Enflasyon için yeni referans
İstanbul Ticaret Odası (İTO), 1995 bazlı Ücretliler Geçinme İndeksi’ni, “İstanbul Tüketici Fiyat Endeksi” olarak güncelledi. Yetkin bilim adamları ve uzmanlardan oluşan bir ekip tarafından güncellemede; ekonomide değişen eğilimler, toplumun yeni tüketim alışkanlıkları, genç kuşakların ihtiyaçları vb. hususlar dikkate alınarak madde sepeti ve ağırlıkları yeniden belirlendi. Ülke nüfusunun beşte birinin yaşadığı İstanbul, milli gelirin ise yaklaşık yarısını yaratıyor, birçok sektörün bizatihi merkezi ya da bağımlı olduğu merkez konumunda. O nedenle yeni endeks, ülke genelinde üretim, tüketim, gelir, harcama vb. göstergelerdeki reel değişimlerin ölçülmesi, gerekli ekonomi politikaları ve alınacak tedbirlerin belirlenmesinde baz alınacak enflasyon verisi için daha güçlü bir referans olacak. Eurostat metodolojisi ile uyumlu olarak oluşturulan yeni endeks, ülkede son yıllarda yaşanan enflasyon tartışmalarında da güvenilir bir alternatif veri kaynağı olarak işlev görecek.
Düzenli ölçüm şart
Enflasyon “Fiyatlar genel düzeyinin sürekli olarak artması” olarak tanımlanıyor. Ekonomi politikalarının oluşturulabilmesi ve ekonomik aktörlerin önünü görebilmesi için fiyat düzeyindeki bu değişimlerin aylık, dönemsel ve yıllık bazda düzenli ölçülmesi gerekiyor. Tüketici enflasyonunun ölçümü, tüketilen mal ve hizmetleri kapsayan bir ürün sepeti üzerinden yapılıyor. Sepette yer alan mal ve hizmetlerin tüketicilerin harcamaları içindeki payı oranında yansıtıldığı bir endeks oluşturularak bunun başlangıç değeri 100 kabul ediliyor ve izleyen aylarda fiyat değişimlerine paralel endeksteki değişimin oranı basit deyimle enflasyonu veriyor.
Ülke genelinde enflasyonu ölçen resmi kuruluş TÜİK’in mevcut tüketici fiyat endeksinde (TÜFE) her bir harcama grubunun endeksteki ağırlığı belirlenirken tüm toplum için ortalama oranlar esas alınıyor, kapsamdaki maddelerin fiyatlarındaki değişimler bu oranlara göre genel endekse yansıtılıyor. Ancak hane halklarının tüketim kalıbı içinde harcama gruplarının payları, gelir düzeyine göre değişebiliyor. Gelire göre sıralı yüzde 20’lik gelir gruplarının toplam gelirden aldığı paylar geniş bir aralıkta oluşuyor; en alt ile en üst arasında sekiz kata yakın fark bulunuyor. Bu da gelir grupları arasında tüketim kalıplarını büyük oranlarda farklılaştırıyor. TÜİK, Hanehalkı Tüketim Harcaması Araştırması ile gelir dilimleri bazında tüketim harcamalarının türlerine dağılımını her yıl yayımlıyor. Son veriye göre toplam tüketimde gıda harcamalarının en alt yüzde 20’lik gelir grubunda yüzde 36,6 olan payı, en üst grupta yüzde 14,5’e, benzer biçimde konut ve kiranın payı da yüzde 29’dan yüzde 21’e düşüyor. Buna karşılık ulaşım harcamalarının en alt gelir grubunda yüzde 8,8 olan payı en üst gelir grubunda yüzde 28,3’e çıkıyor. Bu arada harcama grupları bazında fiyat değişimleri de oldukça farklı seyir izleyebiliyor. Örneğin 2024’te TÜİK’in tüketici fiyat endeksinde (TÜFE) genel artış yüzde 44,38 olurken, kapsamındaki ana harcama gruplarından ulaştırmada bu oran yüzde 25,88, gıdada yüzde 43,58, konutta ise yüzde 69,03’le farklı düzeyler görüldü. Buna göre haneler, gelir düzeylerine göre farklı oranlarda enflasyona maruz kaldı; düşük gelirliler, gelirlerinin büyük bölümü gıda ve konuta gittiği ve bu harcama gruplarındaki fiyat artışları daha fazla olduğu için daha yüksek bir enflasyon etkisi hissetti ve daha büyük kayıp yaşadı.
Açıklanan ile hissedilen arasındaki fark
Enflasyon verileri son dönemlerde daha sorgulanır hale geldi, açıklanan verilere güvensizlik arttı. Hissedilen enflasyonun gelir grupları bazında farklılaşması bunda etkili. Açıklanan genel enflasyon oranı, ortalama bir düzeyi ifade ediyor. Gelir dağılımında eşitsizlik, gelir düzeyi bazında farklı tüketim kalıpları ve harcama grubu bazında farklı fiyat değişimleri dolayısıyla hissedilen enflasyon ise kesimlere göre farklılaşıyor. Bu tablo, ülke genelinde tüm toplumu temsil ettiği varsayılan bir tüketici mal sepeti ile ölçülen tüketici enflasyonu verisini sorgulanır kılıyor. Açıklanan ile hissedilen enflasyon arasındaki fark, psikolojik bir faktör olarak beklentilere de olumsuz yansıyarak “enflasyon ataleti”ne yol açıyor. TÜİK’in her yıl güncellediği gelir dağılımı araştırması gibi, yılda bir kez de olsa bir “gelir gruplarına göre yıllık tüketici enflasyonu” verisi hesaplayarak açıklaması önerilebilir. Gelir grupları bazında maruz kalınan enflasyon oranlarının belirlenmesi, sosyal politikalara da baz oluşturacaktır.