Enflasyon hedeflemesini doğru anlıyor muyuz?

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısında sürpriz bir kararla politika faizlerini 1.25 puan düşürerek %15'e indirdi. Merkez Bankası'nın faiz kararı piyasalar tarafından olumlu karşılandı. Küresel mali sistemin daraldığı, dünya ekonomisinin durgunluğun eşiğine geldiği, emtia fiyatlarının hızla gerilediği bir ortamda para politikasının gevşetilmesinin zorunlu olduğu gerçeği piyasalar tarafından anlaşılmaya başladı.

Geçtiğimiz ay, enflasyon düşmeye başlamadan faiz indirdiği gerekçesiyle Merkez Bankası'nı sert bir dille eleştiren yorumcular yelkenleri suya indirmeye başladı. Uluslararası Para Fonu ile anlaşma yapılacağının anlaşılmasının döviz kuru üzerindeki baskıyı azalttığı ve politika faizlerindeki düşüşü mümkün kıldığı yorumlarını duymaya başladık.

Bizim görüşümüzde bir değişiklik yok. Ekonominin durgunluğa girdiğini ve enflasyon riskinin azaldığını gören Merkez Bankası'nın faizleri hızla indirerek doğru kararı verdiğine inanıyoruz. Kasım ayındaki faiz indiriminde küresel mali sistemdeki daralmanın Türkiye piyasalarında yol açtığı ek sıkılaşmayı bertaraf etme isteği esas etkendi. Aralık ayındaki şok faiz indiriminde ise Türkiye ekonomisinin karşı karşıya olduğu durgunluğun boyutunun anlaşılması ve emtia fiyatlarındaki gerileme temel nedendi. Uluslararası Para Fonu ile anlaşma yapılması hiç şüphesiz Merkez Bankası'nı rahatlatan bir unsurdu. Ama faiz indiriminin arkasındaki itici güç değildi.

Konunun net bir şekilde anlaşılması için sözü Merkez Bankası'na bırakmakta fayda var. Merkez Bankası geçtiğimiz hafta açıkladığı "2009 Yılı Para ve Kur Politikası" raporunda görüşünü net bir şekilde söylüyor.

"Merkez Bankası'nın almış olduğu para politikası kararlarının anlaşılabilmesi için ekonominin maruz kaldığı şokların niteliğinin doğru analiz edilmesi gerekmektedir. Örneğin, 2006 Mayıs-Haziran döneminde yaşanan sermaye çıkışına karsı beklenmeyen ve güçlü bir parasal sıkılaştırma tepkisi verilirken 2008 yılının son çeyreğinde yaşanan sermaye çıkışları sonrasında tam tersine genişletici bir para politikası stratejisi uygulanmıştır.

Bu iki tepkinin zıt yönde olmasının temel nedeni söz konusu iki dönem arasında iktisadi konjonktür ve şokların kaynağı açısından önemli farklılıklar olmasıdır. 2006 yılında hem iç talep hem de dış talep güçlü konumda olduğundan sermaye çıkışlarının yol açtığı döviz kuru hareketleri enflasyon ve enflasyon beklentilerini hızla bozma potansiyeli taşımaktaydı. 2008 yılına gelindiğinde ise küresel durgunluk ve zayıf iç talep koşullarının enflasyonu düşürücü yöndeki etkisinin daha baskın olduğu gözlenmektedir."

Özetle, Merkez Bankası para politikasını oluştururken döviz kurunun artıp artmayacağına göre faiz kararını almıyor. Döviz kurundaki artışın enflasyon üzerinde yapacağı etkiye göre karar veriyor. Enflasyon hedeflemesi programının döviz kurunu kullanan programlara göre avantajı buradan kaynaklanıyor. Enflasyon hedeflemesi programı Merkez Bankası'na kur konusunda önemli bir esneklik tanıyor. Döviz kurunu merkeze koyan para politikası analizleri bu nedenle yanılabiliyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019