Enflasyon için politika önerileri ve işletmelere finansal tavsiyeler
Enflasyon sarmalından çıkmak için uygulanan politikaların etkileri baz etkisi dışında daha hissedilir olmadı. Bu süreç doğaldır ki bazı bedelleri ödemeyi gerektiren ve ülkemizde geçmişte palyatif çözümlerle bulduğumuz günü birlik çözümlerden farklı yapısal çözümleri gerektirmektedir.
Bugüne kadar ki uygulamalara baktığımızda ise bu süreçle ilgili yapısal konuların çok gündeme gelmediği yönündedir. Bugünkü yazımda Enflasyonla ilgili yapısal çözüm önerileri ile bu süreçte İşletmelerimizin yapması gereken finansal yönetim uygulamalarına yönelik tavsiyelerde bulunacağım.
Enflasyon sarmalından çıkış önerileri
Enflasyonla mücadelede yöntem önerilerimi şu şekilde sınıflayabiliriz.
A) Tüketime yönelik olarak
B) Parasal gelişmelere yönelik olarak
C) Üretime yönelik olarak
D) Gelire yönelik olarak
E) Tarım sektörüne yönelik olarak
F) Ekonomi dışı süreçlere yönelik olarak (Eğitim, Hukuk,)
A) Tüketime yönelik olarak reel faiz uygulaması ile piyasa fiyatlarının gerçekçi hale gelmesi ile mal yönelik talebin azalması enflasyonist etkiyi azaltacaktır. Parasal ve ekonomik kurumların politika bağımsızlığının sağlanması ve bunun istikrarlı şekilde uygulanması da beklenti enflasyonunu azaltıcı sonuçları olacaktır. Bu konuda 2024 yılında faiz düşürülmesi politika için zafiyet olacaktır. Ayrıca unutulmamalıdır ki gelir dağılımı bozukluğunun etkisi ile üst gelir grubu, orta ve alt gelir gruplarına göre tüketimine yönelik kısıcı araçlara daha az duyarlıdır.
B) Parasal gelişmelere yönelik olarak büyüme ve özellikle ihracat artışı ile para arzının büyümesini sağlayacak bir çıpanın belirlenmesi böylece para arzının artışının enflasyon yaratmasının önlenmesi sağlanacaktır. Aylık bu oranın sürekli takip edilmesi parasal genişlemeyle enflasyon arasındaki ilişkiyi koparacaktır. Kısa süreli bu uygulamalar kredi faizlerini arttırmasına rağmen ulaşılabilirlik sağlanması ve kademeli enflasyon düşüşü ile de düşen kredi faizleri olarak piyasaya dönmesi beklenmelidir. Bu uygulamanın iflas ve kapanan şirketlerde artışı yoğunlaştırmaması için selektif kredi (yüksek teknoloji, otomasyon, ihracat, istihdam, marka yaratımı vb faaliyete sahip firmalara yönelik) politikaları yoğunlaştırılmalıdır.
C) Kayıt dışı ve haksız rekabetin önlenmesinin ortadan kaldırılması için firmalarda sektörel denetimlerin arttırılarak evrak-mal ilişkisinin takibi ve stok kontrollerinin mutabakatının geniş alanlı denetim yapılarak veya teknik takiple izlenerek fiyat spekülasyonlarının önüne geçilmesi sağlanmalıdır. Ayrıca sektörel rekabetin arttırılarak, piyasada fiyat oluşumunun doğal baskısı sağlanmalı ve bununla ilgili teşvik-hibe uygulamaları tekrar gözden geçirilmelidir. Bu uygulamalar enflasyon seviyelerini aşağı çekecektir.
D) Gelire yönelik olarak özellikle kayıt dışı ekonominin ve vergi tabanının genişletilmesine yönelik tavizsiz denetim ve kontrollerin oluşturulması borçlanma ihtiyacını azaltacağı gibi enflasyonist baskının da ortadan kalkmasını sağlayacaktır. Bu konuda ikinci evler, ikinci arabalardan daha yüksek vergi alınması, meslek gruplarının (doktor, eczacı, kuyumcu, avukat vb) gelir matrahları üzerinden vergi seviyelerinin denetlenmesi, taksilerden gelir vergisi alınması ev alım satım konularında gerçek değerlerin gösterilmesi gibi uygulamaların hızlıca hayata geçirilmesi enflasyonist baskıyı kıracaktır. Ayrıca iyileştirilmiş bireylerin vergi iadesi uygulaması ile belirlenecek konulardaki harcamaların vergi indirimi alması konusu ile vergide kayıp kaçak süreçlerinin minimize edilmesi sağlanacaktır. Enflasyonda kamu açıklarının etkisinin de düşmesini sağlayacaktır.
