Enflasyon ile mücadelede yeni heyecanlara ihtiyaç var
Ekim 2024 enflasyonu açıklandı. TÜİK verilerine göre aylık TÜFE %2,88, yıllık TÜFE %48,58 olarak gerçekleşirken ÜFE ise aylık %1,29, yıllık %32,24 seviyesine geriledi.
Ekim ayı enflasyon rakamları bize düşüş yönünde bir görüntü vermekle birlikte baz etkisinin ortadan kalkması ile birlikte aynı yönde devam etmesinin kolay olmayacağını göstermektedir. Şu günkü veriler çerçevesinde TCMB’nin faizleri düşürme kararının, 2025 yılına kaldığı hatta, ilk çeyrek son ayı yani mart ayı olarak görülmektedir. Enflasyon verilerinin dirençli çıkmasında en belirleyici olan kalemler aylık da giyim ayakkabı (%14,32) ile gıda ve alkolsüz (%4,33) grubu olduğu görülmektedir. Bu gruplar ağırları dikkate alındığında da Ekim 2024 aylık enflasyonunun %32’sini oluşturmaktadır.
Mevsimsel olarak bu artış dikkate alınmış olsa da Türkiye’de enflasyonun kalıcı tek haneli seviyelere düşürülmesi bugünkü politikalara ilave ve farklı yaklaşımlara özellikle de ekonomi dışı yapısallara da ihtiyaç duymaktadır. Bu anlayış hakim olup uygulamalarda karşılık bulmadığı taktirde süreç ne yazık ki %20-%30 aralığında patinaj yapan bir seviye ile bizi oyalamaya devam edecektir.
-Türkiye enflasyonu neden tek haneli sürdürülebilir seviyelere çekemiyor?
-Dünyada enflasyon sorun olmaktan çıkarken neden Türkiye’de düşmüyor?
Pandemi sonrası 2022’deki yüksek enflasyon dönemi, küresel ekonomileri sarstı. Ancak 2023’ten itibaren pek çok ülke, etkili politikalar ve küresel ekonomik koşullardaki iyileşmeler sayesinde enflasyonu kontrol altına almayı başardı. ABD ve Avrupa gibi gelişmiş ekonomilerde enflasyon düşüş eğilimindeyken Türkiye’de hala yüksek seyretmektedir. Peki, Türkiye’de enflasyonun düşmemesinin ardında hangi ekonomik ve yapısal sebepler var? Dünya genelinde enflasyonun düşüş nedenleri ve Türkiye›deki kalıcı yüksek enflasyonun arkasındaki faktörler üzerinde değerlendirme yapmak istiyorum.
1 Dünyada uygulanan para politikaları ve Türkiye’deki farklılıklar
Dünya genelinde merkez bankaları, enflasyonu düşürmek amacıyla faiz oranlarını artırarak sıkı para politikalarına yöneldi. ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası gibi büyük bankalar, 2022’de enflasyonu dizginlemek için faiz artırımlarına giderek talebi soğuttular. Bu politikalar enflasyonu düşürmede başarılı oldu. Türkiye’de ise aynı dönemde izlenen düşük faiz politikaları, enflasyonla mücadelede etkili olamamıştır. Düşük faiz politikası, kredi ve tüketimi artırarak enflasyonun hızla artmasına neden olmuştur. Yüksek enflasyon ortamında düşük faiz politikasının sürdürülmesi, TL’nin değer kaybetmesine ve ithalat maliyetlerinin artmasına yol açarak enflasyonu tetiklemiştir.
2 Döviz kuru dalgalanmaları ve Türk Lirası’nın değer kaybı
Dünyada enflasyonun düşmesinin bir diğer nedeni, döviz kurlarındaki göreli istikrar. Pek çok gelişmiş ekonominin para birimi, dolar karşısında nispeten istikrarlı kalmıştır. Ancak Türkiye’de, Türk lirası değer kaybetmeye devam etmektedir. Dışa bağımlı bir ekonomi olan Türkiye, ithal edilen ürünlerin maliyetinin yükselmesi nedeniyle maliyet enflasyonu yaşamaktadır. İthalat maliyetleri, özellikle enerji, gıda ve ara mallarda fiyat artışlarını tetiklemekte ve bu da iç piyasada yüksek enflasyona neden olmaktadır. Türk lirasındaki hızlı değer kaybı, ithal edilen ürünlerin fiyatlarını artırmakta ve dünya enflasyon düşüş trendini takip etmeyi zorlaştırmaktadır.
