİ-ÜFE’nin (yurt-içi üretici fiyatları endeksi) yüzde 12 ve üstü seviyelere 5 kez çıktığını görüyoruz. Ancak Yİ-ÜFE bu yüksek seviyelerde daha önce peş peşe 3-4 ay kalmış. (En fazla kaldığı süre ise 8 ayla 2008 küresel kriz döneminde.) Yüzde 12’nin üzerine bu seferki yükselişi ise tam 15 aydır devam etmekte.
Üretici fiyatları enflasyonu ile ilgili diğer bir olumsuz gelişme de sene başındaki hızlı gerilemeden sonra son 2 aydır tekrar güçlü bir şekilde yükseliyor olması. Senelik bazda TÜFE ve ÜFE’nin birbirinden oldukça farklı seviyelerde teşekkül etmesi çok da görülmedik bir durum değildir. Ancak orta ve uzun vadede bu 2 enflasyon serisindeki ortalama artışların birbirine yakın olması gerekir. Ve tabii ki, bu 2 seri içinde çekim gücüne sahip olan, yani diğer seriyi etkileyen üretici fiyatlarıdır. Basit bir regresyon yaparak 2011 ortasından itibaren üretici fiyatlarının tüketici fiyatlarını ortalama olarak 2 aylık bir gecikmeyle (lag) etkilediği bulunabilir (R2=0.60). Buradan da ÜFE’deki son 2 aydaki yükselişin önümüzdeki aylardaki TÜFE’yi yukarı yönde etkileyebileceği sonucunu çıkarabiliriz.
Zaten TÜFE serisinin kendisi de önümüzdeki aylarda enflasyonun yükseleceğine işaret etmekte. TÜFE geçen sene Mayıs-Eylül ayları arasında nispeten ılımlı seyretmişti. Eğer aylık enflasyon oranları son 12 yılın ortalamalarında gelse bile (ki bu neredeyse imkansız bir durum) enflasyon Ekim ayına kadar otomatik olarak yükselmeye devam edecek.
Son olarak da, kurdaki gelişmelerin de önümüzdeki dönem enflasyonu bakımından oldukça karamsar bir resim çizmekte olduğunu hatırlatalım. TL 5 yıldan beri reel bazda değer kaybetmekte. 7 aydan beri de sepet kurun son bir yıllık ortalaması daha önceki bir yılın ortalamasının yüzde 18 üzerinde ki, bu daha önce yaşanmış bir durum değil. Bu aynı zamanda kurdan enflasyona geçişkenliğin de daha önce ölçülen yüzde 15’lerin çok daha üzerinde olabileceği anlamına gelmekte.
Dikkat ederseniz bu yazıda “yok gıda fiyatları bu kadar inmiş, enerji fiyatları bu kadar çıkmış” konularına girmedim. Girmedim çünkü fiyat artışlarından farklı olarak “enflasyon” makro bir kavramdır ve onunla savaş da (para ve bir ölçüde de maliye politikalarını kullanarak) top yekun bir şekilde olur, sektörel bazda değil.
Bu enflasyon gelişmeleri ışığında faiz oranlarında bir düşüş beklemek ise hayal. MB’nın böyle bir harekette bulunmayacağı muhakkak. Öte yandan seçimlerin yavaş yavaş gündeme gelmeye başladığı bu dönemde merkezi hükümetin farklı planları olabilir. Ancak, belirli sektörlere sübvansiyonlu faizlerle kaynak sağlanması ekonomideki genel kaynak dağılımında ciddi bozulmalar yaratabilir. Keza, verilen bu kaynaklar arzu edilen şekilde değil de, kredi-mevduat faizleri arasında arbitraj yapmak için de kullanılabilir.