Tüm bu uygulamalar ile dolaylı verginin payının azaltılması, doğrudan verginin payının arttırılması sağlanmalıdır. Dolaylı vergi oranlarının azaltılması fiyatlar genel seviyesinde de düşüşle birlikte enflasyonu aşağı çekecek ve özellikle de gelir dağılımının düzeltilmesine katkıda bulunacaktır. Unutulmasın ki G-20 ülkelerinde servetten vergi alınması yönünde ortak mutabakat oluşturulmuştur
E) Tarım sektörüne yönelik olarak yapılacaklar enflasyonun en önemli katkısını oluşturan gıda fiyatlarının etkisini azaltmayı sağlamak amaçlı olmalıdır. Buna göre öncelikle Anayasanın maddesi olan gayri safi milli hasılanın %1’nin teşvik olarak dağıtılması sağlanmalıdır. Kaynak D maddesinin uygulanması ile oluşacaktır.
Tarım sektöründe ithalat mümkün olduğunca azaltılmalı devlet sübvansiyonları devreye alınmalı özellikle Ziraat Bankası bu konuda gerekirse görev zararı tanımlaması yapmalıdır. Tarımda yapılacak üretim artışı gıda fiyatlarındaki dış kaynaklı olmayan fiyat artışlarını stabil hale getirmesi enflasyonun seyrini düşürecektir. Burada özellikle saman, gübre ve yem konusu devletin temel teşvik ve sübvansiyon konuları arasında olmalı uzun vadeli fiyat değişimleri çiftçi ve hayvancıya yansıtılmamalıdır.
Tarım sektöründe vadeli işlemler borsası daha aktif hale getirilmeli çiftçinin bir yıl önceden ne ekmesi veya ne ekmemesi konusu piyasa fiyatının yönlendiriciliği ile rasyonel hale getirilmelidir.
Tarladan rafa sürecinde özellikle kooperatifçilik teşvik edilmeli şehirlerdeki market zincirlerinin egemenliği kaldırılmalıdır.
F) Ekonomi dışı yapısal çözümler ve kurumların özerk yapılarının korunması.
-Eğitim süreçlerine yönelik olarak da özellikle ara eleman ihtiyacının karşılanması için meslek liselerinin teşviki ile üniversite kontenjanlarının sanayinin ihtiyaçlarına göre 5’er yıllık dönemlerde revize edilmesi reel sektör firmalarımızın faaliyetlerinin sürdürülebilirliği ile personel maliyetlerinin öngörülebilir yönetimini sağlamak açısından ve nihai enflasyona etkisi yönünden önem taşımaktadır.
-Hukuk sistemine yönelik olarak bağımsız yargının ve güçler hiyerarşisinin karar süreçlerinde tüm kesimlerce ortak mutabakat çerçevesinde kabul edilmesi ve uygulanmasıdır. Buna yönelik olarak mevzuat AB kriterlerine uygun olarak gözden geçirilmelidir.
Ancak tüm bu uygulamalar sadece TCMB’nin sorumluluğunda değil ekonomi yönetiminin de süreçte pozisyon almasına bağlıdır. Ayrıca TCMB’nin sözlü yönlendirme konusunda daha aktif olması alınacak kararların etkisinin daha hızlı görülmesini de sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki ülkemizde kaynak yetersizliğinden çok kaynakların kimden ve kime aktarıldığına yönelik bir sorun bulunmaktadır.
Mevcut yerim yetmediği için işletmelere yönelik önerilerimi bir sonraki yazımda paylaşacağım.
Son söz: “İnsanı en çok yaralayan şey, fiziksel acı değil, haksızlığın, mantıksızlığın verdiği ruhsal ıstıraptır.” Viktor E.Frankl