3 Yüksek enerji ve gıda fiyatları
Dünya genelinde enerji fiyatları 2022’de zirveye çıktıktan sonra 2023’te normal seviyelere dönmeye başlamıştır. Ancak Türkiye, enerji açısından dışa bağımlı olduğu için döviz kuru nedeniyle enerji fiyatlarındaki artışlardan daha fazla etkilenmektedir. Özellikle petrol ve doğal gaz ithalatında yaşanan maliyet artışları, Türkiye’de maliyet enflasyonunu yükseltmektedir. Ayrıca Türkiye’de gıda fiyatlarındaki artış, dünya ortalamasının üzerinde seyretmektedir. Küresel gıda fiyatlarındaki gerilemeye rağmen, Türkiye’deki yapısal tarım sorunları ve iklim değişikliği etkileri gıda fiyatlarını yüksek tutmaktadır.
4 Küresel tedarik zinciri sorunları ve Türkiye’ye özgü zorluklar
Pandemi sonrası dünya ekonomileri tedarik zincirlerini yeniden düzenleyerek enflasyonu düşürme yolunda önemli adımlar attı. Türkiye ise hâlâ döviz kurlarındaki oynaklık, artan üretim maliyetleri ve ithal girdi bağımlılığı gibi zorluklarla mücadele etmektedir. Küresel piyasalardaki toparlanmaya rağmen Türkiye’deki tedarik zincirinde devam eden aksaklıklar, üretim maliyetlerini artırarak enflasyonun düşmesini zorlaştırmaktadır.
5 Yapısal reformların eksikliği
Dünya genelinde ülkeler, ekonomilerini daha sağlam temellere oturtmak amacıyla yapısal reformlara hız vermiştir. Vergi reformları, tarımda verimlilik artırıcı düzenlemeler, dijitalleşme ve iş gücü piyasasında düzenlemeler gibi politikalar, birçok ülkede ekonomik istikrarı sağlamıştır. Türkiye’de ise uzun süredir ihtiyaç duyulan yapısal reformlar gerçekleştirilmemiştir. Özellikle vergi adaletsizliği, kayıt dışı ekonomi, tarım sektöründeki verimsizlikler ve üretim ekonomisine geçişteki yetersizlikler enflasyon üzerinde kalıcı bir baskı yaratmaktadır. Yapısal reformların eksikliği, enflasyonun kalıcı hale gelmesine neden olmaktadır.
6 Psikolojik faktörler ve enflasyon beklentileri
Enflasyon, yalnızca ekonomik değil aynı zamanda psikolojik bir olgudur. Pek çok ülkede enflasyonun düşeceğine dair güçlü bir inanç oluşmuşken Türkiye’de yüksek enflasyon beklentisi devam etmektedir. Bu durum, tüketicilerin fiyatların artacağı beklentisiyle harcamalarını öne çekmesine, işletmelerin ise maliyetleri öngörerek fiyatlarını artırmasına neden olmaktadır. Türkiye’de halkın enflasyona dair olumsuz beklentileri, fiyat artışlarını tetikleyen bir diğer faktördür. Yüksek enflasyon beklentisi, piyasada enflasyonun daha da artacağı bir döngüye yol açmaktadır.
7 Vergi politikaları ve enflasyonun yüksek tutulması
Dünya genelinde bazı ülkeler, enflasyonla mücadelede vergi politikalarını etkin bir şekilde kullanarak fiyat istikrarını sağlamaya çalışmaktadır. Ancak Türkiye’de yüksek enflasyon ortamında vergi gelirlerini artırma amacıyla ÖTV ve KDV oranlarında yapılan artışlar, enflasyonu yukarı yönlü baskılamaktadır. Özellikle temel tüketim mallarında yapılan vergi artışları, halkın alım gücünü düşürmekte ve fiyatların yükselmesine neden olmaktadır. Vergi politikalarının enflasyonu düşürme hedefi yerine gelir artırma amacına hizmet etmesi, fiyat istikrarını olumsuz yönde etkilemektedir.
Sonuç
Dünya genelinde enflasyonun düşüş trendine girmesi, merkez bankalarının sıkı para politikaları, döviz kurlarındaki istikrar, tedarik zincirlerinin düzelmesi ve yapısal reforwmların etkin bir şekilde uygulanması gibi birçok faktöre dayanmaktadır. Türkiye’de ise düşük faiz politikaları, Türk lirasının değer kaybı, ithalata bağımlı yapı, yapısal reform eksiklikleri ve yüksek enflasyon beklentisi gibi faktörler, enflasyonun kalıcı hale gelmesine neden olmaktadır. Türkiye’nin dünya ile uyumlu bir enflasyon trendine girebilmesi için, uzun vadeli ve kapsamlı ekonomik reformlara ve halkın güvenini kazanacak politika değişikliklerine ihtiyaç duyulmaktadır.
Son söz: Başarılı olmak istiyorsanız, tek bir kurala uymalısınız: Kendinize asla yalan söylemeyin. Paulo Coelho