Enflasyon ile mücadele konusunda hatırlanması gerekenler!
Geride bıraktığımız hafta içinde açıklanan Eylül ayı enflasyon rakamları, hem geleceğe yönelik beklentileri daha da olumsuzlaştırdı ve hem de eski ezberleri işe yaramaz hale getirdi. Bir şeyler yapmak veya yapıyormuş görüntüsü vermek durumunda kalan Siyasi İrade ise Enflasyonla Mücadele Programı açıklayacağını duyurdu, fiyatlama davranışlarındaki bozulmayı düzeltmek ve stokçuluk şeklindeki fırsatçılıklara son vermek konusunda kararlı olunacağı yönünde mesaj vermeye çalıştı.
Açıklanacak enflasyon ile mücadele programının içeriği konusunda hiçbir fikrimiz yok; zira önümüzdeki acil konulara ve bunlar ile ilgili sorunlara bakış açımız, Siyasi İradenin ve açıklanan ekonomi programının başarı şansını artırmaya çalışanlarınki ile uyuşmuyor.
Nakit akım sorunlarının ağırlaştığı, paranın devir hızının düştüğü, maliyet kökenli enflasyon baskısının giderek yoğunlaştığı ve talep yetersizliğine bağlı olarak rekabet koşullarının olumsuzlaştığı koşullarda zaten normal olmayan fiyatlama davranışlarının bozulması sürpriz sayılamaz. Özetle saydığımız bu sorunlar teker teker ve kalıcı olarak çözülmeden, umulan sonucun alınabilmesi ve istikrarın tesis edilmesi pek olası değildir. Bu koşullarda stokçuluk şeklindeki fırsatçılığın yaygınlaşması mümkün değildir ve istisnalar geneli temsil edemez. Korku salarak ve bunları polisiye önlemler ile destekleyerek bu açmazdan çıkılamaz.
“Kuruyan ve maliyeti artan kaynaklar istikrarsızlık yangınını ateşledi”
Eğilimlerin sürdürülebilir ve ekonomi politikalarının geleneksel olmadığı son çeyrek asır genelindeki fiyatlama davranışlarının hiçbiri normal değildi. Tüm bu dönem boyunca rekabet koşulları istikrarlı bir şekilde bozuldu ve fiyatlama davranışlarını farklılaştırarak maliyet kökenli unsurları baskılamak şeklindeki yaklaşımlar sorunları ağırlaştırdı. Giderek anormalleşen ve piyasa eğilimlerini manipüle eden finansal akımlar ile faaliyet dışı gelir yaratmaya odaklanmış spekülatif eğilimler bu sonuçta etkili oldu. Kaynak bol iken bu olumsuzluk pek hissedilmiyordu, kolay borçlanma ve önceliklerdeki farklılaşma sorunların ağırlaşması pahasına günün kurtarılmasına yardım ediyordu. Fakat artık durum değişti; kuruyan ve maliyeti artan kaynaklar, hem istikrarsızlık yangınını ateşledi ve hem de çok olumsuz koşullarda hepimizi gerçekler ile yüzleşmek zorunda bıraktı.
Ekonomik faaliyetler, artık kritik bir eşiğe geldi! Ya devam için gerekli fiyat talep edilecek, olmuyor ise son verilecek. Bakış açıları değişmek zorunda olacak, ana faaliyete ve buradan yaratılması gerekli hasılata odaklanılacak. Şirketin bilançosunu makyajlayıp ederinin çok üzerinde bir fiyattan satarak, fiyatlamayı normallikten uzaklaştıran ve rekabet koşullarını olumsuzlaştıran faaliyet dışı gelirler peşinde koşulmayacak. Bu süreç daha önce dikkate alınmayan maliyet kökenli tüm baskıların da devreye girmesi anlamına geleceği için enflasyon baskıları muhtemelen güçlü olmaya devam edecek. Geçmişte hesapsızca alınmış borçlar, dengelenmenin önündeki en büyük engel olarak karşımıza çıkacak. Zaman içinde yaprak dökümü hızlanacak, eksik rekabet koşulları güçlenecek; bunlar istikrarsızlıkların dalgalı bir şekilde güçlendiği koşullarda gerçekleşecek ve sorunları iyice ağırlaştırabilecek.
Daha farklı düşünenlerin son yirmi yılda enflasyon ve faizlerin nasıl gerilediğini, ne tür yan tesirler ürettiğini hatırlayarak hesaba katması gerekecek. Küresel ölçekte sorunların ağırlaşması pahasına günün kurtarılasına yardım eden risk alma konusundaki çılgınlıklar geri dönmemek üzere sonlandı. Söz konusu dönemde Türk Lirası seri bir şekilde değerlenmiş, enflasyon ve faizler kolayca gerileyerek çılgınlıkları beslemişti. Bu süreçte öncelikler değişmiş, üretim konusu kaderine terk edilmişti! Ucuzlayan ithalat, aracıları ve tüketicileri aşka getirmiş ve fiyatlama davranışlarının çok tehlikeli biçimde bozulduğu hiç gündeme gelmemişti.
Artık tüm eğilimlerin yönü değişti, derinlik sarhoşluğunun etkisi azalmaya başladıkça canlar yanar oldu! Kolay ve geçici çözümler ile bunları başarı imiş gibi pazarlayanlar, günü kurtaracak yeni masallar üretemez ve beklentileri yönlendiremez hale geldiler. Evet, normalleşeceğiz! Fakat bu kısa süre içinde gerçekleşmeyecek ve hazmı çok zor ağır bedelleri olacak; değişim sözünü ağızlarına sakız ederek değişime direnenleri de değiştirecek!